YAZ BENİ
Geldim, gördüm bu dünyada nice insanlar.
Hep bir sağa, bir sola koşuşurlar bir dünya malı ya da dünyalık için. Gelip geçici dünya için nice kalpler kıranlar. İnsanın sırtından, HELAL, Haram demeden keyif çatanlar. Zannederler, hep devran bu şekilde gider. Doğan güneşin, hep kendileri için doğduğunu, bu güneşin hiç batmayacak diye hayal ederler. Yalanı, dolanı meslek edinenler. Bu yolda, tüm her şeyi mubah görenler. Herkes için, ne emrediyor ise İslam, ayet ve hadisleri kendilerine göre yorumlayanlar.
Ben tok olayım, başkası açlıktan ölmüş bana ne diye. Düşünen Müslümanlar!
Karakış ortasında, naylon çadırda, yorgansız bir oda da hayat geçiren mazlumlar varken, Beş yıldızlı otellerde demeç verip, insan hakları savunucusu sahte demokratlar!
Sıcak bir çay içmeye, fırsat olmayan denizler de, bir ekmek parası için Avrupa hayalleri ile, denizler de dalgalardan bir anıt mezarı olan masumlar.
Bir yandan da, onların hakkı için şömine başında keyfi çatıp duran, haber yazan, yapan gazeteci görünümlü, Avrupa uşakları!
Kalemim, yaz beni..
Gönlüm için,
Hayallerim için
Gördüklerim için.
Yaz ki, içimde kalmasın, haksızlık karşısında sustuğumu.
Lanet olsun, bir avuç menfaat için, dostlukları satanlara.
Lanet olsun, Hakkı ve Hakikati gizleyenleri.
Yaz beni.
Kalemim.
Her bir amelin, karşılıksız kalmayacağı bir mizanın olduğunu.
Mizan da, ancak iyilik yapanın çok olduğu zaman, hayal ettiğimiz mekana varabileceğimizi.
O günün, herkesi beklediğini.
Yaz beni.
Dereden akan her damla suyun, bir çukur da biriktiğini.
Kalemim, yaz beni.
Her doğan güneşin, elbette bir gün batacağını.
İçim, içimde geleni yazdığımı...
Kalın selametle...