ÜÇ KONUŞMA
Üç konuşma dinledim bugün. Biri çok kısa, biri orta, biri çok uzun. Yapacak başka kayda değer bir işim olmadığı için. Saatlerce, sabırla, dikkatle, merakla dinledim. İlki Celal Şengör'ün bir konuşması. Tanrı kesinlikle yok, tanrının varlığı imkansız diyor Şengör. Kendi varlığından ne kadar eminse tanrının yokluğundan o kadar emin. Doğanın tarihi olan jeoloji bize tanrının olmadığını ispat ediyormuş. Doğa tanrının olmadığını nasıl ispat ediyor, anlayabilmiş değilim. Benim hayret ettiğim adamın kanaatinden bu kadar emin olması. Ama neden hayret ediyorum ki biz müminler de ters taraftan tanrının olduğundan en az onun kadar emin değil miyiz? Celal Şengör hakkındaki kanaatlerimi Düşünen Düşer de yazdım.
İkinci konuşma Sadık Usta'ya ait. Birkaç aydır dikkatimi çeken biri Usta. "Şüphenin Tarihi" kitabını okumak istedim. Konuşma er-Ravendi üzerine idi. Bundan önceki "Siyasal İslam'ın Karanlık Tarihi" serlevhalı konuşmasını da dinlemiştim. Çok monoton ve sıkıcı bir konuşma üslubu var. Anlatmak istediği mevzuya hakimiyeti çok zayıf. İslamı pek tanımıyor ama vurdukça vuruyor. Amacı İslamı anlamak değil, çökertmek, gömmek ve mümkünse tarihten silmek gibi. Hazrete göre bütün kötülüklerin kaynağı İslam. Ravendi bu amaç uğruna sarıldığı ve tutunduğu bir dal sadece.
Son ve çok uzun konuşma Dücane Cündioğlu'nun. "Dindar Bilincin Akıl Korkusu" başlıklı bir konuşma. Renkli, keyifli, bilgi dolu, çekici, kışkırtıcı, düşündürücü, rahatsız edici, akla kapı aralayıcı bir konuşma. Klasik Dücane Cündioğlu var karşınızda. Malzeme bol, sunum cafcaflı. Teolojik değil, antropolojik bir konuşma. Kur'an'a göre Allah işitiyor, konuşuyor ama neden düşünmüyor diye soruyor. Düşünme Allah için bir zaaf ve eksiklik ise konuşma ve işitme neden bir eksiklik ve zaaf değil? Kuran'da olmayan iki kavram var: beyin ve akıl. Calinus Kur'an'dan yüzyıllar önce beynin düşündüğünü ispat ettiği halde Kur'an kalbin düşündüğünü söylüyor. Böyle bir ispat gerçekten var mı, bilmiyorum. En azından deney sonucu ulaşılan bilimsel bir ispat. Ama yapılan modern bazı araştırmalar kalbin içinde küçük hücreli bazı beyinciklerin olduğunu söylüyor.
İlginçtir, İnsanlık tarihinin en büyük zekası dediği Aristoteles bile bu hususta Kur'an ile aynı kanaatte. Her defasında fiziksiz metafizik olmaz diyor hazret. Bu hesaba göre metafiziği en iyi bilenler fizikçiler, jeologlar, arkeologlar, antropologlar. Ama dinler tarihine bakınca durum bunun tam aksi. Metafiziği en iyi bilenler peygamberler ve mistikler. Cündioğlu konuyu o kadar dağıtıyor ki toparlaması imkansızlaşıyor. Kimi zaman Kuran'la alakalı bir imam-hatip öğrencisinin bile rahatlıkla bildiği bazı şeylerin Cündioğlu'nun bilmemesine şaşırıyor insan. Konuşmanın tenkidine yönelik Bahattin Sağlam'ın kısmen uzun bir yazısını da okudum. Watsaptan göndermişti sabah. Pek makul ve tatmin edici bir tenkit yazısı olduğunu söyleyemem. Hasılı, Dücane'de araf hali devam ediyor hala.