TOPLUM OLARAK İSLÂM DİNİNİN NERESİNDEYİZ?

Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur. (Al-i İmran, 19)

 

Evet, Adem babamızdan, Efendimiz (s.a.v)'e gelinceye kadar, Allah tarafından gönderilen ilahi mesajın ortak bir adı vardır o da, Tevhid dini İslâm'dır! Yahudilik ve Hristiyanlık isimleri, daha sonraları ehl-i kitabın saplantıları neticesinde; meydana çıkmış olan isimlerdir. İslâm dini, kamil ve şamil ilâhi tek  nizamdır. Zira islâm dini, insanın hem dünyası hem de ahiretiyle ilgili hükümlerini vaaz eder! Çünkü İslâm dini, İlâhi kaynaklı olduğundan dolayı, beşer tarafından sokulmaya çalışılan pürüz, yama, ekleme ve çıkarmaları asla kabul etmez. Allah azze ve celle, böyle yapanları en ağır şekilde cezalandıracağını beyan buyurmaktadır:

"Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır. (Al-i İmran, 85)

Evet, tarihin şehadetiyle sabittir ki, böyle bir yola tevvesül etmiş olan kavimler ve toplumlar; Âziz ve Celil olan Allah tarafından zelil edilmişlerdir!

 

İslam dini, hayatın tüm alanlarına müdahale eder, zira İslâm dini; ibadettir, liderliktir, dindir, devlettir, Maneviyatır, eylemdir, namazdır, cihaddır, itaattir, yönetimdir, kitaptır, (Kur'an), kılıçtır, bunlardan her biri diğerinden ayrılamaz. Allahu Teâlâ Kur'an'la engellemediğini sultanla engeller. (Hasan el-Benna, nezir dergisi. 1357) 

 

Yirmi birinci asırda, İslâm coğrafyasının içinde bulunduğu buhranların kaynağı; tek kelimeyle İslâm'ın yaşanmamasıdır! İmandan sonra zikredilen Namazın terkedimesidir, zekatın verilmemesi ve zenginlerin şımarıklık yayıp israfa boğulmalardır. Ümera'nın adalaten uzaklaşmaları, Ulema'nın çoğunun da menfaat ve makamlarını kaybetmemek için yöneticilere yağcılık yapmalarıdır!

 

Kabul etmek gereki ki, İslâm ahlakına göre yaşamayı terk eden Müslüman toplumlar, günden güne manevi olarak bataklıktan bataklığa saplanmaktadırlar. Çıplaklık kültürü ve kültürel çıplaklığın normal kabul edilmesi; Ümmetin felaketi olmuştur! Cilbâb/Tesettür farizasına, müslümanların kadın ve kızlarının riayet etme oranları; deryadan katre durumuna düşmüştür! Peki, bu kadar yozlaşmış, dininden uzaklaşmış, namazı terk etmiş, örtüsüyle birlikte iffetini ve ismetini kaybetmiş, günah ve fısk-u fücur'da ecnebileri geride bırakmış bir topluma; Allah'ın yardımı ve in'amı ulaşır mı sizce?

 

Onu da geçtik, farz-ı muhal Bu gün içinde yaşadığımız toplumun başına deprem gibi bir felaket gelip ve tümden yok olsa; yüz yıl sonra başka bir kavim gelse ve o kavmin arkeologları kazı çalışmaları yaparken, yerin altından milyonlarca heykel ve büst, çıkarıp görseler; sizce o bilim adamları bizi nasıl bir toplum olarak kayda geçireceklerdir? Dinî bütün bir toplum mu yoksa, yaşamlarını put ve heykellerin gölgesinde berheva edip tüketmiş bir kavim olarak mı? Belki bu misali benzetme, birçoğumuza ağır geliyor ama, hal-i hazırdaki durumumuz bunu göstermiyor mu? Bunca dernek, vakıf, cami, cemaat, Dergah, tekke, medrese, İmam hatip vs.'ye rağmen; suç oranlarında düşüş mü yaşanıyor, yoksa yükseliş mi var? Her birimizin empati yapıp, kendimizi hesaba çekmemiz lazımdır. Nerede, nasıl, ne şekilde ve ne yanlışlar yapıyoruz ki; toplumun bir kesimi bu kadar çirkefe bulaşmayı sıradan görür hale geldi/gelmiştir???

Kalın sağlıcakla efendim. 

04.09.2023