KUR’AN ÖĞRETİMİNDE ŞİDDET

Çağımızın eğitim ve öğretim anlayışında şiddet tasvip edilmemektedir. Dayağın hiçbir zaman olumlu bir sonuç getirmediği, hedefe ulaştırmaktan uzak olduğu görüşü hâkim olmuştur. Eğitimle ilgili resmi belgelerle de bu dile getirilmiş ve yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ancak okul dışında gerek yaz tatillerinde, gerekse aile içinde sürdürülen Kur’an öğretiminde şiddet uygulandığı duyumları bulunmaktadır. Kur’an öğretiminde zinhar şiddet olamaz. Diğer alanlarda şiddete bir ihtimal verilse bile Kur’an öğretiminde hiçbir ihtimal verilmemelidir. Diğer ilmi alanlarda şiddet sonucu insan ilmi hedefinden alıkonsa da Kur’an’dan alıkonmak gibi olamaz. Çünkü Kur’an için şiddet gören bir çocuk veya cahil, Kur’an’ın düşmanı olabilir. Kur’an öğreniminde şiddet gören çocuğun, ileriki yaşlarda Kur’an’ı hayatından çıkarması kuvvetle muhtemeldir. Günümüzde Kur’an’la mücadele etmeyi hayat görüşü edinen zavallıların çoğu, çocukluklarında Kur’an nedeniyle hocadan ya da ailesinden şiddet gören kimselerden oluşmaktadır. Kuran okumayı öğrenmemiş olan her kimi dinlerseniz, bir pişmanlıkla beraber, “Hoca beni tokatladı, ben de kaçtım ve artık okumayı bıraktım” ya da “Babam bana çok kızıyordu, beni dövüyordu, ben de okumadım” gibi şiddet içerikli hatıralarına şahit olursunuz. Kur’an öğretiminde ve hafızlıkta ket vuran iki unsur vardır: Biri şiddet, diğeri şımartmaktır. Özellikle toplumun, Kur’an bilinci kazanmamış kimseleri uhrevi amelleri nedeniyle aşırı şımartması, ilginin bütünüyle dünya ve dünyalığa dönüşmesine yol açar. Kur’an öğretimi veya hafızlık konusunda toplumun şımartması da olumsuzluklar meydana getiriyor. Evet, Kur’an’a emek vermek her türlü takdirin üstündedir, teşvik edilmelidir; ama unutulmamalıdır ki, Kur’an’la ilgili emeklerin karşılığı uhrevidir, ahirette değerlendirilecektir. Toplumun Kur’an okuyanları bilhassa hafızları şımartması iki türlü eğilim nedeniyledir: Birincisi: Kur’an’a olan azami saygı ve değerinin paha biçilmez olduğu düşüncesidir. Bu eğilimde olan Müslümanlar, Allah kelamına ne kadar saygı gösterilse az görüyor. Bu itibarla, hafızasını Allah kelamıyla onurlandıran hafızların üstün bir değere sahip olduklarına inanıyorlar. İkincisi ise, dine ve Kur’an’a inandıkları halde, dinin farzlarında gösterdikleri ihmal, ya da dinin dışındaki yaşantılarından kaynaklanan din eksiğini giderme düşüncesindendir. Bu durumda bulunan kimseler, kendileri bilmese de Kur’an okuyan ve ezberleyenlere karşı aşırı saygı göstererek dini boşluklarını doldurmaya çalışıyorlar. Hatta bu kısım insanlar, Kur’an yazısına da aşırı saygı göstermektedirler. Onlara göre hafızlık, erişilmesi çok zor olan en yüce makamdır. Kur’an’ı yaşayarak Ona göstermeleri gereken sevgi ve değeri, hafızlara, okuyanlara ve yazısına değer vererek telafi etmeye çalışıyorlar. Böylece vicdanen Kur’an’a karşı sorumluluklarını yerine getirdiklerine inanıyorlar. Kur’an öğretimi çocuk yaşta başladığı için en fazla dikkat edilmesi gereken, Kur’an’ı sevdirerek öğretmektir. Çocuk, teşvik edilmeye, iltifat görmeye muhtaçtır. Bırakın şiddet uygulamayı, en küçük bir sıkıntı bile yaşatılmamalıdır. Peygamber (ASV) “Kur’an okurken usandığınız zaman, bırakın ve kalkın” buyurmuştur. “Kur’an’dan usanılır mı?” diyenlerin kendisi dahi usanmaktadır. Çünkü insan, en sevdiği şeyden bile aralıksız olursa usanabilmektedir. Büyüklerde bile usanç geldiğinde şeytanın vesveselerine bir yol açılmış olur.  Aklı olgunlaşmamış, teşvik ve desteğe muhtaç ve işin mahiyetini henüz çözememiş olan çocuklar usandığında nasıl devam edebilir? Bir kısım hafızların baskı altından kurtulunca Kur’an’ı terk edip zamanla unutması toplumun yanlış tutumu nedeniyledir. Oyun çağındaki çocuklara aşırı yüklenerek, diğer çocuklardan farklı tutulmaları, büyüklerin yapması gerekenlerin çocuklardan beklenmesi gibi manevi baskılar onları usandırır. Toplumun onlara aşırı yüklenmesinden oluşan sıkıntı ve ağırlık, çocukların Kur’an’dan soğumalarına neden olur. Bu açıdan toplumun büyük bir vebal altında olduğu bilinmelidir. Öğrenme devam ederken Kur’an için sıkıntı yaşatmak, ya da şiddet uygulamak, belki Kur’an öğrenmeyi, hafızlığın tamamlanmasını sağlar ama o çocukların içinde açtığı sıkıntı bir yara gibi ömür boyu kalacaktır. Talebelikte verilen korkunun etkisi geçince, ilerleyen yaşlarda Kur’an’a tamamen zıt bir tutum içine girebilir. Çevremizde  bunun örneklerini görmekteyiz..