MEKÂNI PARANTEZE ALMADAN
“Âkif Emre'deki mekân ve şehir bilinci.
Bir inanma biçiminin, bir yaşama biçimine dönüşmesi, ahlaki bir zeminde bir hukukun, dilin, irfanın ve hikmetin Salih amel düsturunda hayat bulması, dünya tasavvuruna dönüşmesidir.
Diğer taraftan mekân ve şehir aynı zamanda tarihi bir tecrübe olarak ortak bir hafıza ve ortak bir dildir..."
(Dursun Çiçek; Tek ve Tenha, Âkif Emre)
"Önce mekân kaybedildi, sonrası çorap söküğü gibi geldi..." Böyle diyordu Merhum Âkif Emre. Sahi sizce de mekân meselesi varlık ve yokluk kadar hayati bir mesele değil mi? Bir toplumu, bir şehri ya da medeniyeti belki nesilleri kurtarabilmek ya da kaybetmek, diriltmek ya da öldürmek mekân sayesinde olabilir desek çok mu abartmış oluruz. İnsan mekânda olacaktır ya da ölecektir. Hacı Bayram yüzyıllar öncesinden bu gerçeği hatırlatıyor bize.
“Nâgehan ol şâra vardım
Ol şârı yapılır gördüm
Ben dahi bile yapıldım
Taş u toprak arasında”
Bir imkânsızlıksa yaşadığımız, birçok konuda bir mümkün algımız yoksa makânsızlığımızdandır. Mekânı imkân sunmayan hale getiren insan, insani olmayan mekânlarla tatmini arar hale gelmiştir. Hayatın her alanını imkânlı kılabilmenin yani umudun ve de ümidin yolu kendimize ait bir mekân bilinci ile oluşturulabilir. Mekânlarımızın bir bilinç inşa edebilmesi mekânları bizim kılabilmemizle mümkün.
Yazımızın başlığından hareketle, ilgilisinin fark edeceği üzere bugün köşemizi bir kitaba ayırdık. Akif Emre’nin “Mekânı Paranteze Almadan” adlı kitabı mekâna dair kıymetli ve sahih açılımlar sunuyor. İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan meraklısına hassaten tavsiye edeceğimiz kitaptan hassaten mekâna ve medeniyete dair altını çizdiğimiz alıntılara bırakalım.
"İnsana rağmen büyütülmüş şehirlerde yaşıyoruz. Büyüklük kompleksimizi tatmin ederken bizi kendine hapseden metropoller...”
****
“İnsani ölçekte şehirlerin bize anlattığı, anlatacağı varoluş öyküsünü çoktan unuttuk..."
****
"Her medeniyet kendi değer sistemine, insan, evren, yaratılışa yüklediği anlamlar çerçevesinde şehirler kurar, binalar inşa eder. Bu mimari eserler doğal olarak insan hayatına müdahale eder, davranışlarını şekillendirir ve nihayet insanın çevre terakkisini yansıtır, bir bakım da biçimlendirir...”
****
Modern mimari aklı, teknolojiyi ve gücü mutlaklaştıran ve ayni zamanda doğaya karşı üstünlük iddiasını yansıtan bir anlayışı yansıtır. Aklın ve teknolojik üstünlüğün evrensel ilkeleri adına güç gösterisine dönüşen modern mimari asında transandantal varlık düşüncesinden de bir kopuşu ima etmektedir..."
****
"Şehirler kendisini tahrip edenleri asla affetmez ve de unutmaz. Sadece insana karşı değil, şehre karşı da dürüst olmak gerek..."
****
"Küresel köy haline gelen dünyamızda metropollere taşındıkça daha çok köylüleşiyoruz."
****
"Medeniyet bakış açısı ne demektir?
