BÜTÜN SEÇENEKLER MASADA MI?
"Bütün Seçenekler Masada."
Bu cümle, küresel haydutlarca, her Müslüman toplum yerle bir edilip işgal edilmeden önce söylenen klişe bir ifadeydi. Hep duyduk, hala da zaman zaman kullanırlar.
Seçenekleri, zayıfları seçeneksiz bırakacak şekilde belirleyen, küresel egemen sistemdir.
Bu işleyişi iyice anlamak farzdır. Zira kötüyü ve iyiyi bilmek ve bir tercihte bulunmak, aklı olan her yetişkin üzerine farz kılınmıştır.
Aslında bize sunulan ve yaşıyor olduğumuz seçenek bellidir. Oxfam’ ın 2023 güncellemesiyle duyurduğu resim:
“Dünyanın en zengin yüzde 1'inin serveti, geri kalan yüzde 99'un iki katı.”
İşte olup biten budur. Sistem budur. Şeytan budur. Kötü budur. İyi bununla mücadele etmektir. Kurtuluş, bu çarkla mücadele etmekten geçer. Bunu sürdürmek Allah ile savaşmaktan başka bir şey değil. Küresel egemenlerin sömürge toplumlar üzerinden oynadıkları demokrasi, insan hakları ve diğer tüm tiyatro ve mizansenlerin, saldırıların, işgallerin, ablukaların resmi budur. Hedef ve sonuç budur. Bakın gizlemiyorlar, ilan ediyorlar. neden göremiyoruz acaba?
İşte peşinde koşmamız ve gerçekleştirme sorumluluğumuz olan seçenek; bu çarkı parçalamaktır. Peygamberler gibi.
Bu küresel çark, yerelde de uygulanıyor zira küresel çarkın seçeneklerine maruz kalan ve onların sahnesinde, onların kurallarıyla oynayan her toplumun yaşadığı sonuç aynıdır ve yerel talancılar da, o toplumdan görünen uygulayıcılar da; bu acımasız yoksullaştırıcı/talancı çarkı işletmekte kürsel haydutlardan daha az vicdansız değillerdir.
Dünya nasıl da maskelere gerek duyulmadan, yağmacıların pervasız savaş ve çekişmelerine sahne oluyor.
Yağmacılar, hepimize ait olanı paylaşma gibi bir gündem uygularken, biz, bizim olanları korumaya yönelik bir gündem ve eylemin ne olabileceğini dahi bilmiyoruz.
Bunun ne olduğunu bilmeden dinin ne olduğunu biliyor olabilir miyiz?
Din, neyin ne olduğunu bilmek ve gereğini yapmak değil mi?
Din, dostu/iyiyi, düşmanı/kötüyü bilmek ve ona göre konumlanmak değil mi?
Din, bu dünyada işimize, insanlığa yarayacak olgunun ta kendisi değil mi?
Müslüman, vahyin, bir kurtuluş çağrısı ve yolu olduğunun bilincinde olan kişi değil mi?
Belki bizler, muhakeme biçimimizi geri kazanabilirsek; resmi daha net görebiliriz. Hangi seçeneklerin iptal edildiğini ve masada hangi seçeneklerin olduğunu ve bu seçeneksizlik algısına, hangi seçenekler masada olduğu için yenildiğimizi de o zaman fark edebiliriz.
Böylece bizden çalınan seçeneklerin ne olduğu ve kimin kime seçenek sunması gerektiğini de hatırlayabiliriz.
Tüm bu küresel tekliflerin muhatabı olmak zorunda olmadığımızı, oyunu böyle oynamak ve tüm bu işleyişi normal kabul etmemizin nasıl da anormal bir durum olduğunu da görebiliriz.
Tüm bu öğretilmiş çaresizliğin suni birer dayatma, oluşturulmuş/planlanmış bir oyun olduğunu anlayabilmek için kendimizi Kuran’ a göre tanımlamak yeterlidir. Biz, Allah’ ın razı olmayacağı bir oyuna dahil olmak ve bize dayatılan/sunulan seçeneklerden bir tercih yapmanın hesabını Allah’ a veremeyebileceğimizi ve böyle bir zorunluluğumuzun ve Allah tarafından bize bu yönde verilmiş bir görevin olmadığı hususunda kesin bir tavır koymadan bu labirentten çıkamayacağız.
Ama biz bu oyuna dahil olmazsak diğer seçenekler daha kötü ve biz daha az kötü olanı tercih ederek diğer seçeneklerin gerçekleşmesiyle oluşacak/oluşabilecek sorumluluktan kurtulmuş olacak ve daha kötü olanın gerçekleşmesine katkıda bulunmamış olacağız. Hem pasif iyi olur mu? İyi yoksa madem, en kötüsü değil de az kötü olsun mazeretinin anlaşılır olması ve mantıklı gibi görünmesine rağmen, planlanmış bir yönlendirme içerdiği de ne yazık ki fark edilmiyor ve bu zayıf tez sayesinde tuzağa düşülüyor, kitleler oyunda tutuluyor.
Burada doğru mantık gibi görünen daha “az kötü 'nün de diğerinin de önümüze atılan birer yönlendirici olduğu gayet açıktır. Zira tüm bu hesaplar önceden yapılmaktadır. Esas az kötü veya çok kötü, yani oyuna dahil olup sunulan seçeneklerden birisini seçtiğimizde sorumlu oluruz. Zira burada, bir eylem/amel gerçekleştiriyor ve bir seçeneği onaylamış oluyoruz ama diğerinde ise başka bir çareniz yoksa; pasif kalarak ve oyunun dışında kalarak sorumluluktan kurtuluyorsunuz. Zira pasif kalmanızdaki niyetiniz bu seçeneklerin hepsinin birer tuzak olduğunu ve tümünün, seçenek sunucu güç tarafından belirlendiğini bilmenizdendir. Yani tüm seçenekler, seçenek sunucunun kontrolündedir ve hiçbiri sizden onay almamış oluyor.
