Kur'an-ı Kerim, 1400 yıldır Müslümanları Yahudi zulmüne karşı uyarıyor:
"Kuşku yok ki iman edenlerin, insanlar içinde en amansız düşmanlarının Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu göreceksin.." (Maide, 82.)
İsrail terör devletinin son marifeti, açık açık, hiçbir bahane üretme ihtiyacı da duymadan Filistinlilerin evlerine asker gözetiminde zor kullanarak Yahudileri yerleştirmesi oldu. İsrail bu zorbalığı öteden beri yapıyordu. Ancak artık köy, şehir ayırımı yapmaksızın Filistinlileri evlerinde iken zorla çıkarıp Yahudi aileleri yerleştirme işlemini çoğaltmaya başladı.
Filistinli mazlum ve mağdurlar bu insanlık dışı zorbalığı nasıl içlerine sindirebilirdi? Topraklarının çoğu ellerinden alınarak işgal edilen bu insanların artık evleri de ellerinden alınıp sokağa tek ediliyorlardı. “Gidin, artık bu evler sizin değil!” diyorlardı. Tepki gösterenler dövülüyor, hatta öldürülüyordu. Bütün halk silahlı güçlerinden, Hamas'tan bir şeyler yapmasını bekliyordu bunun üzerine Hamas harekete geçti “Kudüs Tufanı” adını verdiği operasyonu uygulamaya koydu.
Amerika'dan Hindistan'a kadar bütün ülkeler, sivil ve çocuk katliamlarını da istisna etmeksizin İsrail’in yanında olduklarını açıkladılar. İslam ülkelerine gelince, bir kısmı kâfirler gibi İsrail'e desteklerini açıklarken, diğer kısmı ise tarafsız kalmayı tercih ettiler. Şu hale bakın, İsrail’i destekleyenler göğüslerini gere gere her şartta İsrail’in tarafı olduklarını açıklarken bunu fiiliyata da geçirirken, İslam ülkeleri ise, bir-ikisi dışında tarafsız görüntü vermekten öteye geçemediler.
Yerleşim alanıyla, nüfusuyla Şanlıurfa'dan daha küçük olan İmam Şafiî’nin memleketi Gazze'yi boğmak için İsrail, Amerika ve diğer küfür ülkeleri seferber olmuş. Sanki karşılarında milyonlarca askeri, uçakları, en son teknolojik araç ve mühimmatları varmış gibi, İsrail uçaklarla bomba yağdırıyor, evleri yıkıp ölüm kusuyor. Amerika savaş gemi ve uçaklarını Gazze'ye sevk ediyor.
İsrail çocuk, bebek, kadın, yaşlı ve hasta ayırımı yapmaksızın bütün vahşetiyle masum ve savunmasız insanlara saldırıyor. Sanki karşısında dünyanın en güçlü ordusu varmış gibi en güçlü hatta çoğu uluslararası camiada yasaklanmış silahlarla benzeri görülmemiş bir soykırım uyguluyor. Hatta İsrail, öldürdüğü kafasını kestiği ve parçaladığı bebeklerin görüntülerini hem dünya medyasına Hamas’ın bu katliamı yaptığı yalanıyla servis ediyor. İsrail destekçisi medya da alabilğine Haması karalama kampanyası yapıyorlar. Vaktiyle Firavun’un İsrailoğullarına yaptığı zulmün kat kat fazlasını şimdi Gazze’ye yapıyor.
Filim seyreder gibi olayı görsel yayınlardan izleyen çoğunluk yastıklarına yaslanmış çerezlerini tüketerek filmin nasıl biteceğini merakla bekliyorlar.
Yürekleri yanan ve ellerinden hiçbir şey gelmeyen duyarlı bir avuç Müslüman, bu vahşeti durdurmaya dönük etkin ve fiili hiç bir katkı yapamayınca, İsrail’e lanet ve Filistine destek mitingleri yanında bir de duaya, gıyabi cenaze namazına ve İsrail mallarını boykot etmeye davet ediyorlar.
İsrail vahşetine karşı duyarsız, vicdanları kabuk bağlamış, nefsinin lezzet isteklerinden başka düşüncesi olmayanlar da ne yazık ki az değiller. Kimi müslümanlar da bütün çağrılara kulak tıkayan bir hal üzeredirler. Müslüman halkların önemli bir kesimini oluşturan böyle bir çoğunluk İsrail mallarını boykot edebilir mi? En küçük çıkarı için din kuralını takmayan çoğunluk, bu çağrıya katılır mı? Ben sanmıyorum..
Evet, bu bir avuç mümin imanlarının verdiği güç ve enerjiyle direniyor, bütün ehli küfre ve ehli küfrün köpeklerine meydan okuyor. Bediüzzamanın, "Hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir." sözü, tam da bu müminleri anlatıyor.
Kur'an, Allah ve Rasulü'nün çağrısına cevap vererek insanların tepkisini çeken müminler için şunu söylüyor:
“Birtakım insanlar onlara, ‘İnsanlar size karşı asker toplamışlar, onlardan korkun’ dediler de bu, onların imanlarını arttırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ diye cevap verdiler. (Al-i İmran, 173)
Çölün zengin şeyhleri fistanlarını yayarak yaslandıkları yastıklarından film gibi bu mezalimi seyrededursun, Gazzelilerin çeşitli diyarlarda duadan başka ellerinden bir şey gelmeyen gözleri yaşlı duyarlı ve mahzun müminlerden başka dostları görünmüyor.
,İsrail’i üstü kapalı destekleyen kimi müslümünlar da Hamas’ı suçluyor: Edebinde durmalı, İsrail’in izniyle yaşamalı, ses çıkarmamalı, yaramazlık etmemeli, İsrail'in lütfuyla durmalı gibi. Oysa İsrail Filistinliler dursa da vuruyor, durmasa da vuruyor. Boyunduruğu, esareti kabul etse de vuruyor, hiç bir şey yokken de vuruyor. Kaybedecek hiç bir şeyleri kalmamıştır. Direnerek, Yahudi’ye korku salarak şehid olmak en kıymetli karardır.
Yahudi kaosçu, fitne ve fesat çıkarıcı bir millettir. Filistin aslında Türkiye, Suriye, Irak ve İran müslümanlarının önünde kalkan olmuştur. Onlar yok edilse Yahudiler durmaz, bu kez bu bölgeye kaos, ölüm, fitne ve fesat yaşatacaktır. Bu itibarla vurulan her bir filistinli bizden biridir, bizim yerimizedir, yüreğimizden bir parçadır.
Ne olursa olsun, bir mümin ehl-i küfürden üstündür. Müslümanın mümin kardeşinin değil de Allah’ın gazabına uğrayanların yanında yer alması düşünülemez. “Yahudileri dost edinmeyin!” (Maide, 51.) ilahî fermanını dikkate almayan ve Yahudi’yi destekleyen kimsenin Müslümanlıkla alakası yoktur, o da onlardandır.