KURBAN KREDİSİ İLE KURBAN OLUR MU?
Kur’an-ı Kerim, Allah katında dinin yalnızca İslam olduğunu bildirmektedir. Bu itibarla Hz. Âdem (AS)’dan son peygamber Muhammed (ASV)’a kadar dünyaya gönderilen tüm peygamberler, Allah’ın dinini tebliğ etmişlerdir ve hepsi de müslümandırlar. Kurban ibadeti de Allah’ın koyduğu bir ibadettir. Onun için Hz Âdem’den beri bu ibadet vardır ve zamanımıza kadar süregelmiştir. Kur’an-ı Kerim Âdem’in iki oğlunun sunduğu kurbandan söz ederek Kurbanın o zamandan beri var olduğuna delil olmaktadır:
“Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de, birisininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen: “Yemin olsun ki seni öldüreceğim!” deyince kardeşi şöyle demişti: “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.” (Maide, 27)
Diğer bir ayette her ümmet için kurban ibadeti konulduğunu şöyle bildiriyor:
“Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık. Tâ ki Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine Allah'ın adını ansınlar. Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Yalnız O'na teslim olun. Gönülden boyun bükenleri müjdele!” (Hac, 34.)
Demek ki Kurban Allah’ın koyduğu bir ibadettir. İnsanların kendi aralarında oluşturduğu bir gelenek değildir.
Kurban, sözlükteki kök anlamıyla “yakın olmak” demektir. Yalnız Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle, her yıl malından bir fedakârlık yaparak Allah’a yakın olmak amaçlandığı için bu ibadetin adı “Allah’a yakın olmak” anlamında “Kurban” olmuştur. Kurban, yalnız Allah’ın emriyle, O’nun adıyla ve O’nun belirlediği hayvanlardan kesildiği, çoğu insanların elinin varmadığı mali bir fedakârlık olduğu için Allah’a yakınlık sağlayan bir ibadettir.
Allah’a yakın olmayı hedeflemeyen kimsenin kurbanı makbul olmaz. Âdem’in iki oğlunun kurbanlarının anlatıldığı ayette, kardeşlerden birinin sunduğu kurbanın kabul edilmediği bildirilmiştir. Kıskançlığından dolayı kardeşini ölümle tehdit edince, kurbanı kabul edilen kardeş, takvaya dikkat çekerek ancak takva sahiplerinden kabul edildiğini söylemiştir. Takva ise, içten, samimi ve Allah’a yakınlık amacıyla olması demektir. Bu nedenle ibadet niyeti olmaksızın sadece geleneksel bir hevesle kurban kesmek Allah katında makbul olmayan bir durumdur.
İbadetlerde Allah için olmasına yönelik niyet şart olduğu gibi her ibadette ona uygun temizlik de şarttır. Namaz gibi bedeni ibadetlerde vücudun, elbisenin ve namaz kılınacak yerin temiz olması gerekir. Hem maddi hem manevi pisliklerden arınmayı ifade eden “hadesten ve necasetten taharet” namaz için şarttır. Kurban ve zekât gibi mali ibadetlerde de malın temiz olması gerekir. Bu temizlik ise tamamen kendi helal kazancından olup içine haram karışmamış olması demektir. İçine az da olsa haram karışmış mal kirlenmiş olur, onunla mali ibadet yapılamaz.
Abdest için su konulmuş bir ibriğin içine bir damla necaset düştüğü taktirde, o suyun tamamı pis olur, onunla abdest alınamaz. Aynı şekilde çok az bir miktar da olsa faiz karışmış olan parayla kurban alınıp kesilemez. Pislik sidikle yıkanmaz, temizlik sağlanmaz.
Faizin Allah tarafından yasaklanmış ve haram olduğu hem Kur’an’da bildirilmiş, hem de peygamber (ASV) hadislerinde ifade buyurmuştur. Kur’an, yasaklandıktan sonra faizden vazgeçmeyenlerin Allah ve Resulüne savaş açmış olduklarını şu ayetle bildiriyor:
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. Yok, eğer faizi terk etmezseniz, bunun Allah'a ve Peygamber'ine açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer faiz almaktan tövbe ederseniz, anaparanız yine sizindir. Böylece ne kimseye haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” (Bakara, 279.)