Bir medeniyeti oluşturan değer yargıları vardır ve bunlar sadece estetik formdan ibaret değildir, sadece geçmişi hatırlamaktan ibaret değildir. O medeniyeti var kılan değer yargılarının şehre, insana, tabiata, insan ilişkilerine, üretim tarzlarına hatta nasıl yansıtılacağına dair sizde bir birikimin, muhtevanın, bakış açısının olmasını gerektirir. Bütün bunlar çaba ister ve terlemeyi gerektirir. Bunların bedelini ödemeden birkaç ebru sergisi açmakla medeniyet inşa ettiğini varsayan romantik, nostaljik bir söylem hakim oldu. Önce bu söylemin yıkılması gerekiyor ki ayaklarımız yere bassın. Aksi takdirde, ucube yapıların, beton yığınlarının şehirlerimizi kasıp kavurduğu, sadece onunla kalmayıp rant ekonomisinin de İnsanların ahlakını bozduğu, toplumu ifsat ettiği bir toplum modeli çıkarırız, medeniyet diye diye.."
****
"İktidarın gücünü pekiştiren soğuk yapıların, aynı zamanda ülkenin iklim, coğrafya farklılıklarını yok sayan tek tip mimari projelerin uygulandığı resmi binalarla devlet ideolojisinin farklı kimlikleri yok saymasının, topluma tek tip elbise giydirme hülyasıyla örtüşmesi tesadüf olabilir mi?"
****
“Sonuçta, parçalanmış bilinçlerin parçaladığı bir şehir hayatıdır bize dayatılan…”
****
"Kalp Metaforu…
İslam Medeniyetini bir bedene, organizmaya benzetirsek tüm uzuvlar yerinde; referans sistemi, tarihsel tecrübesi, insan ve coğrafi unsur ile insanlığa söyleyecekleri var. Kalp yani onu besleyen değerler, kaynaklar kan pompalamaya devam ediyor. Ne var ki kalpten aldığı enerjiyi harekete geçirecek kollardaki ana damar kesik. Tüm mesele bu kesikliği ortadan kaldırıp bedenimize hayatiyet veren kanla buluşmasını sağlamaktır…"
****
“Şehir sadece evlerden oluşmaz, şehir aynı zamanda ' mahremin evi' dir. Şehri bir ev olarak düşünmeden geleneksel şehrin ruhu anlaşılmaz...”
****
"Medeniyet zaman ve mekân, eşya ve hadiseleri tanımlayabilme, yorumlama, anlamlandırma kapasitesidir. Yaşadığımız dünyayı kendi kavramlarımızla anlamlandırabildiğimiz ölçüde bir medeniyeti yaşatabiliyoruz demektir…”
****
"Türkiye'deki şehirleşmenin sorunlarının temelinde medeniyet ve toplumun değer yargılarına yabancılaşma (inanç-seziş) sorunu olduğu kadar reel hayatın gerçeklerinden (rasyonalite) uzak duran 'seçkinci'lik sorunu yatmaktadır…"
****
"İnsan-çevre ilişkisini en temel düzeyde hiçe sayan bu modernlik tasavvurunun ürünü çarpık şehirleşme aynı zamanda bunun gerisindeki yönetici aklın toplumla kurduğu ilişkiyi/iletişimsizliği ele verir. İnancın tezahür etmediği bir ortamda rasyonalite de ortaya çıkmıyor..."
****
"Turgut Cansever, mükemmel bir mimari eserin ortaya konması için üç unsurun yerli yerinde olması gerektiği söylüyor: İnanç, rasyonalite ve seziş... Bu üçleme aslında varlık, insan ve mekân ilişkisini çözümleyen bir derin düşünceyi formüle ediyor. Temelde mimarlık insanın varoluş sorununa ilişkin en geniş/derin çözümlemelerin birleştiği bir disiplindir. Bu yönüyle teknik yanıyla muhatap olsak bile konan her taş, bir caddenin yaptığı her kıvrım bu varlık-evren-yaratıcı ilişkisini nasıl kavradığımızdan bağımsız değildir, bu kavrayışın fiziki planda komple bir çözümlemesidir…"