BÜTÜN DÜĞMELER

  Rahmetli Erbakan, devletin/toplumun olması gereken ama sistem gereği sömürücülerin elinde olan hortumların bir kısmını, oluşturduğu bir havuza aktararak toplumda ekonomik bir canlılık ve iyileştirmeye girişti. Fırtınalı, kara bulutlu, dehşet bir hava, yerini aniden güneşli ve aydınlık bir havaya bıraktı. Umutsuzluk, umuda; çaresizlik çareye dönüştü. Mümkün değil diye inandırılanın mümkün olduğu kanıtlandı. Evet, birçoğumuz hatırlar, dün gibi hatırlıyorum; aynen böyle olmuştu. Oysa öncesinde diğer partiler, bunu yapmak için kaynak bulamayacaklarını ve bunun mümkün olmadığını söylüyorlardı. Ancak durum öyle değildi; kaynak vardı ve mümkündü.    Peki, daha başka şeyler de mümkün değil miydi? Sadece ekonomik anlamda birkaç küçük hortumun, kısa bir süreliğine, küçük bir akışı yön değiştirince depremlerin durması mümkün olduğuna göre kim bilir daha neler mümkündü? Buna fırsat vermediler. Düğmeye/düğmelere bastılar ve ardından müdahale geldi. Bütün hortumlar diye bir başlık altında incelemeye değer bir konu… Bizim gibi toplumlarda hangi kirli parmakların hangi düğmeler üzerinde olduğunu, o düğmeleri basılı tutarak durduğunu, kimi düğmelere ise zamanı geldiğinde bastığını bir görebilsek ve o parmakları bir kırabilsek; bu bilinci bir kuşanabilsek; neler olmazdı neler. Şimdi bu olgudan, yaşanan, gösterilen, tanık olunan, uluslararası denen otoritelerin istatistik ve raporlarında rakamlarla da aynen yer alan dönemden, kaynaklarımızın ne kadar çok olduğunu ve dolayısıyla ne denli soyulduğumuzu, açlıkla terbiye edildiğimizi, sistem bu oldukça bize benzeyenlerin de bu durumu değiştiremeyeceğini ve daha bir sürü çıktıyı -bakın; tahmini veya olası sonucu demiyorum, çıktıyı diyorum- bize verdiğini gördük… Gördük mü? Neticede bütün hortumlar da küresel merkezlere giden bir uca sahip ve bütün düğmelerden biri askeri, biri medya ise diğeri de hortumlardır/ekonomidir. Elbette bu kadar değil: Savaş, terör/darbe, kaos, yaptırım, iç savaş, hibrit savaş, psikolojik harp, sinema, sanat, spor, suikast, işgal, işkence, eğitim, manipülasyon ve dezenformasyon, şantaj, soykırım vs. Abdurrahman Arslan der ki: “Bugün dünyada İslam dışında test edilecek kavram kalmadı. O yüzden İslam dünyasına dönük büyük bir operasyon, bir müdahale var.” Biz/egemen batı dünyası dışındakiler ve genellikle İslam toplumları, batı ile ilgili çok yanılsamalar yaşadık. Onların hümanizminde insan; romantizminde çocuk yoktu ve onların karanlık zihinlerinde ise Allah yoktu. Ama Allah’ ı bizden iyi tanıdılar, bizden daha fazlaydı alimleri.  Şarkiyatçılar/oryantalistler. Onlar İslam’ı araştırdı, öğrendi, bizden daha iyi alimler oldular ama ondan nasiplenmek için değil. Sömürgeciliğin ve köleciliğin ön keşif kollarından olan şarkiyatçılar da -kitaplarımıza, bu ön operasyonları; coğrafi keşifler, bilim ve insanlığa katkı gibi kılıflarla sokmuş ve gerçek niyetleri bizlere yanlış yansıtılmış- aynı şekilde bu ön keşif kollarından biri olarak, bize farklı tanıtılmıştır, en azından gerçek niyetleri ve bu çalışmaların/düğmelerin hangi büyük düğmenin alt düğmeleri olduğu toplumlarımızdan gizlenmiştir. Zira onlar da diğer tüccarlar, gezginler vs kollar gibi kollardan biriydi. Şarkiyatçılar hakikatı değil, İslam toplumlarını nasıl sömürebileceklerine dair bir niyetle çalıştılar zira batı ünyası, din defterini kapatmış, kendi tanrılarını öldürmüş ve İslam’ ı öğrenmek, Allah’ ı tanımak istiyorlardı çünkü onu henüz öldürmemişlerdi. İşte demin bütün düğmeler dedik ya; birisi de bu; şarkiyatçılık. Peki, şarkiyatçılık bitti mi? Hayır. Şarkiyatçılarla başlayan hazırlık çağı birçok düğmeyi de beraberinde getiriyordu. İlkin fikri alanda ve ilkeler bazında bir bilgilenme, zayıf noktaları tespit edip gerekli algı ve manipülasyonlarla müdahaleler öncelenirken; sonraki süreçlerde bu genel çerçeveye daha farklı argümanlar dahil oldu; mezhepler/mezhep üzerinden operasyonlar, iç karışıklıklar, terör, darbeler, İslamizasyon… İslamizasyon; ciddi bir tahrifat sürecidir ve bu konuda ciddi okumalar gerektirir.  