Değerli okuyucu öncelikle merhaba, nasılsın iyi misin? Aç mısın? Tok musun?
Ben iyiyim, elhamdülillah.
Evet, gördüğünüz gibi birbirimizin hatrını sorduk, paramız gitti mi? Hayır.
Kimse kimseyi sormak istemiyor, herkes tanıdığı birini görünce yolunu değiştiriyor.
İşte bu haftaki konumuz Ferdileşme kavgası, ferdi halde kalıp toplum kavramını manasını yitirmesi.
Ülkemizde ve dünyada son yıllarda artan bir hastalık var. En fazlasını isteme, en iyisini elde etme hastalığı. Başkasına bakıp “onda varsa bende de olmalı” yetinmek yok.
Bu hastalık şu an hemen hemen herkesin damarlarında dolaşmakta.
Ancak sorun bu değil, istemek en fazlasını hedeflemek problem değil.
Sorun olan şey “Makyavelizm”.
Makyavelizm, amaca ulaşmak için her yol mubahtır düşüncesidir.
Bizler çoğunluğu Müslüman bir ülkede yaşamaktayız. Özellikle yaşadığımız şehir Şanlıurfa peygamberler şehri, gelip görün ki bizler nasıl amaca ulaşırken her şeyi mubah edip çizgi filan gözetmeden istediğimizi yapacağız. Bu bize terstir.
İnancımıza terstir. Bizler dayanışma içinde yaşayan bir toplumken son yıllarda hiç kimse başkasına en ufak konuda destek olmaya yeltenmemektedir. Yaptığı desteği de gösteriş veyahut toplumsal söz baskısından dolayı vermektedir.
Yazık bizlere gerçekten.
Faiz haramken, kredi de faizken ülkemizde ve şehrimizde vatandaşımız; ev, araba vb. şeyler almak için krediye yönelip hassasiyetlerini maalesef yitiriyorlar.
Bir sorun dahaki birisi bir başkasından borç isteyince borcu geri ödeyeceği zaman şart olarak parasına fark istemesi.
Bu apaçık tefeciliktir. Bu bizim kültürümüze ters olan bize yakışmayan bir husustur.
Osmanlı devleti ekonomik olarak kötü dönemlerden geçmekteydi, Osmanlı hakanı, yaveri Tahsin paşayı çağırıp; “ Paşa bana borç para verir misin” Tahsin paşa şaşırır,
ve ekler: “ hakanım sizin paraya ihtiyacınız nasıl olur, siz koskoca Osmanlının sultanısınız.”
Abdülhamid Han : “ Tahsin paşa benim paraya ihtiyacım yok, ancak ülkemiz zor zamanlardan geçmekte yüce Allah’ın bize bu zor zamanda yardımını artırması için borç istedim senden. Çünkü yüce Allah, borç veren kişiye de borcu alan kişiye de borç ahdi bitene kadar borç ödenene kadar merhamet ve yardım eder.”
Sultan Abdülhamid Han ile sağ kolu diyeceğimiz Tahsin Paşa arasında geçen dialog Yüce Allah’ ın borçluya ve borcu verene rahmet ettiğini Abdülhamid Han kendisi ifade etmiştir.
Bizler eskiden akrabalarımızı gözetirdik, onları ziyaret eder onlarla aynı mahallede olmaya dikkat ederken günümüzde başka mahallede oturmayı bırakında başka şehre taşınan sadece akrabalarından dolayı taşınan o kadar insan var ki bu üzücü. Evet, haklı olduğu kısımları illa ki var. Ama dayanışma olmayan yerde dirilik olmaz.
Günümüzde kimse kimseyi ziyaret etmek istemiyor.
Batı kültürü bize refah bir yaşam için her şeyi yapmak mubahtır enjektesini yerleştirdi.
Hassasiyetlerimizin hepsi öldü. Özümüzü kaybettik. Kaybetmeye devam ediyoruz.
Hala toplumumuzun içinde merhamet var. Ancak dayanışmanın eksik olduğu bir toplumda sadece başkalarına acımak veya başkası tarafından acınmak ile karşı karşıya kalmaktayız.
Devletimiz faiz konusunda gerekli önemleri almalı. Bankalar evet çok güzel paralar kazanıyor ama halkı kendine köle ederek.
Devletimiz belki vergi almak için bankalara göz yumuyordur. Ancak bu şekilde topluma da zarar gelmekte, tembel, üretmeyen, ferdileşen bir toplum meydana geliyor.
Ancak günümüzde maalesef kredi çekmeden evlenebilen kişi sayısı çok az
Ev alabilen kişi sayısı çok az
Araba alabilen kişi sayısı çok az
Devlet kademelerimizin bu hususta gerçekten önemli adımlar atmalı. Bizi biz eden hassasiyetimiz ve dinimize karşı samimiyetli şekilde duruşumuzdur. Bunun aksi ise bizi hiçbir zaman gerçek manada mutlu etmeyecektir. Daha çok üzecek ve köle edecektir.
Ferdi olmadan bir tümen bir bütün olmak dileğiyle…