EDEN KENDİNE EDER
Muhterem Kardeşlerim…
*Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Eden kendine eder. Hata kusur görmemeli, olmuşu da affetmeli.
*Hazreti Muaviye’ye dediler, efendim siz Valilikte çok kaldınız, hiçbir Halife sizi değiştirmedi bunun hikmeti nedir? Buyurdu ki:
Resulullah Efendimizin bir Hadis-i Şerifine sarıldım, çok rahat ettim, herkes benden memnun kaldı. Cenab-ı Peygamberden işittim buyurdu ki:
“Ya Muaviye, iyilik edene iyilik et, kötülük edeni affet.”
*Peygamber Efendimiz yine buyuruyor ki:
“Bir odada bir iplik haramdan olsa, bu odada kılınan namaz kabul olmaz.”
*Büyükler buyuruyor ki:
Bir dank, yani bir kuruş, üzerinde kul hakkı olan Cennete giremez. İnsanın giydiği elbisenin tamamı helal olsa, bir düğmesi, bir ipliği haram olsa, bu elbiseyle kılınan namaz kabul olmaz, yani namaz borcu ödenmiş olursa da, sevab verilmez.
*Peygamber Efendimiz yine buyuruyor ki:
Ahirette sırat köprüsünde her Müslüman’a yedi sual sorulacaktır:
Birincisi imandan, İkincisi namazdan, Üçüncüsü oruçtan, Dördüncüsü hacdan, Beşincisi zekâttan, Altıncısı gusül abdestinden sorulacaktır.
Yedincisi kul hakkıdır. Orada bu sualden Peygamberler bile korkmuştur.
*İşte, kul hakkının da hesabı verildikten sonra karşı tarafa geçiliyor, Cennete girebiliyor.
*Kul haklarından bir tanesi, gıybet ve dedikodudur. Kalbi kırılacak bir lafı, bir kimsenin arkasından konuşmak gıybettir. Gıybet, zinadan bile günahtır, kul hakkına girer, kalb kırmaya girer. O halde, kesinlikle, hiçbir Müslüman’ın, gıybetini yapmamalı. Onun hesabını Cenab-ı Hak görecektir.
*Gıybetin yol açtığı en büyük günahlardan biri de, kalb kırmaktır. Küfürden sonra en büyük günah, kalb kırmaktır. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır. Kalbi kırılan bir müminden, onun bedduasından çok korkmalıdır. Kalb, Nazargâh-ı İlahidir. Cenab-ı Hak insan vücudunda, en yakın kendine komşu olarak kalbi yaratmıştır. Eğer kalb incitilirse, yanındaki de incitilir. O halde Müslüman olsun, kâfir olsun, hiç kimsenin kalbini kırmamalı. Aksine, iyilik yapmalı.
* Allahü Teâlâ iyilik murat ettiği kullarını iyilikte, felaket murat ettiği kullarını felakette kullanır. Müslüman için en büyük felaket, nimetin kıymetini bilmemek olur.
* Şan şöhret insanı rahatlatmaz. Para olur, şöhret olur; fakat huzur olmaz.
* Bir kişi, [etraftakiler duysun diye, riya olarak] yüksek sesle besmele çekerek dükkanını açsa kazancı uygun olmaz.
Dinlemesini bilmeli
Herkes genel olarak iltifattan hoşlanır, yaptığı işlerin takdir edilmesini ister, başarılarından bahsedilmesini sever. İnsanları tanıyabilmek için, önce kendimizi iyi tanımak lazımdır.
Kendimize nasıl muamele edilmesini istiyorsak, başkalarına da o şekilde muamele etmemiz gerekir. İnsanların çoğu, yaptığı hizmetleri, anlatmaktan zevk duyar. Tecrübelerle sabit olmuştur ki, güzel konuşmanın en kısa ve tesirli yolu, dinlemesini iyi bilmektir. Dinlemek konuşmaktan daha önemli bir meziyettir. (Söz gümüşse, sükut altındır) buyurulmuştur.
Karşımızdakini dikkatle dinleyip, “Evet... Demek öyle...” diyerek konuşmasını teşvik edersek, muhatabımız daha şevkle konuşmasına devam eder. Çünkü insanlar, boşalmak, deşarj olmak için, dertlerini anlatmak için arkadaş ararlar.
Bir insanın baş ağrısı, onun için hükümetin kurulmasından daha önemlidir. Karşımızdakilere konuşma fırsatı vermeliyiz! Kendisini dikkatle dinlediğimiz kimse de, “Beni anlayan biri çıktı” der, o da bizim konuşmamıza önem verir. Şu halde etkili konuşmanın yolu, başkasını dinlemesini bilmektir.
Allahu Teâlâ cümlemizi vefalı kullarından eylesin, vefasızları da ıslah eylesin. (Amin)