Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Bu günkü köşe yazımızın konusunu da, bu günlerde Filistin’de yine soykırım yapan, çocuk, büyük, kadın, erkek ayrım yapmadan evleri, hastahaneleri bile bombalayan Yahudilerle ilgili, “Yahudiliğin tarihçesi” hakkında bilgi verelim…
Efendim;
İbrahim aleyhisselam, Ulül-Azm Peygamberlerdendir. O, ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi. Hakiki Müslüman idi. İbrahim aleyhisselam Beni İsrail’in, yani Yahudilerin ve ayrıca Arapların da Ceddidir. Muhammed aleyhisselamın da, dedelerindendir.
Musa aleyhisselam, ümmeti ile Lut gölünün cenub tarafına geldi. ‘Uc bin Unk’ adında bir Melik ile savaş etti. Şeria nehri şarkındaki yerleri ele geçirdi. Eriha şehri karşısındaki dağa çıktı. Kenan ilini uzaktan gördü. Yerine Yuşa aleyhisselamı Halife bırakıp, bir rivayete göre, miladdan 1605 sene evvel yüzyirmi (120) yaşında, orada vefat etti. Eriha şehrini, sonra da Kudüs’ü, Yuşa aleyhisselam Amalika kâfirlerinden aldı.
Daha sonra, Davud aleyhisselam Melik oldu. Kudüs’ü tekrar aldı. Böylece, Yahudilerin en parlak zamanı başladı. Sonra, Süleyman aleyhisselam, babasının hazırlattığı yere meşhur mabedi yani Mescid-i Aksa’yı yaptırdı. Süleyman aleyhisselam, içinde Tevrat ve on emir ve diğer emanetler ve on emrin yazılı olduğu levhalar bulunan ‘Tabut-ı Sekine’yi, yani ‘Mukaddes sandığı’ Mabedin bir odasına koydurdu.
Oniki kabileye ayrılmış olan Yahudiler, Süleyman aleyhisselamın vefatından sonra, iki devlete ayrıldılar. On kabile İsrail devletini, diğer ikisi Yehuda devletini kurdular. Azgınlaşarak hak yoldan ayrılıp, taşkınlık ettiler. Gadab-ı İlahiye uğradılar. İsrail devleti M.Ö. 721’de Asuriler, sonra da, Yehuda devleti M.Ö. 586’da Babilliler tarafından yıkıldı. Asuriler Babil devletini işgal etti. 587’de Asuri hükümdarı Buhtunnasar Kudüs’ü yakıp yıktı. Yahudilerin çoğunu öldürdü, kalanlarını da, Babil’e sürdü. Bu karışıklıkta gökten inen Tevrat yakıldı, yok edildi. Bu hakiki Tevrat, çok büyüktü. Yani, kırk cüz idi. Her cüzde bin sure, her surede bin âyet vardı. Bu muazzam kitabı, Üzeyr aleyhisselamdan başka kimse ezberlememiş idi. Tevrat’ı Yahudilere yeniden talim etti. Zamanla birçok yerleri unutuldu, değiştirildi. Muhtelif kimseler, hatırlarında kalan Âyetlerini yazarak, Tevrat isminde çeşitli risaleler meydana geldi. Miladdan takriben dörtyüz sene evvel yaşamış olan Azra ismindeki bir Haham bunları toplayarak, şimdi mevcut olan Ahd-i Atik denilen Tevrat’ı yazdı.