Şimdiii; Burada duralım ve İslamizasyon kavramını/operasyonunu biraz açalım.   Alev Erkilet, şöyle der: "Çöken İslamcılık değildir bazı eski İslamcılar bu davadan vazgeçmişlerdir. Ki İslamcılığı Akp’nin iktidara gelmesiyle siyasal İslama eşleme oryantalist bakış açısıdır. Geçmişte nasıl diri idiyse bugün de öyledir, taşıyıcı özneler oldukça tabi. – İslamcılığın derdi bizim mahallenin problemleri değildir. İslamcılığın küresel ölçekli problemlere dair sözü vardır. – İslamcılık modern bir ideoloji değil, selefi cihadcılık değil, siyasal islamcılık değildir. Peygamberden bu yana Kur’ânî ilkelerin toplumsal hayattan uzaklaştırılmasıyla ortaya çıkan meşruiyet krizine cevaptır İslamcılık. Bu kriz halleri Emeviler’de oldu, Osmanlı’da oldu, günümüzde de olmakta. – Mesela İbn-i Teymiyye döneminde yakıcı bir sorun olarak Moğolların işgali söz konusu. Moğolların kentleri yıkması, Moğolların kendi hukuklarını İslami hukukun üzerinde tutması, müslümanların kendilerine muhalif müslümanları ortadan kaldırma uğraşı, mezhep taassubu, hurafe, bid’at vs. İbn Teymiye döneminin büyük sorunlarıdır. – Ercüment Özkan arı duru İslam anlayışlarına karşı çıkarılan güçlerin de İslam olarak gösterilmesine İslamizasyon diyor. İşte bu, İslam’ı İslam ile engelleme sorununa cevap verir İslamcılık." İslam/cılık adıyla küresel düzlemde kurdurulan terör örgütleri, İslam’ ın tahrifi/yanlış fikirlerin İslam’ a aitmiş gibi devreye sokulması, İslamofobi, ılımlı/Amerikancı İslam, Sünnicilik, İngiliz Şiiliği, Seküler devletlerin Din işleri kurumları ve din adamı yetiştiren okullar başlığıyla devreye sokulan okullar, kimi tarikatlar ve cemaatlerin fonksiyonel yapılanmaları, dini programlar adıyla düzenlenen programlar… hepsi az yada çok İslamizasyon politikalarının birer parçasıdır. Açıkça anlaşılıyor ki; İslamizasyon da düğmelerden biridir ve belki de günümüzde en önemli düğmelerin başında gelir. Zaten şarkiyatçılar, İslamizasyonu mümkün kılan altyapıyı hazırlamışlardı; dine, bir sürü yanlış yöntem, menkıbe, İsrailiyat ve saçma sapan rivayetler sokmayı başarmışlardı. Günümüzde şarkiyatçılık, kendi yerli insanımızca, batılılardan daha etkili şekilde yürütülmektedir… İslamizasyonda en önemli yöntem, size benzeyene mecbur edilmek. Başka çaremizin ve seçeneğimizin olmadığı, yaşanan/yaşatılan süreçlerle (İslam’ın ve Müslüman toplumun sisteme tabi olmasının sağlanması, küresel güç odaklarıyla ilişkilerin tolore edilmesi ve bunun, bir mecburiyetten doğduğu algısının pekiştirilmesi, İslam’ ın siyasi taleplerinin iptali, ümmet bağının iptali, küresel egemenlerin çizdiği sınırların ve dayattığı ulus/etnik kimliğin kutsanması, çocukların eğitiminin ailenin elinden alınması…) zihinlerimize kazınır. Bu düğmenin de daha birçok alt düğmesi vardır… Sonuç olarak, tüm düğmelerin neler olabileceğini varın siz hesaplayın. Onların düğmeleri, A, B, C…planları var. Korku/terör, medya, ekonomi ile kurdukları küresel sistemin devamı sağlanıyor. Bu sistemin, üzerimizde sürekli bir algıyı canlı tutma çabası vardır; Allah’ ın da bir hesabı vardır ancak Allah’ ın sistemi de vardır. Bu sistem, yapman gerekenleri yapmadığında mağlup olacağın ve Allah’ ın yardımından yararlanamayacağın gibi bir ilkeyi de içeriyor. Selam ve dua ile.