Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda sizlere, önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından Hak Yolun Vesikaları, Namaz Kitabı, Eshabı Kiram, Şevahid-ün Nübüvve, İngiliz Casusunun İtirafları, Menakıb-ı Çihar Yar-i Güzin, İslam Ahlakı, Cevab Veremedi kitaplarından faydalanarak sizlere aktaralım istiyoruz.
Efendim;
Kur’an-ı Kerimde de, Hadis-i Şeriflerde de hayrın ve şerrin Allah’tan olduğu açıkça bildiriliyor. Şimdiye kadar gelen istisnasız bütün İslam Âlimleri, “Hayır da şer de Allah’tan” demişlerdir. Şerrin Allah’tan olmadığı inancı Hristiyanlık ile Mutezile ve bazı sapık fırkaların görüşüdür. Hiçbir Ehl-i Sünnet Âlimi şer Allah’tan değildir dememiştir. Çünkü hiçbir Âlim, Kur’an ve Hadise aykırı konuşmaz. Kul kendi kaderini yaratamaz.
Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki:
“Lut’un karısının azaba uğramasını takdir ettik.” [Hicr 60] (Yani kaderini öyle kötü yazdık)
“Güzel akıbet takdir ettiklerimiz [kaderi güzel olanlar] Cehennemden uzak tutulur.” [Enbiya 101]
“Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların hepsi helak olurdu. Fakat bize kavuşmayı ummayanları [ahireti, dirilmeyi inkâr edenleri] biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde bırakırız.” [Yunus 11]
“Rabbin, kendi istediğini yaratır, dilediğini seçer. Onların seçim hakkı yoktur.” [Kasas 68]
“Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.” [Zümer 62, Mümin 62]
Müfessirlerin şahı İmam-ı Kadı Beydavi hazretleri bu Âyet-i Kerimeyi şöyle açıklıyor:
“Hayrı, şerri, imanı, küfrü ve her şeyi yaratan ancak Allahü Teâlâ’dır. Her şey O’nun tasarrufu altındadır.”
Peygamber Efendimiz, Kur'an-ı Kerimdeki imanla ilgili Âyetleri açıklayıp buyuruyor ki:
“Allahü Teâlâ, “Bana inanıp da kadere, hayır ve şerrin benim takdirimle olduğuna inanmayan, benden başka Rab arasın” buyurdu.” [Şirazi]
“Bir kişi, kaderin, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmadıkça, mümin sayılmaz.” [Tirmizi]
Görülüyor ki, “Hayır da şer de Allah’tandır” inancını Amentü’ye sokan Allah ve Resulüdür.
Cebriye denilen sapık fırka da, bu Âyetlere bakınca, “Bize günahları işleten Allah’tır, biz günahlardan sorumlu değiliz” demiştir. Elbette bu da yanlıştır. Ehl-i Sünnete göre, insanda İrade-i Cüziyye vardır. İşlediği günahlardan sorumludur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İman-Küfür, Hayır-Şer, Hidayet-Dalalet, Taat-Günah, Allahü Teâlâ’nın yaratması olup, hepsi de O’nun takdir ve iradesiyledir. Hak Teâlâ sevabı ve günahı kulların ameline bağlı kılmıştır. İnsanı iradesine bırakmış, azabı ve sevabı, iradenin sarfına bağlı kılmıştır ki, buna Kesb denir. Kesb, kuldan, yaratmak Allah’tandır. Kesb, kendi irademizle yaptığımız hareketlerdir.
Allahü Teâlâ’nın yaratacağı şeyleri ezelde bilmesi, irade sıfatını yok etmediği gibi, kullarının yapacağı şeyleri de ezelde bilmesi, kulların irade ve ihtiyar sahibi olmalarına mani değildir.
Allahü Teâlâ’nın emirler, yasaklar koyması, insanda Kesb bulunduğu içindir. Eğer Kesb olmasaydı, hâşâ bu emir ve yasaklar lüzumsuz olurdu. Azap ve nimet vaadleri hâşâ yanlış olurdu. Peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi de yine bu şekilde hâşâ temelinden yersiz bir iş olurdu. Görülüyor ki bu zatın maksadı dinleri temelinden yıkmaktır.
Allahü Teâlâ elbette her şeyi bilir
Yukarıda, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu Âyet ve Hadislerle kısaca ispat etmiştik.
Şimdi ise, “Eğer herkesin Cennet’e veya Cehennem’e gideceğini Allah biliyorsa, o zaman bizi niçin sorumlu tutuyor? Nereye gideceğimizi biliyorsa, peki niye bize koskoca Kur’anı gönderdi? Niye emirler ve yasaklar bildirdi? Alın yazısı diye, kader diye bir şey yoktur, herkes kendi kaderini kendisi çizer” savına cevap verelim.
Bu savların hepsinin cevabı Kur’an-ı Kerim’de vardır. İslam Âlimleri açıklamıştır.
Önce şunu soralım:
Bir insanın Cennete mi Cehenneme mi gideceğini Allah bilmez mi? Bilmeyen İlah olur mu hiç? Kur’an-ı Kerim’deki o kadar Âyetler nasıl inkâr edilir? Bunun maksadı, “Çamur at, tutmazsa da iz bırakır” misali, belki bazı gafilleri avlarım diye böyle desteksiz atıyor.