İran hükümdarı Şireveyh, Asurileri yenince, Yahudilerin tekrar Kudüs’e dönmelerine izin verdi. Yahudiler, M.Ö. 520’den sonra Mescid-i Aksa’yı yeniden tamir ettiler. Önce Perslerin, sonra da, Makedonyalıların idaresi altında yaşadılar. M.Ö.’63 senesinde Kudüs, Romalı kumandan Pompey tarafından zabtedildi. Pompey, Yahudileri dağıttı. Şehri ve Mescid-i Aksa’yı, yaktı, yıktı. Böylece Yahudiler, Roma devleti hakimiyetine girdiler. M.Ö. 20’de Romalıların Filistin’deki Yahudi Valisi Herod, mabedi tekrar yaptırdı. Yahudiler daha sonra, Roma hakimiyetine isyan ettiler. Fakat miladın 70. senesinde Romalı kumandan Titus, Kudüs’ü tamamen yaktı, yıktı. Şehri viraneye çevirdi. Beyt-i Mukaddes de yandı. Sadece batı duvarı kaldı. Bu duvara Türkler Ağlama duvarı derler. Bizanslılar ve sonra Emeviler ve Osmanlılar bu duvarı muhafaza ederek, Mescidi tamir etmişlerdir.
Titusun, katliam ve zulmünden sonra Yahudiler, bölük bölük Filistin’i terk ettiler. Kudüs ve çevresinden kovuldular. Yahudi esirler, Romalıların emrinde çalıştırılmak üzere, Mısır’a sevk edildiler. Bu sene, Yahudiler dünyanın her yerine yayıldılar.
Tevrat ve Talmud
Yahudiler, Yahudiliğin iki emir kaynağını birbirinden ayırmıştır:
1- Yazılı emirler,
2- Sözlü emirler.
Yahudilerin mukaddes saydıkları kitapları, Torah [yani Tevrat] ve Talmud olmak üzere ikiye ayrılır: Birincisi, yazılı emirleri, ikincisi ise, sözlü emirleri ihtiva ediyor derler.
Torah kitabına Hristiyanlar Ahd-i atik ismini verirler. Yahudiler, Torahı üç kısma ayırmışlardır:
1- Torah, yani Tevrat,
2- Neviim, yani Peygamberler,
3- Ketubim, yani Kitaplar.
Torah ismini, bu üç kısmın, ibranice baş harflerini birleştirerek meydana getirmişler. Neviim iki kısımdır. İlk peygamberler dört kitap, son peygamberler onbeş kitaptır. Ketubim, yani kitaplar ise, Yahudilere göre onbir, Hıristiyanlara göre onbeş kitaptır.
Yahudiler, Tevrat ismini verdikleri beş kitabın Allahü Teâlâ tarafından, Musa aleyhisselama indirildiğine inanmaktadırlar. Bu beş kitap, Tekvin, Huruc, Levililer, Sayılar, Tesniye’dir.
Tesniye’de, Musa aleyhisselamın ölümü, ihtiyarlığı, yaşı ve defnedildiği ve Yahudilerin ona matem [yas] tuttukları yazılıdır. [Tesniye bab 34]. Bu ahval, Musa aleyhisselam vefat ettikten sonra, Musa aleyhisselama vahiy olundu dedikleri kitapta nasıl bildirilmiştir? Bu misal, Tevrat’ın Musa aleyhisselam tarafından bildirilen ve Allahü Teâlâ tarafından vahiy edilmiş olan, hakiki Tevrat olmadığının açık delillerindendir.
Bir Yahudi din adamı olan, H.Hirsch Graetzin, History of the Jews kitabındaki beyanına göre, Yahudiler, kendi cemaatlerinin Tevrat’ın emirlerine tam ittiba edebilmelerini temin için ‘Yetmişler Meclisi’ni kurdular. Bu meclisin reisine, ‘Baş Kahin’ dediler. Yahudi gençlerine, mekteplerde dinlerini öğreten, Tevrat’ı açıklayan Yahudi din adamlarına ‘Yazıcılar’ denilir. Bunların, Tevrat’a yaptıkları açıklamaların, ilavelerin bir kısmı, sonradan yazılan Tevratlara karıştırılmıştır. İncillerde geçen yazıcılar işte bunlardır. Bunların bir diğer vazifesi de, Yahudilerin Tevrat’a İttiba etmelerini sağlamaktır.
