ELEŞTİRİ VE MUHALEFET
Yaşadığımız müddetçe, insanlığa karşı her birimize düşen önemli görevler vardır. Kim olursa olsun, insanları kandırmamak. Hesabi değil, hasbi olmaktır. Menfaatine dokunduğu için, haktan yüz çevirmemek. Alışveriş yaparken karşı tarafın iyi niyetini suistimal etmemek, samimiyetinden yararlanıp kandırmaya çalışmamak insani ve islami bir erdemliktir.
Bulunduğu her ortama ayak uydurmaya çalışmak, dürüstüm diye insanın işi değildir, olamazda. İnsan ne ise o olarak görünmeli. Beşer olmamız hasebiyle, hiçbirimiz sütten çıkmış ak kaşık değiliz. Zira her birimizin; boynumuzu geçecek sekilde hataları olmuştur, vardır. Ama önemli olan, hatamızı anladıktan sonra, yaptığımız yanlışta ısrarcı olmadan, kendimize çekidüzen verebilmeyi başarmaktır. Karşı tarafı üzecek veya şahsiyetini rencide edecek olan herhangi bir kabalık yapmışsak, yanlışımızı fark ettiğimiz anda; özür dileyip ve o yanlıştan dönmeyi başarmaktır.
Fakat gerçekler acıdır. Dost acı söyler diye bir söz vardır. Kanaatimce, bu sözün şöyle söylenmesi daha isabetli olurdu: "Dost acı da olsa sana gerçeği söyleyendir." Şimdi Yaşadığımız toplumda, birde eleştiri diye bir gerçeğimiz var. Eleştiri lazımdır, çünkü eleştiri; sağlıklı bir şekilde, delillendirilerek karşı tarafı incitmeden yapılırsa, birçok yanlış ve hatanın düzelmesine vesile olan bir vazifedir...
Tıpkı muhalefet gibi. Muhalefet, yanlış ve hatalı davranışlara karşı yapıldığı zaman; karşı tarafın kendine çeki düzen vermesini sağlar. Tabi ki, gerek eleştiri ve gerekse muhalefet olsun; sırf sevmediği veya beğenmediği kişi ve kimselerin her eylem ve söylemlerine yanlıştır diye eleştirmekle muhalefet etmek doğru bir hareket değildir. Hem yanlış hem de yakışık almaz. Her erdemli insanın, yanlışa yanlış, doğruya doğru demesi lazımdır, ama rencide ve hakaret etmeden... Özellikle her Müslümanın, şu ayetlerin vermiş olduğu mesajdan ders alıp ve neyi nasıl dinleyeceklerini bilmeleri lazımdır!
"Sahte tanrılara kulluk etmekten kaçınan, yüzünü ve özünü Allah’a çevirenlere müjdeler olsun! Söylenenleri dinleyip de en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte Allah’ın doğru yolu buldurduğu kimseler onlardır, asıl akıl iz‘an sahipleri de onlardır. (Zümer: 17.18)
Evet, ölçü ve kural, açık ve nettir. Sahte olan her şeyden yüzünü çevirmek, yüzünü ve özünü Allah’a/Hakka çevirmek ve konuşulan her söze kulak verip dinledikten sonra; sözun en güzeline tabi olmak... Çünkü yanlış söz, her insanın ağzından çıkabileceği gibi; doğru söz de her insanın ağzından çıkar. Hem neden olmasın ki, insan beşerdir şaşar sözü boşuna söylenmemiştir?
Her birimizin doğruları olduğu gibi, yanlışları da vardır. Zaten imtihan dünyasında, insanı şekillendiren şey onun, iyilik ve kötülüklerle sınanmasından ibaret değil midir? Kötü olan insanın kendisi değil, onun yapmış olduğu yanlış ve hatalarıdır! Her insan, Âziz ve Celil olan Rabbimiz eşsiz sanatının bir eseridir. Bu eseri, iyi veya kötü kılan onun yapmış olduklarıdır. İşte tam da burada, hepimizin karşısına; iyilikleri çoğaltmaya çalışmak ve kötülükleri oluşturan kaynaklarla mücadele etme eylemi çıkmaktadır.
Misal olarak: islam öncesi Mekke'de; zulme ve haksızlığa karşı kurulan Hilf-ül Füdu-l isimli teşekkülü verebiliriz ki, Efendimiz (s.a.v) dahi o teşkilata katılıp kötülük ve zulüm yapmakta sınır tanımayan Ebu Cehil ve kadrosuna karşı mücadele ettiği bilinmektedir...
Kısacası, gerek eleştiri ve gerekse muhalefet olsun; şahısları direkt olarak hedef almak yerine, yapılan yanlış ve hataların düzeltilmesi için, işin kaynağını ortadan kaldırmanın gayretini göstermek lazımdır.
Kalın sağlıcakla efendim. 09.01.2023