DEPREMDEKİ MUCİZELER
Felaketler, yüreklere düşürdüğü korku ve acıların yanında, sevindirici olayların da yaşanmasına sebep olmaktadır. Ümitlerin kesildiği anda, aklı hayrete düşürecek ölçüde yeniden hayata bağlayan ümit verici olayların yaşanması rahmet ışıklarının mesajlarını taşımaktadır.
Deprem felaketi de acıları birazcık da olsa dindiren rahmet ışıklarıyla dolu sevinçli olayları barındırmaktadır. Bu korkunç felaketin etkisi yalnızca binaları yıkmak ve ölüm kusmak değildir. Toplumu manevi yönden yıkıma uğratan öfke, düşmanlık, toplumsal kızgınlık ve küskünlükleri de büyük ölçüde yıkar bazen yok eder. Üstü küllenen, unutulmaya yüz tutan kardeşlik hukuku yeniden parlamaya başlar, yardımlaşma ve dayanışmanın mucizevî eli, ayaklar altına düşen kardeşliği ayağa kaldırır.
Yüce Allah’ın, peygamberlere delil olarak verdiği mucizelerde bile akla açık bir kapı bırakacak nitelikte bir yönü bulunur. Örneğin peygamber (ASV)’ın parmaklarından suyun akıtılması ve bütün orduya içirilmesi mucizesinde bile, imtihan sırrını tamamen bozmayacak bir yönü vardır. Peygamber (ASV) önce kırbaların dibinde kalan suları istemiş ve mübarek eline azar azar dökerek akıtmış, “kaplarınızı getirin, doldurun” diye emretmiştir. Kırbalarda kalan suyu önce elinin üzerine dökmesi, mucizenin akla kapıyı tamamen kapatmadığı nedeniyledir.
Nimet ve musibetlerde de aynı durum görülmektedir. Dünya imtihan meydanı olduğu için, bu hayatta verilen nimetler tamamen sınırsız olmadığı gibi tam ve mutlak bir lezzet vermezler. Çünkü bütün nimetler, kusursuz ve sınırsız özellikleriyle ahirete bırakılmıştır. Bu dünya hayatındaki sıkıntı ve musibetler dahi bütün yönleriyle olumsuz ve mutlak azap değildir. Dünyanın her nimetinde sıkıntılar bulunduğu gibi, her musibetinde de nimet olacak yönler bulunmaktadır.
Deprem felaketinde insanları heyecana getiren ve bir anda sıkıntıları unutturan rahmet cilveleri görülmektedir. Aklın alamayacağı bir şekilde saatlerce hatta günlerce enkaz altında kalıp kurtarılan insanlar, bebekler bu rahmetin tecellileridir. Yunus (AS)’ı balığın karnından sağ olarak çıkaran Allah, mezar gibi enkazdan günler sonra masum yavruları, baba ve annelerini de sağ olarak çıkarmaktadır.
Arama kurtarma çalışmasına katılan gayrimüslim ekiplerde bulunanlardan bazılarının, gördüklerinden etkilenerek İslam’ı kabul etmeleri de depremin mucizelerindendir.
Şurası da bilinmelidir ki, yıkılmayan binaların bulunduğu bir depremde enkazların sorumlusu depremler değil, çıkarları için insan hayatını hiçe sayan sahtekâr ve insafsız insanlardır. Depremler, gizli tutulan sahtekârlıkları da gün yüzüne çıkarır. Birçok hikmetler için gerçekleştirilen yer hareketinin ölümlere yol açması, kötü niyetli insanların kötü işlemleri nedeniyledir.
Bütün bu deprem mucizelerinde ilahi bir mesaj saklıdır. Çünkü bu mucizeleri gerçekleştiren Allah’tır. Elbette O’nun insanlara mesajı bulunmaktadır. “Ey insanlar, ümitsizliğe düşmeyin, Allah’ın rahmeti çok geniştir. Hayatı da ölümü de O yaratmıştır. Kurtulması imkânsız tarzda yer altına gömülen insanları günler sonra canlı çıkaran Allah, size zulmetmez. Ancak insanlar birbirine zulmederler. O’nun gazabından yine O’na sığının, yalnız O’na ibadet edin ve yalnız O’ndan yardım isteyin, koca yerküresi de O’nun emriyle hareket etmektedir. O’ndan başka sığınacağınız hiçbir güç yoktur!” şeklinde uyarı ve rahmet içeren bir mesajdır.
“Tekvin” sıfatının tecellisi olarak kâinattaki icraatında görülen bu üslup, “Kelam” sıfatının tecellisi olan Kur’an ayetlerinde de görülmektedir. İnsanları kötü amellerinden dolayı şiddetli bir tehditle uyaran ayetler, söz konusu tehdidin ümitsizlik vermemesi için Gafur, Rahîm, Raûf, Rahman gibi rahmet ifade eden bir isimle tamamlanmıştır. Tüm insanları uyarmaya yönelik umumi felaketlerde rahmet ışıklarını göstermesi ile azabı haber veren uyarıcı Kur’an ayetlerinin sonunu merhamet ifadesiyle getirmesi aynı üslubun göstergesidir. Çünkü kâinat da Kur’an da aynı zatın eseridir.