Müslümanım ve, Mescid-i Aksa, Gazze, hasılı kelam Filistin diye bir derdim, davam vardır diyen herkesin; itrail'e ve ona destek çıkan tüm ehl-i küfür tayfasına, şu âyeti kerimenin vermiş olduğu şuur/bilinçle bakmak zorundadır/zorundayız:
"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Maide/51)
Mescid-i Aksa şuurunu, Gazze'li Müslüman kardeşlerimizin şu anda içinde bulundukları zor şartları içimizde yaşayarak, tüm aile bireylerimize de aşılamalıyız. Ki onların, neyin mücadelesini niçin verdiklerini bilsinler ve Filistin diye bir dertlerinin davalarının olduğunu hiç unutmasınlar... Bu gün mevcut olan tüm zor şartlara rağmen, İzzeddin el-kassam tuğayları Hamas; Aksa ve İslâm davası uğrunda büyük bir onur savaşı verdiklerini artık tüm dünya halkları anlamış durumda. Peki, bizler bu işin neresindeyiz deyip kendi kendimizi sorguya çekmeli değil miyiz? Müslümanın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir, nebevi buyruğu bize sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatmalıdır...
Mescid-i Aksa ve Gazze, yaşadığımız şu son süreçte; daha çok önem arz eden bir bilinç ve şuur meselesi haline gelmiştir... Bu şuuru, her birimiz sorumlu olduğumuz insanların bilinç altlarına öyle yerleştirmeliyiz ki; özellikle çocuklarımız bu şuuru ömürleri boyunca taşısın ve asla unutmasınlar...
Tıpkı, şu japon öğrencinin yaptığı gibi:
Vakt-i zamanında Japonya'dan Amerika’ya, burslu olarak üniversite okumaya bir genç gider. Gencin fazla giysisi yok tabi. Bütün sene aynı kıyafetlerle gezen bu gencin, tek derdi okumak ve okulunu bitirmektir. Bir gün gömleğinin düğmesi kopar ve kaybolur. Genç kola şişesinin kapağını, düğmesinin yerine dikince, Üniversitede alay konusu olur!
Tabi çok üzücü bir durum, hele bir genç için daha çok üzücü. Ama genç düğme almaz, diktiği kola şişesi kapağıyla devam eder. Üniversite son sınıfa kadar böyle devam eder. Mezun olduğu gün, bunun sebebini şöyle açıklar: Bir düğme alıp dikmedim diye beni alay konusu yaptınız. Ama ben, bunu sırf; Hiroşima da halkımı katleden Amerika 'ya bir düğme parası da olsa vermemek için yaptım deyip, herkesi utanca boğmuştu. Çünkü siz Amerikalılar, bir düğmenin parasını bile hak etmiyorsunuz diye, onları protesto/boykot etmiştir.
Oysa biz Müslümanız, aynı Amerika daha düne kadar; Irak başta olmak üzere, Afganistan, Somali ve onlarca İslâm topraklarında kan döküp topraklarını işgal, yer altı ve yer üstü kaynaklarını talan etmişti. Hâlbuki bizim bu gün, AmeriKAN ve onun gibi batı canilerine, tek bir kuruş dahi kazandırmamamız lazımdır.
Japonların diğer bir geleneği daha var ki, takdire şayan; yeni okula başlayacak olan çocuklarını, Hiroşima ve Nagazaki bölgelerine götürüp onları uzun uzun gezdirmeleridir. Birinci nedeni, çocuklarına kendi değer yargılarına sahip çıkıp unutturmamalarıdır. İkinci nedeni de, çocuklarına buralara (Hiroşima ve Nagazaki) iyi bakın, işte buraları Ameri-KAN yaptı diye telkin ederler! Eğer siz okumayıp cahil kalırsanız, Ameri-KAN tekrar gelip bize aynısını yapacaktır diye; daha temelden çocuklarına Ameri-KANA karşı nefret bilincini aşılıyorlar!
Bizim gençlerimize gelince, durumun tam tersi ve vahim olduğunu görüyoruz. Çünkü ithal olan eğitim ve öğretim müfredatlarıyla yetişen gençlerimizin kahır ekseriyeti; bırakın Ameri-KANA İsrail veya başka her hangi bir emperyalist devletten nefret etmeleri, tam aksine onlar gibi giyinip onlar gibi yaşamayı medenice kabul edecek kadar yoldan sapmışlardır ne yazık ki.
Hâlbuki Rabbimiz bizi uyarmıştı/uyarmıştır:
"Sen onların dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır. (Bakara/120)
İslâm beldelerini idare edenler, modernizme ayak uydurmak sevdası yüzünden; kendi aralarında ittifak kuracaklarına, Yahudi, Hristiyan ve islâma düşman olan milletlerle ittifak kurdular ki, bu ittifak izzet yerine zillet getirdi... Onların faizli ekonomik düzenleri başta olmak üzere, ne kadar kötü adet ve yaşam tarzları varsa hepsini alıp bataklığa gömülüp boğuldular! Ve arkalarında, müslümanların derdiyle dertlenmeyen, namazı terk eden, zekat vermeyen, inançsızlık gel gitleri arasında bocalayan ve İslâmın hükümlerini sorgulayan şaşkın bir nesil bıraktılar...
Onun için, Ümmet şuuru yerine, Ulus zihniyetini hâkim hale getirenler; son yüz yıldan bu yana, islâm coğrafyalarının kültürel ve yaşamsal işgale uğrmasına sebep oldular.
Hâlbuki islâm Ümmeti tek bir ümmettir. Evet, Rabbimizin “Gerçekten bu, tek bir din topluluğu olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin rabbinizim. Şu halde bana kulluk edin” (dedik).
Ama insanlar kendi aralarında birliği paramparça ettiler. Oysa hepsi bize dönecektir. (Enbiya. 92,93) ilâhi ferman unutulduğu günden beri, İslâmi olmayan yönetim ve yöneticiler; başta Mescid-i Aksa olmak üzere, biladı islâm/Müslümnalar diye bir dertleri kalmadı adeta.
Ama az da olsa, Müslüman fert ve toplumlar her zaman ve her yerde; gerek Mescid-i Aksa, gerek Gazze, gerekse Mekke ve Medine hassasiyetlerini hep taze tuttup korumaya çalışanlar da vardır var olmaya devam edecektir. İşte kaybolmayan o hassasiyetin tezahürünü ve nişanesini, bu gün, 7 Ekim Aksa Tufanıyla birlikte yeniden, meydanlarda, sahalarda, hatta sınırları aşıp Avrupa halklarının arasında bir meşale gibi parladığını görüyoruz.
Haza min fadli Rabbi, diyebiliriz ancak.
Ben acizane olarak bu gün, Gazze özelinde; tüm dünyada, Nasr süresinin mü'cizesini görmekteyim. Evet, aynen şöyle:
-Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1- “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,
2- Ve insanların, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman,
3- Hemen Rabbini överek tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. Allahu Ekber Allahu Ekber! O fecrin yakın olduğu işaretlerini bu gün dünyanın her yerinde görüyoruz. Fecr-i sadık'sa zaferde yakındır inşaAllah...