HACI BABA VE NAMAZ
Çocukluğum Hacı Baba’nın yanında geçti. Başta namaz olmak üzere dine dair temel bilgileri ondan öğrendim. Bendeniz ve diğer tüm torunları kendisine “Yabo Heci” diye hitap ederdik. O da “Yabo’b-qurban” diye cevaplardı. Hep ona hayranlıkla bakar, sarı sarığını bağlayışını, sakalını, konuşmasını dikkatlice izler, ona özenirdik.
Küçük bir çocuktum. İnsan üç yaşından itibaren yaşadığı olayları hatırlayabilir derler, ben de galiba üç yaşındaydım. Her sabah ortalık karanlık, henüz aydınlanmamışken, Hacı Baba’nın sesiyle uyanırdım. Sabah namazını kılıyordu, namazdaki duaları, cemaate namaz kıldıran imam gibi yüksek sesle okurdu. Tane tane, büyük bir iştiyakla ve huşu’ içinde okurdu. Ruku’ ve secdedeki duaları, Tahiyyat duasını da sesli okurdu. Namazdan sonra tesbihat dualarını okur, tesbihini eline alır, o zaman anlayamadığımız zikir ve virdler okurdu. Sonra da elini kaldırır bir süre Arapça dua ederdi. Ezberinde bulunan duaları okuduktan sonra ana dili olan Kürtçe ile duasına devam ederdi. Sonra da Yasin suresini okurudu. Bunu da bitirdikten sonra kalkıp duvarda asılı olan Kur’an-i Kerim’i büyük bir titizlik ve saygı içinde getirir, namazlığına oturur ve önüne bir yastık koyarak Kuran’ı o yastığın üzerine indirir, sonra onu açar ve euzu-besmele ile okumaya başlardı. Tahminimce bazen bir cüz bazen bir cüze yakın Kur’an okurdu. Bazı ayetlerde duraklar, gözleri yaşarır, sonra sesi ağlamaklı çıkardı. Kuran-ı Kerim’i anladığını düşünürdüm. Küçücük yüreğimde büyük bir etki bırakırdı.
Okuduklarının tamamı sesli ve netti. Ben yatağımda uyanık halde uzanmış sürekli onu dinler ve gözlerdim. Bir süre sonra yatağımdan kalkıp gidip yanı başında otururdum. Kendisine hayranlıkla bakardım. Kur’an tilavetini bitirdikten sonra Kur’an-ı Kerim’i kapatır ve öper, “oğlum bu, Allah’ın kitabıdır” der, bana da öptürürdü. Tüm bunlardan sonara artık güneş doğmuş ya da doğmaya yakın bir vakit olurdu. Sonra bir şeyler yer ve tarlaya, bağ bahçeye çıkıp giderdi.
Namazın kılınışını, dualarını, tesbihatı, hatta Yasin, Amme, Tebareke, duha ve sonraki gibi birçok sureleri, hiç bir çalışma yapmadan sadece Hacı Baba’yı dinlemekle ezberlediğimi belirtmeliyim. Farkında olmadan küçük yaşta yapılan ezberlerin hiç unutulmadığını da herkes bilmektedir. Hacı Baba, her gün sabah namazından sonra Yasin’i, öğle namazından sonra Fetih suresinin son kısmından olan aşr’ı, ikindi namazından sonra Amme’yi, akşamdan sonra Haşr suresinin son kısmı olan “Lâ yestewi”yi, yatsı namazından sonra da Tebareke suresini okurdu. Bunu hiç aksatmadı.
Hiç aksatmadığı mutad ibadetlerinden biri de her sabah düzenli olarak Kur’an’dan cüz okumasıydı. Bugün, Kur’an-ı Kerim’i seri ve rahat okuyabilmem onun sayesindedir.
Tarla işlerinin başladığı bahar mevsiminden itibaren kış mevsimine kadar öğle ve ikindi namazlarını bahçede, havuz başlarındaki namaz taşında kılardı. Ne olursa olsun, namaz vakti girdiğinde elindeki işi bırakır, namaz hazırlığına girişirdi. Namaza çok düşkündü. Ne kadar yorgun, bitkin olsa da işten döndüğünde, eve varır varmaz, dinlenmeden ve karnı aç olduğu halde, yemeği düşünmeden, “çabuk ibriğe su doldurun, namazlığı hazırlayın, abdest alacağım, namaz vakti geçmeden namaz kılacağım!” deyip namaza öncelik verirdi. Öyle ki biz çocukların zihninde “namazdan daha önemli hiçbir şey yoktur” fikri yerleşmişti.
“Tariküssala (namazı terk eden) Allah’ın düşmanıdır!”, “Namaz kılmayanın her şeyi haramdır, onun ekmeği de yenmez” derdi.
Bir gün Mardin’e satımlık sebze götürmüş. Sebze yükünü sattıktan sonra, bir kumaş siparişini almak üzere, önceden tanıdığı Hıristiyan bir manifaturacıya gitmiş. Dükkân sahibi arka tarafta bir işle meşgul olduğundan delikanlı oğlu ilgilenmiş. Hacı baba istediği kumaşı ve miktarını söylemiş. Çocuk metreyi getirip kumaşı kesmeye koyulunca Hacı Baba “Küro tü fenna lı xwe neki ha!” (Evlat, sen kendini kandırmayasın!) diyerek latife etmiş. Bu söz üzerine çocuk öfkelenmiş ve saygısız bir şekilde: “tü’l-quna wî, ez fena lı xwe bıkım?” (g....ne bak hele, ben mi kendimi kandıracağım?!” demiş. Hacı Baba gülümseyerek: “Quna mı jı devé te pakıjtırı!” (benim g…m senin ağzından daha temizdir!” demiş. Tartışmayı fark eden Hıristiyan babası gelip oğluna şöyle demiş: “Ulan oğlum, Heci doğru söylüyor, onun g.... senin ağzından daha temizdir. Çünkü o sabahleyin namaz için taharet ve abdest almış ama sen henüz ağzını yıkamamışsın!”