Esasen müslüman, hiç kimsenin ona gündem belirleyemeyeceği bir öğretiye inanandır. Onun gündemini vahiy belirler.
Şimdi gelelim kendi seçeneğimize, Allah’ ın bize sunduğu seçeneklere.
Burada sözü (Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun) Akif Emre’ ye bırakalım:
“Bazen bakıyorum, yahu bu insanlar hiç Kur’an okumuyor mu diyorum. Çok açık, net hükümlerde bile, bırakın fıkhî yorumlar veya içtihatları, çok açık, net ilkelerde bile insanlar bir sivil toplum savaşçısı olarak çıkıyor karşımıza. Yahut Batılı herhangi bir hümanist insan tipi çıkıyor karşımıza Müslüman kılıklı, Müslüman olduğunu söyleyen, ama dünyaya bakışı, olaylara modernitenin paradigmalarıyla yaklaşan tipler var. Peki, bu Kur’an ne diyor? İslam liberalizme karşı değil, liberalizmi kabul ediyor dendiğinde, İslam’dan neleri feda ettiğini düşünmüyor mu insanlar?”
Allah’ ın şerefli ve hür yarattığı, muhatap aldığı insanın trol, holigan, amigo olması yakışık alır mı? Allah’ ın hükmü dışında bir hükmü seçme zilletine kendisini mecbur görme gafletine düşmesi caiz mi?
Müslüman, ancak Allah tarafından belirlenir. Her zerresi ve her nefesi. Her meşrusu ve her haramı. Her tercihi, her ferdi, her toplumu.
O, başkasının oyununda oynamaz. O, peygamberlerin niçin kötülüğün ve şımarıklığın kaynaklandığı ekonomik düzenlerle/düzeneklerle mücadelede tavizsiz davrandıklarını bilir.
O, umutsuz değildir. Tüm bu seçeneksizlik algısının, üretilen/planlanan bir durum olduğunun farkındadır.
O, ona bu konjonktürü sunanların ve böylece onu, çözüm için yönlendirdikleri referansları elinin tersiyle itip; her durum ve hükmü, her muhakemeyi Kuran’ a onaylatmaktan başka bir yöntemi kabul etmemesi gerektiğinin bilincini yeniden kazanmadan bu cendereden çıkamayacağını bilir.
Bundan, daha ne zamana kadar yüz çevrilecek?
Allah, bizi esas ikna eden, esas meşru olan değil mi?
En güzel hüküm, O’ nun değil mi?
Bir toplumun doktorunu, ilacını/tedavisini/en önemlisi hastalığını/sorununu/durumunu bilmemesi ciddi bir tehlikedir.
Kurtlar bölgesinde korumasız kuzularla aynı duruma tekabül eder.
Toplumu yönlendirebilme, sömürebilme algılarla gerçekleştirilir. Algı, yabana atılacak bir konu değildir. Bir algının sürdürülebilmesi ve/veya oturtulabilmesi nasıl kabul görecek?
Eğer size yanlış ilaç verilirse/yanlış reçete verilirse/yanlış çözüm sunulursa; bunu fark eder misiniz?
Ola ki fark eden bir toplum iseniz tehlike geçer mi?
Hayır.
Bu defa doğru teşhis veya teşhisin doğrularının biri üzerinden plana devam edilir.
Teşhis, gündemleştirilir, tüm dikkatler teşhise yöneltilir, teşhis ile coşku oluşturulur ve enerji orada tüketilir.
Perçinleşen bu teşhis fırtınası, size ilacı sorgulamada dikkatinizi tamamen kaybetmenizi sağlar ve yanlış ilaç enjekte edilir.
Günümüzde hem küresel hem de yerel bazda en çok uygulanan yöntemlerden birinin bu olduğunu düşünüyorum.
Bu bakımdan yeni nesli de kaybetmemek için onlara Emperyalizm ve Siyonizm'in mutlak kötülük olduğunu, örnek olarak ve örnekler göstererek, öğretmeliyiz.
Bu, minimum ahlaki ve insani sorumluluğumuzdur.
"Tüm seçenekler masada"
Kimi zaman bu klişe cümle farklı süreçlerde, farklı niyetlerle de kullanılır. Ancak hiç de öyle olmadığını görürüz zira bu seçenekler içerisinde Allah'ın bizlere sunduğu seçenekler yoksa -ki genellikle böyledir- bu durumda bütün seçeneklerin masada olduğu söylemi bir dayatmadan ve tehditten veya bir kandırmacadan öteye geçmez.
Az veya çok olsun, zulmü, zalimi tercih etmesinin Allah tarafından kabul görmeyeceğini bilmeli müslüman.
Evet, tüm seçenekler masada olsun ama o seçenekler Allah’ ın masaya koyduğu seçenekler olmalı.
Elbette bunlar kolay işler değil ama mümkündür. Biz kolay olanla değil; iyi olanla/doğru olanla mükellefiz.
Kendisinden başka ilah olmayan Rabbim, seçeneklerini kendisinden başkasının belirlemediği ve kendisinden başkasına kulluk etmeyen kullarından eylesin.
Selam ve dua ile.