NE KAZANDINIZ VEBAL'DEN BAŞKA!
Âziz ve Celil olan Rabbimiz Kerim kitabımız Kur'an'i kerimde: "Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz. (Ra'd/11) buyurmakla, bir toplumun kimlik ve kişiliğinin, kendi tercihine bırakıldığını; tüm insanlığa hatırlatmaktadır!
Şimdi gelelim, son yüz elli yıllık İslâm âleminin içinde bulunduğu ve halen de can çekişip bocalandığı durumuna... Evet, son yüz yıldan bu yana, islam coğrafyasında; Batının taklitçilik ve sekülerizm rüzgârı esmektedir. Bu rüzgâr, öyle bir rüzgâr ki; taklitçilik, tahrip ve dünyevileşme rüzgarıdır... Sel gibi, kasırga gibi, tsunami gibi, afet gibi; önüne çıkan her şeyi hercu merc ekleyip sürükleyen manevi bir ölüm rüzgârıdır... Muasır medeniyetler seviyesine, ancak; Batının örf, adet ve yaşam tarzlarına uyum sağlamakla ulaşılacaktır tezini ileri süren yobazlar, son yüz yılda insanlığı getirmiş oldukları noktaya şöyle bir bakın Allah aşkına, vebal, günah, isyan ve insanın makineleştirilmesi... Çağdaşlaşma ve Modernleşme adı altında; Batı kültürünün sadece yaşamına dair olan şeylerin dilenciliği yapıldı, kadim coğrafyalarımızda... Dans, müzik, içki, kumar, nikahsız birliktelik; inkâr ve teşebbüh (taklitçilik)! Peki, özellikle son yüz yıldan bu yana; batının kirli ayak izlerinin takip edilmesi, bu coğrafyanın insanına ne kazandırdı acaba? Kötülükten başka, koca bir hiç!
Batıdan alınan eğitim ve öğretim modelleri de okuyan genç bir neslin erimesi ve beyinlerinin çamurlaştırmasıyla kalmadı, onları; Ateizm, Deizm, Agnostizm ve Laisizm gibi inkarcılık bataklığına da sürükledi, sürüklemeye de devam ediyor... Böyle olunca, işin kontrolünü kaybeden sorumlular, insanlığın başına büyük sorunların müsebbipleri haline geldikleri gibi, insanlığın yakasını da bir türlü bırakmadılar...
Taklitçilik demişken, mesela, herhangi bir Hristiyan veya Yahudinin; Müslümanların hicrî sene başını, hicreti, mi'racı, Ramazan veya Kurban Bayramı’nı kutladıklarına; şimdiye kadar hiç kimse şahit oldu mu? Yok... Çünkü kimse şahit olmadı. Peki, halkının yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede; insanların, Hristiyan âleminin yılbaşı gecesini, içkiyle, dansla, müzikle, hindi kesip çam ağaçlarını süslemek ve Yunan efsanelerinin eseri olan kutlamaların nasıl bir izahı olabilir acaba?
Unutmayın bu dünyanın bir öte alemi, bugünün birde yarını vardır... Bugün piyango biletlerini almak için, büfelerin önünde uzun kuyruklar oluşturanlar, şayet tövbe etmezlerse; yarın hesap meydanında, dünyadayken tercih ettikleriyle birlikte olacaklarını unutmasınlar. Bu işin ne şakası vardır ne de hafife alınacak tarafı!
Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in: “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvud, Libâs) Nebevi düsturunu hafife alan toplumlar, tarih boyunca; şehvetlerinin esiri, şeytanın da zebunu olmuşlardır! Nitekim, hal-i hazırda; günümüzde İslâm âleminin içinde bulunmuş olduğu acınası ve ağlanası tablo da bunu doğrular mahiyettedir... Ey bir yıl daha kabre yakın olduklarından gafil olan insanlar; yılbaşı gecesini bahane edip te; sabahlara kadar içkiyle sarhoş olup günah galerinizi kabartığınızı unutmayın... Herkes yapıyor, herkes işliyor, herkes içip alem yapıyor, herkes kutluyor diye; senin de aynı çirkefliği işlemeni mubah kılmadığını bilmelisin.
Ey insan! Firsatın varken bir an önce tevbe edip, Rabbinin engin merhametine sığınman senin iyiliğe dair olan sermayen olacaktır unutma... Ey insan! Kafana içki kadehini diktiğinde, ellerin kumar masasında bulunduğunda, bedenin dans ve benzeri gayrı şeriî hareketlerle meşgul olduğu bir anda; Âzrail ruhunu kabzederse, başına ne geleceğini unutma! Bunca yıl yaptığın bu kadar kerih fiillerinin sana, vebal ve günahtan başka hiçbir şey kazandırmadığını bilesin... Bilesin ki, öleceksin ve yaptıklarının hesabını vereceksin. Karar senin.
Kalın sağlıcakla efendim.
02. Ocak 2023