TÜRKİYE VE İRAN' IN ORTAK KADERİ

  Komşumuz İran'da herkesin malumu olduğu üzere küresel bir oyun oynanıyor ve daha önce de benzeri saldırılar birçok defa sahnelenmişti. Türkiye'nin bilinçli ve şerefli halk kesimleri komşumuzda oynanan bu oyunlar başarılı olduğu takdirde sıranın Türkiye'ye geleceğinin bilincinde. Bunu, halihazırda İran'da yaşanan küresel terör provokasyonu ve katliamlarının Türkiye'de hangi kesimler tarafından dezenformasyon ve yalan haberlerle abartılarak, her türlü manipülasyonla amigoluk yapılarak gösterdikleri çabalardan anlamak mümkün. https://islamianaliz.com/makale/12523560/mucahit-gultekin/makbul-yalanlar Türkiye ve İran'ın bu reel kader ortaklığı, 15 Temmuz gecesi İran kuvvetlerinin gece boyunca uyumayarak ayakta kalmasıyla ve Türkiye'nin yanında saf tutarak bu ortak bilincin İran' da da diri olduğu gözler önüne serilmişti. Zaten çeşitli vesilelerle ve çeşitli platformlarda İsrail'in daha rahat olabilmesi için Türkiye ve İran'ın parçalanması gerektiğini ifade etmekten çekinmeyen küresel otoritelerin, Türkiye'yi gafil avlamak için fırsat kollamaya devam ettikleri sır değil.  Ancak hem Türkiye hem İran eski konumunda değil. Her iki ülke de küresel egemen sistemin dayatmaları karşısında direnmeye devam edeceklerdir. Türkiye’ nin asli unsurları ve sevenleri, hem Doğu Akdeniz’ de hem Afrika’ da hem de kendisine ait olan adalarda, geçmişte Çanakkale kendisini yok etmeye gelenlerin tertiplerini ve konumlarını doğru yorumlayabilecek basirettedirler. İran’ ın ise ümmete ve komşularına verdiği güven, direnişi geniş coğrafyalarda desteleme ve ulaştığı süpersonik ve nükleer teknoloji sayesinde küresel bir caydırıcılık edindiğini görüyoruz. Eski deyimle artık bir süper güçtür İran. Bu yüzden iç karışıklıklar ve diğer yöntemlerle bölücü terörist yöntemler deneyecekler ve denemekteler. Ama bunda da başarılı olamayacaklardır.  Bu bağlamda ve bir karşılaştırma yapma imkanı doğurabileceğini de göz önüne alarak 2018 gösterilerini konu edinmiş bir yazıdan kesitler sunmanın yararlı olabilir.  "Mısır’daki darbeyi saymazsak; 15 Temmuz’un önlenmesi, Gezi ve İran'daki huzursuzluk çıkarma girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması; bölgemizde artık ABD'nin, öteden beri kullandığı; darbe, terörle bir şeyler elde etme çabaları, iç savaş, iç karışıklıklar çıkarma operasyonları, ülkelerin iç işlerine karışma ve yönetimleri anti-demokratik yollarla değiştirme gibi girişimlerinin, eskisi gibi sonuç alıcı olmadığını söylemek mümkün. Ellerin küreye konulmasıyla oluşturulan yeni şer koalisyonunda, Suudi Arabistan gibi bölge devletlerinde bulunuşu, bölgenin, yönünü bağımsızlığa çevirmiş ülkelerin işlerini zorlaştırmaktadır. Ancak bağımsız politikalarla ve son derece uyanık davranarak; ABD ve İsrail terörüne karşı bölgeyi sağlamlaştırmaya yönelik atmosferi korumak yine de mümkün. Protestolar süresince atılan Telegram ve Twittermesajlarının yarısının, Suudi Arabistan’dan atılmış olması düşündürücüdür. Henüz kesinleşmemiş olmasına rağmen, bu provokasyonun koordine edildiği merkezlerden birinin Afganistan/Herat; diğerinin ise Erbil’deki ABD üslerinden biri olması, bölgemizde ABD’yi barındırmamızın nelere yol açabileceğinin de göstergesi. Protestolar devam ederken; Mısır kaşla göz arasında dörtgenci