Saadet zincirleri, kayıt dışı akıl almaz büyük paralar. Bunlar haberdar olduklarımız sadece. Faillerin keyfine diyecek yok. Hesap soran yok çünkü. Sahtekarlar ve tamahkarlar cenneti bir ülke haline geldik. Herkes çalışmadan, yorulmadan, emek harcamadan kısa yoldan zengin olmanın peşinde. Zenginler ise kat kat faizle daha fazla kazanmanın derdinde. Gözü doymayan bir varlık insan. Bir dünya kendisinin olsa ikinci bir dünya ister ve onun için uykusuz, mutsuz geceler geçirir. Tek bir fazilet kaynağı var: para. Bunun dışındaki her şey teferruat. Sistem adil olmayınca sistemin içindekilerden adil olmalarını beklemek boşunadır. Balık baştan kokar.
Bütün gün evde. Sabah öylesine. Karar yazarları arasında kısa bir gezinti. Öğle namazı camide. Sonra parkta birkaç tur. Sosyal medya. Paylaşımlar ve beğeniler. İkindi namazı evde tek başına. Boş düşünceler. Birkaç saat hiçbir şey yapmadan oturma. Akşam yemeği, güzel bir tatlı, meyve. Yatsı namazı yine tek başına. Sadece farzlar ve vitir. Sabah Ahmet Arslan hoca Celal Şengör ile yaptığı programın linkini attı. İki saatlik bir program. Konu aydınlanma. Baştan sona keyifle dinledim. Şengör'ün bilgisi inanılmaz. Çoğu ansiklopedik. Ahmet Arslan analizci ve sentezci. Biz avamın anlaması için avamca anlatıyor. Aydınlanmak ayrı, modernleşmek ayrı. Çin, Rusya, Ortadoğu ülkeleri modernleşiyor ama aydınlanmıyor. Modernleşmek aydınlanmanın neticesi ama aydınlanmak için modernleşmek şart değil.
Her şeyi özetleyen Kant'ın "Aydınlanma Nedir" başlıklı meşhur makalesi. Aydınlanma, insanın kendi aklıyla düşünme cesareti gösterebilmesidir diyor. Bundan daha iyi bir tarif olamaz. Onun için bazen en prestijli bir üniversitede ders veren bir akademisyen aydın değilken, aydınlanmamış iken kendi halinde sıradan bir memur aydın olabilir, aydınlanabilir. Aklını sonuna kadar kullanma cesareti gösteren dindar ve muhafazakar sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Çoğu düşünmekten korkuyor, ödü patlıyor. Düşünmek, sorgulamak büyük günah. Aydın ve aydınlanmış insanları dinleyince kendi cehaletinden utanıyor, kendi cehaletinin altında eziliyor insan. Aydınlanmanın en büyük belirtisi serbestçe düşünmek ve bunları serbestçe ifade edebilmektir bence. Onun için dindar ve muhafazakar zihinlerin kahir ekseriyeti aydın değiller, aydınlanmıyorlar, aydınlanmak istemiyorlar. Aydınlanmak inkar etmek değildir illa, yanlış olabileceği ihtimaline yer vermektir sadece.
Düşünmek zincirleri kırmaktır, bir yerlere angaje olmayı bırakmaktır. Urfa'dan çıkan bir insan şimdi ülkede milyonları aydınlatıyor. Yani farklı bir şekilde düşünmelerinin önünü açıyor. Urfa'da kalsaydı böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Aydınlanmanın ve aydınlatmanın ilk şartı hicret etmektir. Günümüzde hicrete gerek var mı? Bütün bilgiler ayaklarının altında. Yabancı dile bile gerek yok. Yapay zeka istediğiniz metni isteğiniz dile tercüme ediyor. Hem de kusursuz ve arızasız bir şekilde. Yakın bir zamanda bireysel farklılıkların büyük bir bölümü ortadan kalkacak gibi. Bilgiye erişim hızı tarihin hiçbir devrinde bu kadar kolay olmamıştı. Bir şey paylaşıyorsun, bir anda binlerce insan görebiliyor, okuyabiliyor, yorum yapabiliyor. Şengör ve Arslan türünün son örnekleri. Onlardan sonra böyle şeyleri yapay zekalardan dinleyeceğiz belki. Gidenin yeri dolmuyor. Fuat Sezgin gitti, yeri boş kaldı. Ekrem Akurgal gitti, yeri boş kaldı. Doğan Kuban gitti, yeri boş kaldı... Artık uyumalıyım. İş var yarın. Mutlu gaflet yani. Bu gaflet olmasa yaşamak olmaz.