Yahudilerin ekserisinin inanmadıkları bir Tevrat daha vardır ki, buna Şomranim Tevratı=Tora Ha-Şomranim derler. Bu Tevrat’a inananlar, yazıcıların Tevrat’a açıklamalar ve ilaveler yapmalarına, hatta harflerini dahi değiştirmelerine karşı çıkmışlardır. Yahudilerin ellerindeki Tevrat ile Şomranim Tevratı arasında altı bin kadar ihtilaf bulunduğu bildirilmektedir.
Hıristiyanlar Torah kitabı için, Ahd-i Atik yani Eski Ahd tabirini kullanırlar. Yahudiler, bu tabiri kabul etmezler.
Bugün Tevrat dedikleri kitabın, Allahü Teâlâ tarafından Musa aleyhisselama gönderilen hakiki Tevrat olmadığı şüphesizdir. En eski yazılan Tevrat nüshası ile, Musa aleyhisselam arasında iki bin sene vardır. Musa aleyhisselam, Tevrat’ın ‘Tabut-i Sekine’ye, yani ‘Mukaddes Sandığı’na konularak muhafaza edilmesini Ümmetinin Âlimlerinden istemişti. Süleyman aleyhisselam Mescid-i Aksa’yı bina edince, Ahd sandığını buraya koymuş ve sandığı açtırmıştır. Sandık açılınca, içerisinden yalnız Evamir-i Aşere, yani on emrin yazılı olduğu iki levha çıkmıştır.
ABD’nin Kaliforniya Üniversitesi Profesörlerinden Elliot Friedman’ın, 1987 senesinde neşrettiği, ‘Tevrat’ı Kim Yazdı’ isimli kitap, Yahudi ve Hıristiyan dünyasını karıştırdı. Profesör Friedman, Tevrat’ı teşkil eden beş kitabın, beş ayrı İlahiyatçı tarafından yazıldığını ve Musa aleyhisselama indirilen Tevrat kitabının asıl nüshası ile hiçbir surette kıyaslanamayacağını açıkladı.
Hristiyanların inandığı, Kitab-ı Mukaddesin Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid kısımlarının birbirleriyle tenakuz içerisinde bulunduğunu belirten profesör Friedman, kitabında bunun misallerini zikretmiştir. Ayrıca, Tevrat’ın içerisindeki kitapların da birbirleri ile, hatta kendi babları arasında tenakuzlarla dolu olduğuna dikkati çeken profesör Friedman, böyle bir esere ‘İlahi kitap’ vasfının verilemeyeceğini bildirmiştir. Tevrat’ı meydana getiren beş kitaptaki, ifade tarzları da, birbirinden tamamen farklıdır.
Prof. Elliot Friedman’a göre bugünkü Tevrat, Musa aleyhisselamdan birkaç asır sonra yaşayan beş haham tarafından kaleme alınmış ve Azra adındaki haham bunları tek tek toplayarak, Ahd-i Atikin asıl nüshası olduğu iddiası ile çoğalttırmıştır.
Tarih profesörü Friedman, kaleme aldığı eserinde, daha sonra şu ifadelere yer vermiştir:
“Günümüzde, Tevrat’ın üç nüshası mevcut: Yahudiler ve Protestanların kabul ettikleri İbranice nüsha, Katolik ve Ortodokslar tarafından kabul edilen Yunanca nüsha ve Samirilerce kabul edilen Samiri dilinde yazılmış nüsha. Bunlar Tevrat’ın en eski ve en itimatlı nüshaları olarak bilinmelerine rağmen, gerek aynı nüshanın içinde ve gerekse nüshalar arasında birçok yerlerinde tezatlar vardır. Hiçbir ilahi dinde bulunmayan, insanlara zulüm telkinleri, Peygamberlerden bazılarına karşı çok çirkin ve makamlarına yakışmayacak isnatlar vardır. Hakiki Tevrat’ta ise, tezatlar bulunacağından söz edilemez.”
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. Mazlumlara zulmeden zalimleri, kafirleri de ıslah eylesin inşaallah. (Amin)