idam etti. İran protestoları, bölgemiz için ve İran için hatta Amerika için bir milat sayılabilir. Rusya en erken ve net olarak davranıp açıklama yaptıktan sonra; Türkiye'nin de açıklamaları ve Cumhurbaşkanı'nın Ruhani ile telefon konuşması gerçekleşmiştir. Buna rağmen özellikle Mevlüt Çavuşoğlu'nun açıklamaları çok önemli ve değerli sayılabilir: Mevlüt Çavuşoğlu: "Çatışmaların bir an önce durması istikrarın geri gelmesini isteriz. İran'ı eleştiren ülkelerin samimi ve çifte standarttan uzak olması gerekiyor. Mısır’da darbe oldu, herkes destek verdi. Hani darbeye karşıydınız? Ruhani’nin açıklamalarını olumlu buluyoruz.Temennimiz sürecin bir an önce bitmesi" şeklinde açıklamada bulunmuştu. Protestolar devam ederken; İsrail, ABD’den; Kasım Süleymani’ye suikast yapma izni aldı. Nihayet 3 Ocak 2018, Çarşamba günü; Devrim muhafızları, protestoların sona erdiğini ilan etti. Ardından Zarrap davasında, Atilla; kendisine yöneltilen 6 suçun beşinden suçlu bulundu. İsrail'de ise Filistin direnişçilerin idamını mümkün kılan karar, ilk oylamada meclisten çıktı. Protestolar devam ederken; sevinenler sadece İsraillilerdeğildi. Çok sevinenler arasında; Türkiye'deki bir kısım müptezel İslamcılar da vardı.  Protestoların önlenmesini ve kriz yönetimi süreci, başarılı bir şekilde sürdürülmüştür. Ruhani; halkın protesto hakkına saygı duyduğunu açıklamış, kamu ve şahıs mallarına zarar verilmemesini istemiştir. Orantısız güç kullanılmamıştır. Halkın, haklı talepleri ile dış güçlerin/provokatörlerin hareketlerini ve failleri ayırmaya yönelik titiz bir çalışma yürütülmüş ve bazı ajan ekipler yakalanmıştır. Sabırlı ve tedbirli davranılmış, ABD'nin konuyu BM’yegötürüp gevezelik yapmasına fırsat verilmeden, Devrim muhafızları gereken açıklamayı yaparak protesto provokasyonu sonlandırmış, böylece ABD'nin arzu edebileceği suni bir dış müdahalenin de önüne geçilmiştir. İran halkının bu deneyimi yaşaması gerekiyordu. Yaşadı ve olgunlaşarak daha da güçlü bir İran olarak bu işin üstesinden gelmeyi başardı.Şimdi meydanlarda; devrimin ilk günlerinin önemli sloganlarından biri yankılanmakta: “Merg ber Amerika!”/ Amerika’ya ölüm! Bu sonuç, Amerika'nın bölgeyi tek başına yeniden kurma sürecine bir darbe niteliği taşıdığı için değerlidir. ABD'nin bundan sonra da hamleleri olacaktır. Bekleyip göreceğiz. SONUÇ: ABD; bu bölgeyi tek başına ve yeniden dizayn etme kabiliyetini kaybetmiştir. İngiltere ve Avrupa; ABD'nin tek başına hareket etme politikaları karşısında engel olacaklardır. İran İslam Devrimi; Batı karşısındaki medeniyet ve modern dünyaya karşı alternatif olma özelliğini güçlendirerek rakipsiz olduğunu göstermiştir. Protestoların; halkın haklı talepleri ve provokatörler/dış eller olmak üzere iki ayağı bulunmaktadır. İran, onları birbirinden ayırarak; tüm ambargo ve baskılara rağmen halkın taleplerini karşılamak konusunda elinden geleni yapmaya devam edecek; dış güçlere yönelik tedbirler konusunda da kararlılığını sürdürecektir. Bölge ülkelerinin dik durdukları zaman; birçok belayı def edebilecekleri ve küresel emperyalistlere karşı direnebilecekleri ortaya çıkmıştır. ABD, bölgedeki şer operasyonlarına, İsrail'le koordineli şekilde sürdürmeye devam edecektir. AB ve Avrupa'nın da yararına olan; Pakistan, İran, Afganistan'ın da önemli