DİJİTAL ÇAĞDA DEMOKRASİLERİN UYUŞTURUCU ETKİSİ

Demokrasilerde paydaşlar, ekonomik durum ne olursa olsun; paylarından taviz vermezler. Sıkışıklık olursa, yani sistemin sürdürülebilirliği risk altına girerse; çalışanlara ya da diğer dezavantajlı kesimlere ayrılan pay azaltılır, onlardan alınan vergiler artırılır… Nihayet Türkiye’ de de görüleceği üzere, çok geç başlatıldığı, küresel egemenlerin bölgeye yönelik projelerine destek  olduğu ve üretim, yerli kaynaklara dayalı işleyiş, , adil dağıtım, rant ve israfın önlenmesi gibi diğer unsurların devreye sokulmamasından dolayı 2015’ ten beri dolar tahakkümü ve faiz sömürüsünden kurtulmaya yönelik ekonomik arayışlar ve uygulamalar başarısız oldu ve direksiyon, yeniden muhalefetin seçimi kazandığında başa getirmeyi düşünebileceği ve desteklediği, yeni Kemal Derviş’ e yani küresel piyasalara teslim edildi. Oysa rahmetli Erbakan Hoca işe, hortumları kesmekle başlamıştı… Dolayısıyla küresel ekonomik hegemonyadan kurtulmaya yönelik her adım ekonomik, siyasi hatta askeri bir darbe ile karşılaşmaktadır. Bu yüzden sahici bir halk-yönetim işbirliği ve kararlılığı ile bedel ödemeye hazır sıkı duruş olmadan bu işe girişmenin sonucu, yoksulların giderek daha da yoksullaşmasından başka bir şey değil. Yoksulların ekonomik kriz ve daha da yoksullaşma, alım gücünün düşmesi ve zenginlerin/sermayenin ise daha da zenginleşmesi olarak her defasında ortaya yeni çıkmış bir durum gibi lanse edilen servet sirkülasyonu ile ilgili sorunun çözümünü engelleyen faktör; kimlerin ne yapması gerektiğiyle ilgili bilgisizlik değildir. ÇAĞIMIZIN UYUŞTURUCULARI Büyük resmi doğru görerek ve her parçayı doğru yere koymadıkça, tek tek gelen yönlendirme ve manipülasyonlardan kaçınmak ve onları fark etmek güçleşiyor. Zira boynumuza, zihnimize atılan her zincir, önce talebimiz oluşturularak sunuluyor, kimisi de farklı referanslarla sunuluyor ve bu sunum şekli dahi itiraz yollarını, planlanan şekilde kapatıyor veya itirazları, atı alan Üsküdar’ ı geçene kadar etkisiz kılıyor. Basiret, bu açıdan oldukça önemlidir. Basiret, sağlıklı bir akletme ve muhakemeyi gerektirir ve hikmet bu bağlamda önemli bir kavramdır. Bu bağlamda bugünün alimleri çok yönlü donanımlara sahip olmalı. Sadece ilahiyat, hukuk, siyasa ve felsefe ile yetinmemeli, yeni teknolojiler, genetik, yapay zekâ gibi gelişmelere de kayıtsız kalmamalıdırlar. Dinler, demokrasi, hak-hukuk, spor, sağlık, sevgi, özgürlük, oyun, sanat, sinema… bu anlamda uyuşturucu olarak kullanılıyor. Çağımızın maddeden daha farklı ve etkili uyuşturucuları var ve sadece bireysel değil; kitlelere uygulanıyor. Madde uyuşturucuların etkisi bir süreliğine iken bu uyuşturucuların etkisi süreklidir. Hız ve dijital çağın saldırıları ve tehlikeleri karşısında –buna artık dijital sömürgecilik deniyor ki doğru bir isimlendirme olduğunu düşünüyorum-tolumu koruyacak ve bizden olan alimler, akil adamlar, toplum önderlerimiz hemen hemen yoktur. Bu kültür ancak din üzerindeki küresel ve seküler baskılar kaldırılarak ve medrese eğitimlerinin yeniden ve yeni formatla ama seküler egemen siyasetten bağımsız ve onun üstünde konumlanarak devreye girmesi, canlandırılmasıyla belki yeşertilebilir. Zira bu posttruth çağda, dijital sömürgeciliğin küreselleşmiş etkisiyle yıkıma uğramış bilgi biçimi, inanma biçimi, aidiyet ve anlamlandırma biçimi vd temel hususlarda öz değerlerimizi onarma ve özgün toplumumuzu oluşturma yolunda yeni bir yol belirleme belki mümkün olabilir. Sonuç olarak; Liberalizm’in uygulanma aracı olan Demokrasi ve küresel sömürüyü sürdürebilmek için bu bağlamda kullanılan tüm aygıt ve uygulamaların, çağımızın uyuşturucuları oldukları açıkça görülmektedir. Kuran ve sünnet ile ete kemiğe bürünmüş, bize ait değerlere dayanan bir siyaset anlayışına dönmedikçe kurtuluşun mümkün olmayacağı açıkça ortadadır. Selam ve dua ile.