NEFRET EDİLMESİ GEREKEN KÖTÜLER Mİ KÖTÜLÜKLER Mİ?
Hemen başından söylemek gerekirse, kötülerden önce, kötülüklerle mücadele etmenin elzem olduğu kanaatindeyiz... Malum, bataklık kurutulmadan, sinekleri tüketmenin mümkün olmadığı bir gerçektir. Her işi kaynağından hal etmek gerekir. Bunun aksine işe başlamak demek, yapılan işin başarısızlıkla sonuçlanacağını peşinen kabul etmek demektir.
Yaşadığımız modern çağ, kötülüklerin dibe vurduğu bir çağ hâline gelmiştir ne yazık ki. İnsanın şehevi duygularına yenik düşmesiyle birlikte, nefse hitap edip tahrik eden ne kadar çirkeflik varsa; hepsinin yaşadığımız çağda mevcut olduklarını görmekteyiz... Şimdi asıl olan meseleye gelecek olursak, kumarhaneler kapatılmadan, kumarcıların önüne nasıl geçilecek; içki fabrikaları kapatılmadan, içki içenlerin ıslah olması nasıl mümkün olacaktır?
Zina evleri kapatılmadan, zinaya giden yollar yasaklanmadan, zinaya düşkün olanlar; zinanın kötü ve iğrenç bir fiil olduğunu nasıl öğrenecekler? Faizsiz ekonomi olmaz fikrini öne sürme işlemi, faizli alışveriş şekillerini ideolojileştirmek ve kurumsallaştırmak değil midir? Faizin reklamını yapmakla, faizi meşru saymak arasında ne gibi bir fark vardır acaba?
Şimdi, sayılan tüm kötülüklerin girdabında manen ölen insanlardan mı nefret edelim; yoksa kötülükleri teşvik eden odaklardan mı? Ya da, kötü yola düşenlerin yerine; kötülüğün kendisinden mi nefret etmemiz lazım? Aslında, kötülüklere bulaşmış olanların yerine, kötülüklerin kaynaklarından nefret etmemiz, onları kurutmak için gayret göstermenin daha doğru olacağına inanmaktayız. Çünkü önce, günaha sevk eden yolların kapatılması lazım.
Nitekim, Efendimiz (s.a.v)'in hadisi Şerifte: "sizden biri bir kötülük gördüğü zaman onu eliyle değiştirsin, gücü yetmezse diliyle buna da gücü yetmezse; o zaman kötülüğün işlendiği mahali terk edip kalbiyle buğz etsin ki bu, imanın en zayıf noktasıdır." Buyruğunda üç ana madde sıralanmıştır: "El, dil ve kalp... Ulema bu hadisi izah ederken; elden muradın devletin gücü, dilden murad âlimlerin sorumluluğu ve kalp ile buğz etmenin de avamın mesul oldukları eylem olduğunu söylemektedirler...
Başta vermiş olduğumuz bataklık/sinek misalinde olduğu gibi; kötülüğün, çirkefliğin, münkeratın kaynağından yok edilmesi ve kurutulması lazımdır. Yani, otoriter güç/devlet söz konusu olan durumlarda, şiddet yüzünü göstermek zorundadır ki, kötülükler ortadan kalksın. Âlimlere gelince, onların da; halktan çekinmeden, hakkı olduğu gibi insanlara anlatıp onları İrşad etmeleri öncelikli görevleridir...
Geriye, avam tabakası kalıyor ki; bu da, otoriter gücün/devletin zayıf veya olmadığı, âlimlerin susma pozisyonuna geçtikleri durumlarda, avama düşen en zayıf ve son görevdir. İşte, kötülüklerin önlenmesi ancak bu şekilde sağlanabilir, toplumda güvenin tesis edilmesi de, otoriter gücün mesuliyetinde olan bir mesele olduğu için, öncelik ona hamledilmiştir.
Peki, bunu kim veya kimler nasıl yapacaktır? Otoriter sistem, birçok şeyi yasakladığı gibi; söz konusu olan haramları da haydi haydi yasaklayabilir. Bunu yapmadığı takdirde; tekel kurumuna rağmen sigara ve alkollü içeceklerle yapılan(!) mücadlenin akim kalacağını yedi yaşındaki bir çocuk dahi bilecektir. Evet, gerçek budur; nasıl ki bataklık kurutulmadan, sineklerin neslinin tüketilmesi mümkün değilse; öyle de, kötülüklere sebep olan kaynaklar yok edilmeden, hiçbir kötülüğün önüne geçilemeyecektir! Fert ve toplum olarak bize düşen vazife, kötülülüklere bulaşanların yerine; önce kötülüklerin kaynaklarına yönelmekle nefret edip ve onlarla mücadele etmektir. Kalın sağlıcakla efendim. 05 Ocak 2023.