UĞURSUZLUK YOKTUR
Uğur kavramı hayır, uğursuzluk ise şer için söylenir. İslam inancına göre hayır ve şer Allah’tandır; yani hem hayrı hem şerri yaratan Allah’tır. Ancak Allah kulları için hep hayır ister; şeytan ise şerrin kaynağı ve sebebidir.
İslam öncesi cahiliye döneminde, bir kısım yaratıkların ya da bazı zamanların şerri yaratma gücüne sahip oldukları inancı bulunuyordu. Örneğin Safer ayının ve Çarşamba günlerinin uğursuz olduğuna, bu zamanlarda önemli işlerin ve yolculukların yapılmaması gerektiğine inanıyorlardı.
Uğur ve uğursuzluğun hayır ve şer anlamlarında olması itibariyle, İslam’da da bu inanç vardır. Ancak İslam inancının farkı, eşyada güç olduğunu reddetmesidir. Güç yalnız Allah’ındır. “Güç ve kuvvet yalnız Allah’tandır” anlamındaki “Lâ havle ve lâ kuvvete illa billâh” cümlesi İslam’ın inanç kanunlarından biridir. Oysa uğursuzluk inancında, eşyada bir güç bulunduğunu kabul etmek vardır.
Kur’an-ı Kerim, İslam öncesi kavimlerden söz ederken, peygamberlere karşı çıkanların “siz bize uğursuzluk getirdiniz” dediklerini kaydeder. (A’raf,131; Yasin,18; Neml,47) Çeşitli nedenlerle ters giden işlerini, aslında kurtarıcı olan peygamberin gelişine bağlamışlardır. Kâfirlerin böylesine aptalca bir tutum içinde olduklarını nazara vermektedir.
Uğursuzluk, Ayet ve hadislerde “tâir”, “tatayyür” gibi kavramlarla ifade edilmiştir. Bu kelimeler ise kuş anlamına gelen “tayr” sözcüğünden türetilmiştir. Çünkü İslam öncesinden gelen bu batıl inanışa göre bir kısım kuşlar uğursuzluk getiriyordu. Uğursuzluk inancının temelinde kuşlar bulunuyordu. Kuşlar uçabilen, çok uzaklara havadan gidebilen yaratıklar oldukları için, insanların bilmediği ve algılayamadığı uzak âlemlere de gidebildiklerine inanıyorlardı. Bu itibarla bir işe girişmek ya da bir yola çıkmak isteyen bir kimse önce bir kuş uçurtur, eğer sağ tarafına doğru uçarsa uğurlu olduğuna, sol tarafına doğru uçarsa uğursuz olduğuna yoruyordu. Ve o işi yapmaktan kaçınırdı. Uğrusuzluk kuş aracılığıyla tesbit edildiğinden uğursuzluğun samp-img width='1.33'
height='1' layout='responsive'esel ismi olarak kullanılagelmiştir.
Bazı ayetlerde geçen “nahs” kelimesi de uğursuzluk anlamına yorumlanmıştır. Sözlük anlamı alevsiz duman demektir. Örneğin Kamer suresi 19. Ayette: “Biz onların üstüne, nahsı sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgâr gönderdik.” Buyrulmuştur. Buna göre “bulanık, herkesin şaşkın olduğu, göz gözü görmediği gün” anlamında mecazi olarak kullanılmıştır.
İslam’ın uğursuzluğu reddettiği yönlerden biri de bu inancın gaybı bilmeye yönelik bir çaba taşımasındandır. Çünkü uğursuz sayılan yaratıkların, gaipten insanlara kötü haberler verdiklerine inanılıyordu. Bununla da kalmıyorlar, kötü haberi getirdiğine inandıkları yaratığı, başa gelen kötülükten de sorumlu tutuyorlardı. Sanki o uğursuz sayılan varlık oralarda görünmeseydi, böyle bir kötülük olmayacakmış gibi saçma bir inanç yerleşmişti. Örneğin baykuşu uğursuz sayıyorlardı. Hâlbuki bu masum kuşun insanlarla ilgili hiçbir kötülükten haberi bile yoktur. Kimseye bir zararı olmadığı gibi, diğer kuşlardan da bir farkı yoktur. Ancak daha garip bir ötüşü olduğu için, ötüşünden mana çıkarılmıştır. Belki de bir iki kez ötüşü ile kötü habere rastladığı için uğursuz bir kuş sayılmıştır.
İslam inancına göre Allah’tan başka gaybı bilen hiçbir varlık yoktur. Bu nedenle gaybı bilmeye yönelik bütün çabalar beyhudedir. Her olay hayra yorumlanmalı, hemen kötüye yorumlanmamalıdır. Hiçbir olay yaratıcının bilgisi dışında olmaz, hiçbir şey onun dilemesinin dışında değildir. Her şey Allah’ın gücü ve kudretiyle yaratılmaktadır. O halde yaratılmış hiçbir şeyde etkin güç yoktur. Uğursuzluk inancı İslam’ın bu inancıyla çelişmektedir. Bu nedenle Peygamberimiz ASV üç kez tekrar ederek "Uğursuzluk çıkarmak şirktir!” buyurmuştur. (Ebu Davud, Tıbb, 24, Tirmizi, Siyer, 47)
Uğursuzluk kadar bir şeyin uğur getirdiğine inanmak da yanlıştır. Örneğin bir sayı veya herhangi bir nesne için “bu benim için uğur getirir” şeklinde o nesnede müstakil bir iyilik gücü bulunduğuna inanmak İslam inancına aykırıdır. Böylesine totemvari inançlar da cahiliye kalıntılarıdır. Unutulmamalıdır ki bütün iyilikler de Allah’tan’dır; yalnız O’na ibadet edildiği gibi, yalnız O’ndan yardım istenir, O’ndan iyilik beklenir. Günde 40 defa Allah’ın huzurunda: “Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz!” anlamındaki “İyyake na’budu ve iyyake nestaîn” kudsi cümlesini tekrar eden; her gün defalarca “Lâ havle ve lâ kuvvete illa billâh” cümlesini söyleyen; amentüsünde “hayrihi ve şerrihi minellahi Taâlâ” cümlesi bulunan Müslümanların bu batıl inançtan uzak durmaları gerekir. “Bu bana uğur getiriyor” deyip eşyadan medet beklemek, ya da “bu uğursuzdur” deyip ürkmek ve eşyayı şerden sorumlu tutmak müslümanın inancı olamaz.
Kültürümüzde önemli bir yer tutan dilek ve temennilerde bulunurken, uğur sözünü de ekleyerek “hayırlı ve uğurlu olsun!” şeklinde söylemek, İslam öncesindeki uğursuzluk inancını yansıttığı için yanlıştır. Çünkü uğurluluğu belirtmek, uğursuzluğun varlığını da kabullenmek olur. Oysa uğursuzluk yoktur. “Hayırlı olsun!” sözü yeterlidir. Hayrın karşıtı olan “şer” vardır ama uğursuzluk yoktur. Şer kavramını da hayırla birlikte ağza almamak gerekir.