Kötülükleri yaratan başkası mı?
Mektubat-ı Rabbanide buyuruluyor ki:
İmam-ı A’zam hazretleri, İmam-ı Cafer-i Sadık hazretlerine sordu:
- Allah, insanların istekli işlerini, onların arzusuna mı bırakmıştır?
- Hayır, Rübubiyetini [yaratıcılığını ve her istediğini yapmak büyüklüğünü] âciz kullarına bırakmaz.
- O zaman kullarına işleri zorla mı yaptırıyor?
- O âdildir. Kuluna zorla günah işletip, sonra da Cehenneme sokmaz.
- O hâlde, insanların istekli hareketlerini kim yapıyor?
- İşleri, ne insanların arzusuna bırakmış, ne de kimseyi, o işleri yapmaya mecbur bırakmıştır. Yaratmayı kullarına bırakmadığı gibi, zorla da yaptırmaz. İkisi arası olagelmektedir. (1/289)
Mutezile’den Abdülcebbar Hemedani, Ehl-i Sünnet Âlimlerinden Ebu İshak İsferaini'ye sordu:
- Allah, kötülüğü, günahı istemez ve yaratmaz. Bunları şeytan yaratmıyor mu?
- Hayrı da, şerri de, her şeyi yalnız Allah yaratır. Başkası bir şey yaratamaz.
- Allah kendine isyan edilmesini diler mi?
- Allahü Teâlâ, küfrü ve günahları dilemese ve yaratmasa, kul, zorla Ona isyan edebilir mi? Kul, İrade-i Cüziyyesi ile küfür, günah, kötülük yapmak ister. Allah da dilerse, onun istediğini yaratır.
- Bir kimse hidayet istediği halde, Allah ona hidayet dilemese, ona kötülük etmiş olmaz mı?
- Kulun hakkını vermemeyi dilemez, ama kendi hakkını almayı dilemeyebilir. Zerre kadar iyilik yapana karşılığını verir. Küfürden başka günahların çoğunu da affeder. Küfrü dilemesine gelince, Hak teâlâ âlimdir, ileride olacak her şeyi bilir. Hakîmdir, her şeyin en iyisini yapar. Dilediği kuluna hidayet verir. Sapıklıktan dönmeyeceğini bildiği kulu da sapıklıkta bırakır.
Bir âyet meali:
“Dilediğini sapık yolda bırakır, dilediğine de, hidayet eder.” [Fatır 8]
Allahü Teâlâ, iyiliği ve kötülüğü, kulların irade etmesi, dilemesi ile yaratır. Kulun iradesi yaratmaya sebeptir. Müminler, İrade-i Cüziyyeleri ile imanı ve itaati dileyince, Allahü Teâlâ da, diler ve yaratır. Kâfir, küfrü ve fâsık, günahı dileyince, O da irade ederse, yaratır. Yalnız kulun dilemesi ile bir şey var olmaz. O da dileyince var olur. Allahü Teâlâ dilemedikçe, bir sinek, kanadını kımıldatamaz. İnsanların yaptıkları bütün iyilikler ve kötülükler, hep O’nun dilemesi ile oluyor. Kullar bir şey yapmak irade edince, O irade etmezse o iş olmaz. Var olmasını dilemediği şey, var olmaz. Var olursa, gücü yetmemek olur. Allahü Teâlânın her şeye gücü yeter.
Şeytanın bu hilesine karşı; “İbadet yapmak faydalıdır. Çünkü, ezelde said isem, sevapların artması, derecelerin yükselmesi için ibadetleri yapmak lazımdır. Şaki isem, ibadet yapmamak azabından kurtulmak için, ibadet yapacağım” demelidir. İbadet yapmanın bana hiçbir zararı da olmaz. Çünkü, Allahü Teâlâ hakimdir. İbadet yapanlara azab etmesi, O’nun hikmetine yakışmaz. İbadeti terk etmenin, ezelde said olana zararı olmasa bile, faydası yoktur. Böyle olunca, terk etmek nasıl tercih edilir? Aklı olan kimse, faydalı olanı yapar, faydasız olanı terk eder. Ezelde şaki isem, Rabbime itaat etmiş olarak Cehennem’e girmeyi, asi olarak girmeye tercih ederim. Bundan başka, Allahü Teâlâ, ibadet edenleri Cennet’e sokacağını, ibadet etmeyenlere Cehennemde azab yapacağını vadetmiştir. Allahü Teâlâ vaadinde sadıktır. Vaadinden dönmez.
Allahü Teâlâ her şeyi sebeple yaratmaktadır. Âdet-i İlâhiyyesi böyledir. Ancak mucize ve keramet olarak âdetini bozmaktadır. İbadetleri, Cennete girmek için sebep yaptığını bildiriyor. Yani, Cennet nimetlerini ibadetlere karşılık olarak yaratmıştır.
Hadîs-i Şerifte; “Hiç kimse Cennete, ibadeti sebebi ile girmez” buyuruldu. Karşılık başkadır, sebep olmak başkadır.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)