ALLAH’IN ELİ

  Kur’an-ı Kerim, “muhkem” ve “müteşabih” adı verilen iki çeşit ayetlerden oluşmaktadır. Bu tasnifi Kur’an’ın kendisi şu ayetinde bildiriyor: «O Allah’tır ki sana, ayetlerinden bir kısmı muhkem –ki onlar kitabın anasıdır– diğeri müteşabihlerden oluşan Kitab’ı indirdi. Ama kalplerinde sapıklık bulunanlar, fitne çıkarmak ve kendilerine göre yorumunu istemek için onun müteşabihlerinin peşine düşüyorlar. Oysa o ayetlerin yorumunu Allah’tan başkası bilemez. İlimde ruhsat sahibi olanlar ise: “O’na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Akıl sahiplerinden başkası düşünüp anlamaz.» (Al-i İmran, 7) Muhkem, anlamı apaçık olup bir yoruma ihtiyaç duyulmadan anlaşılabilen ayetlerdir. İbadetler, helal ve haramları bildiren ayetler muhkem ayetlerdir. Müteşabih ise, birbirine benzer çeşitli anlamları olabilen, mecaz ve teşbih içeren ayetlerdir. Açık anlamı dışında başka anlamlar taşıyan mecazi ifadeleri bulunur. Allah’ın insana tenezzülü olduğu itibariyle, insanların edebiyatında kullandığı tüm sanatların Kur’an’da da bulunduğu açıktır. Bu açıdan bakıldığında mecazi ifadelerin de Kur’an’da yer aldığı şüphe götürmez. Müteşabih ayetlerde hakiki anlam değil de mecaz anlamının kastedilmesinin önemli bir nedeni de şudur: insanın bilmediği ve alışık olmadığı manaları zihnine yakınlaştırıp kabul ettirmektir. Müteşabihlerden biri de “yedullah=Allah’ın eli”nden söz eden ayetlerdir. Bu kavram birçok ayetlerde yer almıştır. Her birinde de ayrı bir mecazi anlamı vardır. Örneğin: Fetih Suresinin 10. Ayetinde bulunan Allah’ın eli ifadesi, Allah’ın gücü ve Kudreti anlamındadır: “Sana biât edenler, ancak Allah'a biât etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üstündedir.” Maide Suresinin 64. ayetinde geçen el, Allah’ın sınırsız cömertliğini ifade eder: “Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de apaçıktır, dilediği gibi verir.” Ayetlerde geçen “yed=el” tabirinin gerçek anlamıyla el olmayıp kudret ve cömertlik anlamında yorumlanması, Yüce Allah’a insan eli gibi bir el isnad edilememesinden dolayıdır. Allahu Teâlâ, cismani bir organ olan el edinmekten münezzehtir. Bizzat kendisi, “Hiç kimse O’na denk ve benzer olamaz” (İhlâs, 4); “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur” (Şura, 11) ayetleriyle ilan etmiştir. Bu nedenle “Allah’ın eli” tabiri, bilinen bir el olmayıp mecaz olarak düşünülmesi ve yorumlanması gerekir. İnsan, “yed” kavramının mecazi anlamına alışık olmadığından, hakiki mananın lafzı ve şekliyle gösterme zorunluluğu vardır. Ayetlerde el anlamı verilen “yed” kelimesi, sözlük anlamıyla kuvvet, iyilik, nimet, ihsan anlamlarına gelen “ydy” yani (ya-dal-ya) harflerinden oluşan fiilden türetilmiş ve “el” anlamı yüklenmiştir. Çünkü insan, gücünü daha çok eliyle ortaya koyar; cömertliğini ve iyiliklerini eliyle gösterir. Bu itibarla el, bu kavramların samp-img width='1.33' height='1' layout='responsive'esel organı durumundadır. Türkçede de el kavramı mecazi olarak kullanılmaktadır. Örneğin: “Eli açıktır” denince cömertlik, “eli sıkıdır” sözüyle cimrilik, “eli deliktir” ifadesiyle de israf kastedilir. Yüce Allah’ın kendisi için buyurduğu: “O’nun iki eli de apaçıktır” ayetinde, hesapsız cömertliğini mecazen dile getirmiştir. O’nun iki elinin de apaçık olduğunu gözümüzün önünde gerçekleşen tecellileriyle görmekteyiz. İnsandan tutun, sinelere, böceklere, kuşlara kadar, tüm canlılara hesapsız bir rızık ziyafeti yağdıran başta dut ağaçları olmak üzere bütün meyve ağaçları “Yedullah”ın bir tecellisidir. Toprağı, rahmet hazinesinden rızık taşıyan bir fabrika durumunda yaratması, onu çok çok aşan işleri ona gördürmesi de yine Yedullah’ın tecellisidir. Allah’ın bu cömertliğini görmeyen insan, insan olamaz.