ÖVGÜYLE ÖĞÜTÜLMEK

Eskiden tokaç vardı. Balkon kenarından sarkıtılan bir halıya defalarca vurulurdu. Bu yöntemle, halının içine sinmiş tozlar çıkarılarak bir nebze temizlenmiş olurdu.

Ne kadar çok vurulursa o kadar toz ve hav savrulurdu. Bitmez tükenmez vaziyette savrulmasının nedeni, içine sinen tozun çokluğundan değil, halının kendi dokusunun kırıma uğrayıp toz şeklinde savrulmasıydı.

Halıyı tokaçlayan teyze tecrübeliyse, tozun tür değişimini anlar, tokaçlamayı bitirirdi. Ancak acemiyse, vurdukça vurur, temizlediğini zannederek, tabiri caizse halıyı öğütürdü.

Günümüzde bu şekilde bir temizlik mecburiyeti yok. Artık daha endüstriyel yöntemlerle ve öğütülmeden temizlenebiliyor.

***

Tıpkı “aşırı övgü” de böyledir.

Yeteri kadar överseniz, övdüğünüz kişinin güzelliğini ortaya çıkarmış olursunuz. Fakat dengeyi tutturamayıp aşırı överseniz, işte o zaman övdüğünüz kişinin canını çıkarmak üzere övmüş/öğütmüş olursunuz.

Zira aşırı övgü, haddinden fazla methetme, olduğundan fazla gösterme; normal seviyede sevgi duyanları ve nötr olanları terse döndürür/nefret ettirir. Bir müddet sonra aşırı övgü sahibi de nefret etmeye başlar. 

Çünkü aşırı övgünün çoğu, menfaat karşılığı yapılır. Menfaat kesildiği zaman, övgü yerini yergiye bırakır. Hatta sövgüye bırakır.

İlk bölümde anlattığımız, halıyı haddinden fazla tokaçlamaya benzeyen bu durum, günümüzde maalesef çokça yapılmaktadır.

—Kendini kamu parasıyla övdürenler mi dersiniz,

—Nüfuzla övdürenler mi dersiniz,

—Daha ilkel toplumlarda “değnek sahibi olmakla” övdürenler mi dersiniz…

Türlü bin türlü yöntemle;

—Kendi belini kendi kırdıran,

—Kendini övgüyle öğüttüren zavallılarla karşı karşıyayız.

Öğütülenin toza dönüşüp savrulması mukadderdir. Siz, siz olun ne kimseyi ederinden fazla övün ne de kendinizi övdürün.

Sonra, çokları gibi öğütülmüş ve tiksinilen bir toz zerresine dönüşürsünüz.

***

İyi niyet temennisi olarak;

Kendimize sabır, onlara da akıl/izan dileyelim.

İyi okumalar…