güzergahları olduğu “Bir yol Bir Kuşak” projesine yönelik bir saldırı niteliğinde de sayılabilecek İran protestoları göstermektedir ki şüpheli hallerin yaşandığı Pakistan'a ve Afganistan'a yönelik de ABD, çeşitli operasyonlar peşinde olacaktır. ABD; İran ve Türkiye’yi parçalama ve etkisizleştirme, Büyük İsrail’i (BOP) oluşturma sürecinden vazgeçmeyecektir. ABD; Suriye'nin güneyinde ve kuzeyinde Akdeniz'e ulaşacak birer koridor açma ve Suriye'yi, İsrail için tamamen etkisizleştirmeyi hedefleyen yapılandırmalar noktasındaki hedeflerinden vazgeçmeyecektir. Muhtemelen ABD; Türkiye'yi yanına çekmeye yönelik politikalardan da vazgeçmeyecek, bu bağlamda Suriye'de yeni bir planlama ile Türkiye' yi tuzağa düşürmeye çalışacaktır. ABD; İran’la çatıştırmak istediği yeni koalisyonda; Türkiye'nin de İran'ın karşısında olmasını sağlama yönündeki çalışmalarına devam edecektir. Yaşananlar; her ülkenin dinine, mezhebine, rejimine saygı duyulduğu, bölgesel işbirliğinin ve bölge barışının öncelendiği bir konsensusu sağlamlaştırmıştır. Türkiye hükümeti de bu konsensus'u bir politika haline getirmiş olduğu halde; müptezel islamcıların İran sancısı hastalığı, Türkiye'nin bekasından bile ön sırada olarak devam edecektir. Amerika, oluşan bu konsensusa rağmen, bölgede; mezhepçilik üzerinden veya benzer farklılıkları (etnik farklılıkları vs) kullanarak, bölge ülkelerini birbirleriyle çatıştırmaya yönelik politikalarına devam edecektir. Amerika; bundan sonraki süreçte ve Türkiye'nin dik durmaya devam etmesi halinde; Türkiye'ye yönelik olarak da darbe ve iç karışıklık denemelerinden vazgeçmeyecektir. Türkiye, önümüzdeki günlerde benzer bir karışıklık yaşanmaması için, şimdiden tedbirler almalı, bölge ülkeleriyle oluşturduğu ittifakları sıkı tutmalı. Son Suriye olayları ve tarih göstermiştir ki; İran veTürkiye; asla ama asla birbirlerine sırtlarını dönmemesi gereken iki ülke. Bölge ülkeleri; İran da dahil olmak üzere hiçbir ülkenin mezhebi, rejimi ve etnik unsurları üzerinden oluşturulabilecek provokasyonlara alet olmadan; emperyalist işgalcilere karşı kenetlenmelidir.   İran, başka bir ülke veya bir halkın, ABD karşısındaki başarısı veya mazlumlara yönelik bir girişimi, takdirle karşılanarak desteklenmeli ve saygı duyulmalıdır." https://www.google.com/amp/s/www.gazeteipekyol.com/amp/makale/9265377/isa-dervisoglu/merg-ber-amerika-amerikan-emperyalizmine-olum Bugün de önceki provokasyonların daha çok yönlü hazırlanmış bir benzeri ile karşı karşıya bulunuyoruz ve sadece İran değil Türkiye'nin de dikkatli olmasını gerektiren bir süreç yaşanıyor.  Ukrayna savaşıyla başlayan süreç o günkü konjonktürden farklı bazı durumlar ortaya çıkarmış olsa bile küresel iradenin bölgemize karşı tavrı değişmemiş ABD Dedeagaç' a yerleşerek Türkiye' ye gövdesini göstererek kendince onu, elinden kaçırmamaya çalıştığını ilan etmiştir. Türkiye'nin sıkı durması önemli.  Nihayetinde söylememiz gereken şudur: Küresel Emperyalizm' e ölüm.  Kapitalizmin yeni ismi olan Serbest Piyasaya ölüm. Tutsaklığı özgürlük adıyla pazarlayan Neo liberalizmle ölüm.  Küresel iradenin ekonomik, askeri, siyasi ve sapkın tüm proje, eylem ve girişimlerine ölüm.  Rabbim, küresel Şeytanın şerrine karşı bilincimizi keskin kılsın, körlüğümüzü ve takatsizliğimizi gidersin. Selam ve dua ile.