ÖLÜMÜN DİRİLTTİKLERİ

  23 Kasım 2022 günü, annemin vefat haberiyle sarsıldık. Bir ayı aşkın bir süreden beri İzmir’de özel bir hastanede yoğun bakımda bilinci kapalı ve solunum cihazına bağlı bir vaziyette tedavi görüyordu. Vasiyeti üzerine Tuhup köyü kabristanında defnettik ve Şanlıurfa’da bir taziye evinde taziyeleri kabul ettik. Annem takva sahibi bir hanımdı. Onu tanıyan herkes onu severdi. Bilinci kapanıncaya kadar zorluklarına ve eziyetine rağmen ibadetlerini hiç aksatmadı. Dilinden zikir ve tesbih düşmedi.  Hasta yatağında Kur’an’ı açıp okuyamadığı için, Yâsîn, Tebâreke, Amme gibi ezberindeki sureleri tekrar edip dururdu. Asr-ı saadete açılan bir pencere gibiydi. İbadetiyle, Kur’an’a ve sünnete bağlılığıyla, tesettüre, haramdan sakınmadaki titizliğiyle, Kur’an’ı içten okuyuşuyla sahabeleri akla getirirdi. Sanki Hz. Aişe’yi dinlemiş, ondan ders almış gibiydi, o kadar dini yaşantısında titiz, o kadar şuurlu bir müslümandı. Okul ya da medrese tahsili olmadığı halde, âlimleri çok sevdiği ve onları dinlediği için çok bilgi sahibi olmuştu. Bu nedenle onun vefatı sadece bizi değil, onu tanıyan herkesi çok sarstı. Evet ölüm, lezzetleri kaçıran soğuk bir kavramdır. Peygamber (ASV) “Lezzetleri kesip koparan ölümü çokça hatırlayınız” (Tirmizi, Zühd, 4, Hadis no:2307) buyurarak ölümün bu yönüne dikkat çekmiştir. Düşünüldüğünde bile ürküntü verir. Tarih boyunca ölüme çare arayanlar da ölmüştür, hiçbir çare bulunamamıştır. Kendi ölümünü düşünmeyip öldürenler de ölmüştür. Kur’an-ı Kerim, ölümden kurtulacak hiçbir nefsin bulunmadığını bildirmektedir. Yine buyuruyor ki: “De ki, kendisinden kaçtığınız ölüm mutlaka sizi yakalayacaktır! Sonra da görülen ve görülmeyen her şeyi bilen Allah’a döndürüleceksiniz, O, yapmış olduklarınızı size haber verecektir.” (Cuma, 8.) Dört gün boyunca yüzlerce insan taziyede bulundu. Bu sürede ölümün sevimsiz, ürkütücü, korkulu ve acılar bırakan yönlerine rağmen diriltici bir özelliğinin de bulunduğunu gördüm. Unutulmuş, terk edilmiş hatta yok olmaya yüz tutmuş bazı hasletler ölüm sayesinde yeniden dirilip hayata geçiyor. Bayramın bile barıştıramadığı birbirlerine küsmüş aileler, bu acı ölüm olayı karşısında bir araya gelip eski tatsızlıkları bir kenara bırakmışlardı. “Madem herkes bu dünyadan gidicidir, birbirlerini kırmaya, basit tatsızlıkları büyütmeye gerek yoktur, hiçbir tatsızlık ölüm kadar tatsız değildir” düşüncesi dirilmeye başlıyor. Nasıl ki ılık bir su, donmuş suya oranla sıcak sayılır; aynı şekilde, ölüm acısı karşısında diğer sıkıntılar acılığını yitirir. Ölüm, akraba ve dostlar arasında geçen sıkıntı ve tatsızlıkların dikkate değer olmadığını öğretir. Dünya meşgaleleri, insanlarda önemli bazı hasletlerin unutulmasına yol açar. Kur’an’ın çok önem verdiği “sıla-i rahm” adı verilen akraba ziyaretleri; saygı, sevgi, yardım, destek dayanışma, istişare gibi sonuçları ahirete dayanan birçok güzellikler, çeşitli vesilelerle oluşan gaflet nedeniyle unutulur ya da ihmal edilir yahut değerden düşmeye başlar. Ölüm, gaflet perdesini yırtıp atar; akrabalar arsına çöken sis bulutunu dağıtır. Dostlukları, sevgi ve saygıyı tazelendirir. Böylece insani değerlerin, hayat erdemlerinin dirilmesini sağlar; onları yeniden hayata geçirir. Ölüm, gerçekleşinceye kadar dillerde kabul edildiği halde, düşünce ve zihinlerde kabul görmez, kimsenin içine sindiremediği bir şeydir. Sürekli uzak tutulur. Gündeme getirilip konuşulunca da “Aman buradan uzak olsun!” temennisiyle konu kapatılır. Nefisin çeşitli hevesleri ve faaliyetleri sonucu, “her an ölüme hazır olma ve ahireti düşünme” bilinci uyutulur veya ölür. Ama ölüm gelip çatınca katı kalpler yumuşar; bir teselli arayışı, bir ümit ışığı yürekleri sarar. Allah’ın takdiri karşısında insanın aciz olduğu ve ölümün kaçınılmaz olduğu bilinci dirilir. Demek ölüm, bir kısım ölmüş duyguları da diriltir. Bu nedenle Bediüzzaman, “Nasihat istersen ölüm yeter!” diyerek ölümün bu yönüne işaret etmiştir. Günümüzde en fazla muzdarip olduğumuz konulardan biri de Müslümanlar arasında ziyaretleşme ve sohbetlerin ortadan kalkmasıdır. Zaten kaybolmaya yüz tutmuş ziyaretleşmelere üç yıl süren pandemi kâbusu da büyük darbe vurdu. Bir araya gelenler de telefonlarına bakmaktan sohbeti düşünemez durumdadır. Arkadaş ziyaretlerindeki sohbet, ara sıra hava durumuyla, araba ya da ev fiyatlarıyla ilgili malumu i’lam nevinden zoraki söylenmiş bir-iki lafı geçmez. Sohbetsiz oturmalar, istifadeden, muhabbetten uzaktır. Ölümün, toplumun kaybolmuş bu önemli özelliğini de bir miktar dirilttiğini gördüm. Taziye yerinde, gelen gidenlerin sohbetleri, bilen kimselerin dinlenen konuşmaları, uzun süredir birbirleriyle görüşemeyenlerin muhabbeti gibi etkinlikler, toplumumuzun kaybolmuş sohbet kültürünün sürmesinde önemli bir rolü vardır. Bu da ölümün dirilttiklerindendir. Dünya meşgalesi nedeniyle muhtelif yerlere dağılan ve yıllardır görüşemediğim dost ve arkadaşları görme imkânı buldum. Uyku, hasta ve yaralılar için ne kadar nimet ise, acı içinde kıvranan şahsi ihtiyaçlarını da gideremeyen yaşlı kimseler için de nimettir. Anneme ve tüm ehl-i imanın ölmüşlerine rahmet dilerim.