DOST GÖRÜNEN DÜŞMAN

İsrail vahşeti, şeytan gibi şerrin ta kendisi olmakla birlikte gizlenen sahtekârlıkları gün yüzüne çıkarmak gibi iyi bir hususa da sebep oldu. Müslüman hatta takva maskesi arkasında saklanan, nice münafıkları ortaya çıkardı. 

Evet, bu Yahudi mezalimi, göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen farklı kimlikler edinerek insanları kandıranları ifşa etmiştir. Gerçekte düşman ama dost ve kardeş görünenlerin foyası meydana çıkmıştır. 

Terör ve zulüm şebekesi olan İsrail gücünü Müslümanlardan edindiği ajanlardan ve muhbirlerden almaktadır. “Ağacı kesen baltanın sapı da ağaçtır” özdeyişi, zalim kâfirler tarafından kullanılan Müslüman görünümlü kalleşleri ifade etmektedir. Dost görünen düşmanlarla iç içe yaşadığımızı fark ettik.

En dehşetli en korkunç düşmanlık, dostun düşmanlığıdır. Kardeşlerin düşmanlığı kalleşliğe dönüşür; oysa gerçek düşmanlarda kalleşlik yoktur. Çünkü aradaki sevgi ve dayanışmanın, kaynaşmanın oluşturduğu güven etkisiyle dostlar gizliliklerini birbirlerine söyler, sırlarını birbirlerine açar, mahrem hal, tutum ve fikirlerine vakıf olurlar. Durum böyle iken günün birinde araları bozulur ve hemen onarılmazsa şeytanı bile hayrette bırakan bir düşmanlık başlar. Bu düşmanlık her iki taraf için bir yıkım olur. Taraflardan biri sürekli pusuda bekleyen, zaman zaman da ümidini kesmiş olan ve aslında her iki tarafın da gerçek düşmanı olan düşmanlarla bir olursa, diğer tarafa karşı geçici bir üstünlük sağlayabilir ama unutulmamalıdır ki onun sonu da gelecek, korkunç bir yıkıma uğrayacaktır. Şu var ki bunun sonu diğerine göre biraz tehir edilmiş olur. 

Çoban köpeği sürüyü peşkeş çekerek kutla anlaşırsa, kendini güvenceye almış olmaz, köpeğin ölümü, sürünün itlafından sonraya bırakılmış demektir. Akıllı hiçbir düşman, dostuna kalleşlik eden kimselerle gerçekten dost olmaz. Böyle bir hain, dostunu kaybettiği gibi, yeni bir dost da kazanamaz. 

Mikroplar çoğu kez yiyecek ve içeceklerle insana bulaşıp onu yatağa düşürdüğü gibi, düşmanlık tohumları da dostlar aracılığıyla insanı mağlup edebilir. 

Kur’an-ı Kerim insanın en yakınları olan eş ve çocuklarından bile düşmanlar olabileceğine dikkat çekmiştir:

“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır; onlardan sakının. Fakat affeder, hoş görür ve kusurlarını örterseniz, hiç şüphe yok ki Allah da çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Teğabün, 14)

Her insanda düşmanlıkları filizlendiren “kuvve-i gadabiyye” adı verilen duygular vardır. Dosta karşı aktif olmayan bu damar, bazı küçük anlaşmazlıklarda kabarabilir ve aktif hale gelebilir. Dostun düşmanlıklarının dehşetine dikkat çeken: “Düşmanından bir defa, dostundan bin defa sakın! Çünkü dostluğunuz bozulursa şayet bir gün, sana nasıl zarar vereceğini çok iyi bilir dostun!” şeklindeki büyüklerin sözü, halk arasında meşhur olmuştur. 

Düşman olan dost, mürtede benzer. Fıkıhta, “Kâfirin hayat hakkı vardır ama mürtedin (dinden çıkan) hayat hakkı yoktur” kuralı kalleşlik eden dostun konumunu da apaçık göstermektedir. Kâfir, dinin düşmanıdır ama mürted, daha önce kardeş olup sonradan kalleşlik edip düşman olan kimsedir. Bu itibarla kardeşlikten çıkıp düşman olan kimse de dostluk konusunda bir mürted’dir, denilebilir.

Sakın yanlış anlaşılmasın, her dost düşman olacak diye bir şey yoktur. Ancak dost düşman olursa zararı çok büyük olur. İnsanın düşmanları galip olması da mağlup olması da dostları sayesindedir. 

İman merhamettir, vicdandır, gerçek manada sevgi ve kardeşliktir; aynı zamanda zalimlere ve Allah düşmanlarına karşı nefret ve öfkedir. Gazze’de bombalarla parçalanan yavrulara karşı yüreğinde merhamet ve İsrail’e nefret taşımayan kimsede iman ve vicdanın kırıntısı dahi yoktur. Böylesine merhametsiz yürek, imansız olan paslı yürektir. 

Kur’an-ı Kerim, Müslümanlara hıyanet edenleri “kendilerine hıyanet edenler” ifadesiyle niteleyerek, onlara karşı şöyle uyarmıştır: “Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez.” (Nisa, 107)