BAYRAM EDİLECEK NİMETLER

Muhterem Kardeşlerim… Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bayram edilecek nimetler çoktur. Önce, insan yaratıldığımıza mı bayram edelim, eli ayağı düzgün yaratıldığımıza mı bayram edelim? Allahü Teâlâ bizi bir İslâm ülkesinde dünyaya getirdiği için mi bayram edelim? Yetmiş bin türlü itikadın kol gezdiği bir dönemde, Ehl-i Sünnet Vel-Cemaat itikadını bize nasip ettiği, yani bizi seçtiği için mi bayram edelim? Ehl-i Sünnet Âlimlerini, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi mübarek bir zatı, sevgili bir kulunu tanıttığı, kitaplarına kavuşturduğu için, binlerce büyük zatın mübarek sözlerinden toplanmış, birçok çiçeklerden toplanıp bal gibi hazırlanmış olan, kıymetli eserlerini görmek, tanımak nimetine kavuştuğumuz için mi bayram edelim? Büyükler buyurdu ki: “Eğer Allahü Teâlâ bir kuluna, sevdiği bir kulunu tanıştırmışsa, ona her şeyi vermiştir. Bu, Eshab-ı Kiramın Cenâb-ı Peygamberi tanıması gibidir. Allahü Teâlâ bir kuluna iki şeyi vermişse, üçüncüsünü istemeye hakkı yoktur: 1- Ehl-i Sünnet itikadı, 2- Bir büyüğü tanıyıp, ona şeksiz ve şüphesiz teslim olmak.”  Bu, büyük nimettir; çünkü seçmek hakkı bize ait değildir. Allahü Teâlâ milyonlarca insanın içinden bizi seçti ve Ehl-i Sünnet Âlimlerini tanıttı, sevdirdi, yollarında bulundurdu. Bu ne büyük saadet… Yalnız bunun için bayram etsek azdır.  Onun için, ışığa yani bu büyüklere kavuşan, karanlıklarda dolaşmamalı; çünkü doğruyu ve yanlışı görmemizi sağlayan, kazasız, belasız yürümemizi sağlayan, bu nimettir. Eğer bunun kıymeti bilinmezse, yavaş yavaş, güneşin battığı gibi bu nimet kaybolur. Ondan sonra herkes başını taştan taşa vurur. Bu nimetin değeri, ölçülemeyecek kadar çoktur. İnsan elini bir ateşe soksa veya birkaç saniye elini kibrit alevine tutsa, o zaman büyük zatların kıymetini anlar. Görmekle tanımak bir değildir. O devirde, Peygamber Efendimizi de insanlar gördü. Tanıyanlar iman etti, Eshab-ı Kiram oldu. Tanımayanlar müşriklikte devam ettiler. Bu tanımanın kıymetini, büyük nimet olduğunu bilelim! Cenab-ı Hak dilemeseydi, büyük zatları bize tanıtmazdı; çünkü Allahü Teâlâ, pırlantayı çöplüğe koymaz. Eğer kalbimiz, Rabbimiz tarafından seçilmeseydi, bu büyükleri tanımak bize nasip olmazdı. Onun için, çok dikkat edilmeli ki, bu nimet elimizden gitmesin. Bu nimetin elimizde kalması için de tek şart var, o da birbirimizi sevmektir; çünkü müminin kalbi kırılınca, Rabbimiz kırılır. Allah korusun! Müminin kalbini kıran, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmış gibi günaha girer. Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)