“KİMLERDENSİN”
Elbette tanışmak için gerekli bir kelime. Ama yaşadığımız coğrafyada hele hele Urfa’da masumane bir soru olmaktan çok, arkası tuzaklarla dolu bir muhabbetin kapısını aralayan sorudur. Verilen cevap muhatabın ya kusurlarını örtüp yüceltilmesine ya da onun horlanmasına sebep olur.
Soru sahibi “Kimlerdensin” derken muhatabının kimlerden olduğu pek de umurunda değildir. Sorudaki esas maksat ortam oluşturarak konuyu kendine yani mensubu olduğu soya getirme çabası vardır. Muhatap soruyu soranın kabilesini-ailesini yeterince tanımıyorsa, kendisi de kıyıda köşede kalmış bir aile ferdi ya da yabancı ise tadından doyulmaz bir fırsat yakalandığının resmidir. Soru sahibi başlar sırtını dayadığı kimliğe menkıbeler dizmeye … Nasıl olsa içimizi bilmiyor, bizi tanımıyor deyip, ahlaksız gücün doğruluğunu tartmadan, olmayan şeyleri de katarak kabilesini, soyunu över, anlatır. Cümleler “Biz” le başlar, “Biz” le biter.
“Kimlerden” ile tanınmak, onlarla şahsiyet kazanmak, kimlik sahibi olmak…
Hayatta kişisel yeteneği, bilgisi ve başardıkları ile değil, mensubu olduklarının etiketiyle nefes almak, birey değil sürünün parçası olmak, onlarsız hiç olmak…
Ticaret, İş, Aile, Okul hayatında yaptığı hataları, yanlışları, haksızlıkları, usulsüzlükleri, kanunsuzlukları sorgulamayacak, yanlışını tartışmayacak kitleye yaslanarak yaşamak…
Günümüz bozulan toplumu çift isimlilerin kısa sürede elde ettiği servetin kaynağını sorgulamaz. Karın tokluğuna çalıştırdığı, ücretini ödemediği işçinin hakkını sormaz.
Borcunun üstüne yatmasını, bir verip on almasını, illegal yaşamını hoş görür.
“Kimlerden “olmayanın sıralamaya girerek kazandığı okuldan aldığı diploma elinde kalır. “Kimlerden “olanın yurtdışındaki çakma okullardan para ile aldığı diploma işe yarar, koltuk sahibi yapar. Makam mevkiye gelirken liyakatle, başarı ve bilgi ile değil, Sırtını dayadıklarının referansıyla gelir.
“Kimlerdensin” sözü doğunun süreğen kaderinin bir dışavurumudur. Bölgemizde Hamidiye alaylarının (bir çeşit koruculuk) amacından sapması neticesi kabilecilik kronikleşip, kamplaşmalara sebep olmuş, en az 200 yıldır çeşitli sebeplerle diri kalmış, ateşi harlanmıştır.
“Kimlerdensiniz “sorduran kabile kültürü cumhuriyetten sonra unutulur gibi oldu. 80 li yıllardan sonra bilinçli ya da ihmalkâr politikaların ürünü olsa gerek tekrar uyanmaya başladı. Günümüzde zirve konumunda. O hale geldi ki en aydın insan bile Urfa’da sahipsiz yaftası yememek için “Kimlerden” olduğunu belirtmeden söze başlayamıyor.
Bölgemizde “Aşiretten Devlete” evirildiğimiz Cumhuriyet süreci tekrar “Devletten Aşirete” doğru yol alıyor. Özellikle Urfa’da kabile menfaati öne çıkmaya devam ettikçe belki köyler sahipli kalacak ama “Urfa sahipsiz” kalmaya devam edecek. Memleket menfaatinin, kültürünün öncelendiği bir Gaziantep, bir Kayseri asla olamayacak.