Sınırlı bir ömürde sınırlı sayıda işlenen günahlara karşılık sonsuz bir cehennem azabının verilmesi, şeytanın kışkırtmasıyla bazı kafalarda bunun orantısız olduğu düşüncesini oluşturmuştur. Oysa geçmişten günümüze zalimlerin vahşette sınır tanımayan insafsız tutumları ve acımasızlıkları “ebedi cehennem azabı”nın ne kadar adil ve ona uygun bir ceza olduğunu apaçık ortaya koymaktadır. Çevremizde, İslam coğrafyasında zalimlerin akıl almaz zalimliklerine şahit olan ehl-i insaftan herkes, bu cezanın ne kadar muvafık olduğunu hissetmektedir.
Sadece zalim İsrail’in üç ayı aşkın bir süredir işlediği cinayetler, bebek ve çocuk katliamları, ebedi cehennem azabının zalimler için ne kadar hakkaniyetli olduğunu göstermeye yeterdir. Bu süre zarfında Gazzeli Müslümanların evlerini başlarına yıkan, on bini çocuk ve bebek 23 binden fazla masum öldüren İsrail denen bu cinayet ve terör şebekesi İsrail, şimdi de defnedilen ölülerin mezarlarını buldozerlerle tahrip etmeye başlamıştır. Ebedi cehennemin ne kadar adalet olduğu, zalimlerin ona müstahak olduğu bir kez daha anlaşılmış olmaktadır. İsrail kadar, onu seyretmekle yetinen ve ellerinden bir şeyler geldiği halde onu durdurmak için hiçbir şey yapmayan Müslümanların da ebedi cehenneme müstahak oldukları adaletin gereğidir.
Müslümanlar ebedi cehennemde kalmaz diye kendimizi avutmayalım. Peygamber (ASV) zulme razı olmanın, zalimi desteklemenin de zulüm olduğunu bildirmiştir. Zulme rıza zulüm olması itibariyle zalimlerle birlikte ebedi cehenneme duçar olacaklardır. “Kimin iyilikleri tartıda hafif kalırsa, işte kendilerini ziyana sokanlar, cehennemde ebedî kalanlar onlar olacaklardır.” (Müminun, 103) ayetini de akıldan çıkarmamak lazımdır.
Masum bir cana kıyabilen her zalim, bütün insanları öldürme potansiyeline sahiptir. Yüce Allah, “kasten ve haksız olarak bir canı öldüren kimse, bütün insanları öldürmüş gibidir” (Maide, 32) buyruğuyla zalimin sınırsız canavarlığına ve zulümdeki bu doyumsuzluğuna işaret etmektedir. Haksız olarak bir can öldüren zalim, eğer durdurulmazsa daha birçok canları yakacaktır; bütün insanları öldürmeye varan aç bir canavarlığa dönüşecektir. Bu nedenle Kur’an sıklıkla, zalimlerin bu özelliğine dikkat çekerek insanları buna karşı uyarmaktadır.
Zalimlerin en acımasız zulüm yöntemlerinden biri de uygun kafalar bularak terör örgütleri oluşturmak ve vahşetlerini sergilemektir. Terörün amacı toplumda infial uyandırmaktır bu nedenle sadece masumları hedef alır. Teröristin vicdanı olmadığından bütün eylemlerinde vicdanları yaralamayı temel amaç edinir.
İnsanlığın en başından beri zulüm, defalarca başı ezilmiş ama ne yazık ki ikiyüzlülerin, destekçilerin, ahmakların ve zalime karşı ne yapılması gerektiğini bilmeyenlerin sayesinde dokuz canlı bir canavar gibi yeniden canlanmıştır. Unutulmamalıdır ki aç bir canavara yalvarmak onun iştahını arttırdığı gibi, zalime yalvarmak, ondan korkmak da zalimin canavarlığını arttırır, kendini haklı görmeye başlar.
Kur’an, zalimlerle başa çıkmanın ve zulmü önlemenin çaresinin onlara korku vermek olduğunu bildirmiştir. Zalimlere korku vermek ise kuvvet hazırlamak ve savaş atları edinmekle mümkün olur. Kur’an bu konuda müminlere hitaben şöyle buyurmuştur: “Gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla hem Allah'ın düşmanlarını, hem de kendi düşmanlarınızı, ayrıca Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız onun sevabı size e ksiksiz ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal, 60.)
Ayette, müminlerden istenen “her çeşitten kuvvet biriktirme” ile “savaş atları hazırlama” deyiminin karşılığı, her çağa göre farklılık gösterir. Günümüz İslam coğrafyasında Amerika ve İsrail başta olmak üzere zalimlerin yaptığı zulümler, çocuk kadın yaşlı demeden topyekûn yapılan canavarca katliamlar, müminlerin bu ayetin gereğini yapmadıklarından kaynaklanmaktadır.
Eskiden “kuvvet” denince, asker çokluğu, savaş atı, ok ve kılıç olarak anlaşılıyordu. Oysa günümüzde, ilim ve teknik, uçak ve tank ancak bu istenen kuvvetin karşılığı olmaktadır. Teknolojik üstünlüğün temelinde ise, matematik, fizik, kimya, astronomi gibi ilimler vardır. Müminlerin ilim ve teknikte ilerlemeleri gerektiği gibi güçlü olmaları için daha da önemlisi “birlik” olmaları gerekmektedir. “Mademki muvahhidiz, müttahidiz: mademki bir Allah’a inanıyoruz, birlik olmalıyız” düsturunu rehber edinmelidirler.
Cennet gibi yaratılan dünyayı cehenneme çeviren zalimler için ebedi cehennem hazırlanmıştır. Bu da bu fani dünyada müminler için bir tesellidir. Zalim İsrail’in yürek dağlayan vahşice katliamları elbette cezasız kalmayacaktır.
Bediüzzaman’ın bütün mazlumlar adına haykırarak zalimlerin yüzüne tokat gibi aşkettiği ve onları korkuya düşüren sözünü biz de söyleyelim: “Zalimler için yaşasın Cehennem!”