Şimdi dikkat buyurun, Allah’a savaş açmak anlamına gelen faizle kredi çekerek “Allah’a yakın olmak” amacıyla yapılan kurban ibadeti olur mu? Allah’a savaş açarak Allah’a yaklaşmak akılalmaz bir çelişki değil midir?
Hanefi mezhebine göre Kurban vaciptir ama Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre sünnettir. İmam Tahavî gibi bir kısım Hanefi âlimlere göre de kurban, sünnet-i müekkededir.
İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre, kurbanın vacip olması için de Müslüman yanı sıra, mukim olmak (seferi olmamak ve kurban kesebilecek bir mali güce sahip olma şartları vardır. İmam Muhammed bu şartlara âkil-bâliğ olmayı da eklemiştir.
Hanefilerin “Kurban kesebilecek mali güce sahip olmak” şartı, dinen zengin sayılan, asli ihtiyaçlarının ve ailesinin nafakası dışında fazladan bir kurbanlık alıp kesebilme parasına sahip olması şeklinde açıklanmıştır. Zekât nisabındaki gibi, fazladan 20 miskal (80 gram) altın veya o miktarda ihtiyaçtan artan fazla paraya sahip olması, kurban kesebilecek durumda olduğunu gösterir. Ancak şu kadar var ki, zekâtta bu 80 gramlık fazla paranın üzerinden bir yıl geçmiş olması ve nema (üreyici) özelliği olması şarttır ama kurbanda bu şart aranmaz. Kişinin sahip olduğu ihtiyaçtan fazla ve para eden her şey kurban nisabına dâhildir.
Kurban kesebilecek kadar parası olmayan Müslüman kendini sıkıntıya sokmamalı, borçlanarak yapmamalıdır. Bankaların cazip şekilde sunduğu faizli kredi çekerek kurban almamalı bu zaten caiz değildir. Faizsiz krediden de uzak durmasını tavsiye ederiz. Çünkü bir faiz kurumundan velev ki faizsiz de olsa kredi almaya muhtaç olmak, kurbanın vacip olmadığını gösterir. Ortada bir dini zorunluluk bulunmadığı halde faizin haramlılığını dikkate almayan bir yerden kurban için kredi almaya teşebbüs etmek, kurbanın anlamıyla da bağdaşmaz. Ayrıca bir kısım Hanefi âlimlere göre, kurban kendisine vacip olmadığı halde kurbanlık alan kimsenin kurbanı adak hükmündedir. Buna da dikkat edilmelidir.
Kurban ibadeti, mal ile yapılan bir fedakârlık olduğu için eskiden beri bazı çevrelerin iştahını kabartmıştır. Kurbana karşı çıkarak “hayvan katliamı” deyip aşağılayanlar bile, bu geniş ilahi ziyafetten pay kapma yarışına girerler. Allah için hayır işlerini prensip edinenleri tenzih ederiz ama İslam kültürünü içine sindiremeyen kimileri kurbanın derisine, kimisi, etine, kimi de parasına göz diker. Her bir kesim ondan bir çıkar sağlamaya çalışır. Bu konuda Müslümanlar dikkatli olmalı, kurbanın hiçbir parçasını bu çıkar şebekelerine kaptırmamalıdır.
Kurban, kesen kimse yalnız Allah’a yakın olma niyetiyle malından fedakârlık yapmalı. Kurban etini Resulullah (ASV)’ın yaptığı gibi fakirlere, ihtiyaç sahiplerine dağıtmalıdır; derisini de sünnette belirtildiği gibi tasadduk etmelidir.
İbadet yapacağım derken, dinin hükümlerine karşı olanlara bu ibadetten çıkar sağlamamalıdır. Bu da Müslümanlığın gerektirdiklerindendir.