Evet, şahsımın en çok değer verdiği ve İslam dininin birinci emri olan “Oku” olması ama gel gör ki okumayan bir nesil ve okumayan bir şehir bir de ümmetiz.
Günümüzün en büyük eksikliklerinden birisidir okumamak, araştırmamak.
Bir topluluğun yüksekliği o toplumun eğitime okumaya verdiği önemden belli olur.
Şanlıurfa halkı Türkiye’nin en yüksek genç nüfuslu ili olmasına rağmen en az kitap okuyan en az araştıran şehirlerden bir tanesi. Yaşlılarımızı, evlilerimizi birazcık iyimser şekilde düşünerek fazla yargılamayacağım ama onlarda bu hususta sorumludur.
En çok beni üzen durum gençlerimizin telefondan kafasını kaldırmayıp sosyal medyanın tuzağına düşmüş olmaları.
Gençlerimizin okumaları gerekli çünkü gelecek nesilleri ihya edecek kişiler onlardır. Ancak göründüğü kadarıyla üniversite gidip yüksek lisans bile yapıp toplasanız 30 kitap okumamış bir neslimiz ve şehrimizin gençleri var. Ben kendim kitaplar benim servetimdir mantığıyla bakarım. Bir gün okumadığımda kendimi cahil hissediyor ve o gün sanki bir uzvumu kaybetmiş gibi hissediyorum. Elimden geldiğince her gün en az 20 sayfa kitap okumayı kendime hedef beliriyorum.
Büyüklerimizin çoğu okuma yazma konusunda evet eksiklikleri mevcut
Hatta birçoğu okuma yazması bile yok. Ancak her şeye bir fikirleri ve her söze bir cevapları var. Okumayan bir topluluğun üretici bir hafızaya sahip olması imkansız olacağını söyleyebilirim.
Kitap okuyan toplumlarda bakınız suç oranları daha azdır.
Üreticilik daha fazladır.
Kitap okuyan insanlar başkalarının fikirlerine saygı duyarlar.
Başkalarını zedeleyecek sözlerde bulunmazlar.
Bizim toplumumuzda bilmiyorum demek çok ayıp bir şeymiş gibi bir izlenim mevcut. Oysa “bilmemek, bilmiyorum demek ilmin yani bilmenin yarısıdır” der La Edri. Maalesef bizde öyle değil asıl ayıp asıl aciz olan durum bilmemek değildir. Araştırmamak, sorgulamamaktır.
Urfa toplumu genel çerçevede gelenekçi bir yapıya sahiptir.
Son dönemlerde gelişen teknoloji ve uzay çağından dolayı telefon sayesinde biraz daha bilgiden haberdar olup daha fazla bir şeyleri kurcalıyor olmaları birazcık umut verici. Ama bunu da yanlış kullanıyor olmaları maalesef esef bir durum.
Peki, bizler Şanlıurfa halkı olarak ne yapmalıyız?
Evlerimizde günlük en az 30 dakika kitap okuma saati belirleyip aile bireylerimizle TV’ ye ayırdığımız zamandan kısıtlayıp kitap veyahut bizlere bir şeyler katacak şeyler okumaya çaba sarf etmeliyiz.
Ve bütün hanelerde ortak bir kütüphane kurmaya özen göstermeliyiz.
Devletimizin kademeleri bu hususta ne yapabilirler?
Şehrimizin her yerinde bulunan bilbordlara her gün bir kitaptan güzel bir anekdot alıp paylaşmaları, sonra kitap okuma yarışmalarını halkın geneline yaymaları, yerel kanallarımızda her gün bir saatte bir kitabın kısaca özetini anlatacak bir yayın yapmaları şehrimizin odak noktasını kitap okumaya çekeceğine kaniyim.
Rahmetli Nuri Pakdil hocamızın biri sözü hiçbir zaman aklımdan çıkmaz ve hep kendime şiar edinmişimdir.
“Kitap okumayan, meydan okuyamaz.” Kesinlikle öyle.