İSTİŞARE TOPLANTISI

  Muhterem Kardeşlerim… İstişare toplantısında tartışılan görüşün, çeşitli yorumları ileri sürüldükten, tam bir incelemeden geçtikten ve doğruluğu kesinlik kazandıktan sonra idareci, onu zamanında uygulama alanına koymalıdır. Efendim; Şunlar idarecinin düzensizliğine delildir: 1- İdari işleri bilmeyen, tecrübesiz gençlere yetki verip önemli mevkilere getirmesi. 2- Dostlarına eziyet etmesi. 3- Ücrette adaletten ayrılması. 4- Tayinlerin, nefse uyup hissi sebeplerle yapılması. 5- Yol gösteren akıllı kişilerin küçük görülmesi.  İdareci, şu 8 şeye benzemeye çalışmalıdır: Yağmur, Güneş, Ay, Rüzgar, Ateş, Su, Toprak, Ölüm.  Yağmur, yağıp yüksek ve alçaklarda bulunan bitkilere bir sene yetecek kadar gıda verir ve gelişmesine yardımcı olur.  İdareci de, herkese mevkisine göre bir senede geçimini sağlayabilecek ücreti vermelidir.  Güneş, aylarca sıcaklığını sürdürüp yeryüzünde bulunan rutubeti çektiği gibi, idareci de, elemanlardaki sıkıntıları izale etmeye çalışmalıdır.  Ay, uzak-yakın herkesi ışığı ile aydınlattığı gibi, idareci de uzak-yakın herkese ışığını saçmalı, sırf seçkinlere ait kılmayıp, ay gibi cömert ve feyizli ışıklarını, adalet ve keremini cömertçe herkese yaymalı, adalet aydınlığından kimseyi mahrum bırakmamalıdır.  Rüzgar, esintisiyle, her tarafı tesiri altına alırsa, idareci de; güzel tedbirleriyle doğru, güvenilir adamlarının istihbaratı ile bütün görevlilerin hareket tarzları hakkında tam olarak bilgi edinmeli, bunlardan hiçbirini ihmal etmemelidir.  Ateş, dikenli ve zararlı maddeleri yakıp yok ederse, idareci de, idarenin huzurunu kaçıran fesatçıları, bozguncuları, idarenin adalet kılıcının ateşiyle yakıp-gidermeli, diğer elemanları bunların zararından kurtarmalıdır.  Su, akarken kendine itaat edip yumuşaklık gösterenlere karşı yumuşaklık gösterip; şiddet ve sertlikle yolunu kesip set kuranların üzerlerine de aynı sertlikle kükreyip nice bentleri yıkarak ağaçları söktüğü gibi; idareci de itaatkâr ve saygılı olanlara yumuşak davranmalı, idareye karşı gelenlere ise şiddet gösterip, idarenin düşmanlarını yavaş yavaş çoğalan bir sel gibi günbegün yüklediği ağır yükler ve azarlamalarla susturmalıdır.  Toprak, içine ne gömülse, üzerine ne kadar ağır yük konsa, taşıyıp tahammül ettiği gibi, idareci de sırlarını gömmeli ve kötü işlere tahammül göstermelidir.  Ölüm, nasıl ki ansızın ortaya çıkar, dünyanın geçici lezzetlerine dalmış olan gafilleri yakalar, üstelik rica ve rüşvet gibi bir şey de kabul etmeyerek ruhunu alıp bir dakikalık zaman vermezse, idareci de; idarenin düşmanlarını veya bozguncuları yola getirmek için, ansızın yakalamalı, hiçbir şekilde kaçmalarına müsamaha göstermemelidir.  İdareci, personelden ölmüş olanların geride kalanları ile de ilgilenmelidir.  İki müdür arasında itişip-kakışma olmuşsa, idareci bunları birbirinden ayırmalı ve uzaklaştırmalıdır. Çünkü aralarına düşmanlık girmiş iki idareciden hakkaniyet üzere hizmet umulmadığı gibi, bazen de bir fitnenin çıkmasına sebep olabilir.  Nitekim bahçe sahibi birbirine yakın olan dalları birbirine geçmeye başlayınca o kısımları kesip temizler. Eğer temizlenmezse, ağaçlar gittikçe verimsizleşir, meyve vermez, kurur.  Herkes takdir bekler  Takdir ve ilgi toplamak arzusu herkeste vardır. Mesela bir kadın, kocasının ilgisini üzerine toplamak için, yalandan hastalanır. Bir çocuk parmağındaki yarayı, ona buna gösterip, ilgilenmelerini ister. Büyükler de çocuklarından farklı değildir. Yazdığımız bir şiiri bir arkadaş beğense, ona yazdığımız bütün şiirleri göstermeye çalışarak, bizimle daha fazla ilgilenmesini, bizi takdir etmesini isteriz. Bazı kimselerin önemli kişi olma arzusu, tımarhaneye düşmelerine sebep olmuştur.  Elemanların kusurlarını, mevcut iyi hareketlerini takdir etmek suretiyle, düzeltmeye çalışmalıdır! Şunu da unutmamalı ki, riyakârca bir takdir zararlı olabilir. Bir insanı onda bulunmayan bir meziyetle övmeye kalkarsak, içinden, Haydi canım sen de!.. diyebilir.  Şu halde, elemanın mevcut olan iyi vasfını takdir etmek gerekir. Onun arzusunu sormalı, istekleri ile ilgilenmelidir! Ben eleman olsaydım, âmirimden ne beklerdim diye düşünmelidir!  İnsan emir almaktan hoşlanmaz. Onun için, “Şunu şöyle yap” dememeli, “Şunu şöyle yapsak olmaz mı? Ben şöyle düşündüm. Acaba siz nasıl düşünüyorsunuz?” gibi sözler, elemanı incitmez, nefsinin hoşuna gider. Böylece eleman, kendisinin önemli bir kişi olduğuna inanarak çalışma azmi artar. Kısacası, nasıl idare edilmek istiyorsak, elemanlarımızı da o şekilde idare etmemiz lazımdır.  Maiyeti altındakilere ne sert, ne de yumuşak davranmalı, her zaman orta yolu seçmelidir! Yönetici, elemanlara karşı fazla yumuşak davranırsa, laubali olurlar. İşler ciddiyetle yapılmaz. Sert davranırsa, yöneticiden nefret ederler.  Tanıdıklar ve maiyettekiler, çekinmeden âmirin yanına girebilmelidir. Yanına girmekten çekinen varsa, o âmirde hayır yoktur.  Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)