HARRAN’A YOLCULUK 1
Harran Ovasına, mümbit topraklarından ilerliyoruz. EYYUBIYE BELEDIYESI 'nin tahsis ettiği araç ile. Bu konu da tarihsel ve kültürel etkinliklere öncülük ettiği için belediyemize çok teşekkür ederiz. 1995 yılında da daha bir üniversite öğrencisi iken de benzer bir gezi yapmıştık, Harran 'a. Ancak şimdi ki, gibi, yemyeşil bir ova yoktu. Çatlamış bir toprak yüzü vardı. Suya hasret, boynu bükük bir ova.
Günümüz de ise, suya doymuş, her tarafta su var. Yemyeşil.
Yarım saatlik bir yolculuktan sonra, Harran’ a vardık. Bu arada, "Harran" kelimesinin anlamı da, "Ticaret merkezi, ticaret yeri" anlamına geliyormuş. Kimden öğrendik. Bize gezi sırasında, engin bilgisi ile, bize Harran 'ı, tanıtan, Harran kazılarına öncülük eden, bu konuda, son zamanlarda da en deruni bilgiye sahip, Prof, Dr. Mehmet ÖCAL.
Ben şahsen daha önce Harran kelimesinin, Arapça da "Herre" kelimesinden türediğini biliyordum. Yani," sıcak," kelimesinden türediğini. Ancak, onun vermiş olduğu bilgi sayesinde, Harran, kelimesinin karşılığını da öğrenmiş olduk.
Gelelim gezimize. İlk durağımız, Harran nın, manevi babası, "Hayat_ı el Harrani" Tasavvuf ehli bir zat. Makamın da öğle namazı ve dua ile başladık. Ardından tarihi surların etrafın da bir tur attık tüm ekip ile birlikte. Bu arada ekipte, Şanlıurfa Yazarlar Birliği üyeleri ve bize rehberlik eden Sn. Mehmet ÖCAL hocamız. Maalesef surların üzerin de olmaması gereken, "Betonarme" yapılar var. Hemen hemen hepsi de kaçak inşaat. Hala günümüzde de, daha yeni inşaatları görünce şaşırdık. Peki, bu inşaatlara ""dur! "diyen yokmu?. MERAK ETTİK. Hocamız" Ben geldiğim günden beri, ilgili mercilere bildirdim. Ancak ne nafile. Hiç bir önlem alınmadı "deyince şaşırdık. Tüm ekip olarak. Resmen tarihi bir miras yok ediliyor. Ata yadigarı, tarihi surlar ve Tarihi Harran Ulu Cami çevresi.
İnşallah, bu konuda hassas olan Sn. Şanlıurfa Valisi bu kaçak yapılara"dur!" diyecek.
Harran, zaten 1984 'te ilçe olmuş. Ancak, hala bir, belde görüntüsü veriyor. İlçe demeye bin şahit lazım.
Ardından varıyoruz, Tarihi Ulu Cami kazı bölgesine. Önümüz de değerli Mehmet hocamız, arkasında ise, meraklı gözler. Hür dikkat herkes hocamızın, dilin de çıkan kelimeler de. Çünkü, en kalıcı olan bilgiden biri de," görerek ve işiterek". Bu iki duygu bir arada.
Bu ara da, Ulu Cami ve çevresinin 100 dönüme yakın bir alan olduğunu öğrendik. Davasa bir alan. Bu bölge, eskiden tamamen yerleşim alanı imiş. Ancak, Moğollar bu bölgeye gelince, her yeri yakıp yıkmışlar. Bu şehir, zamanda en büyük ticaret merkezlerden birisi imiş. Yerle bir edilmiş. Tarihin en büyük katliam ve yıkımı yaşanmış. İslam alemi için, bir "kıyamet" kopması denilebilecek bir ölüm ve yıkım...
Devamı, bir sonraki yazım da.
Kalın selametle...