YOL GÖSTERİCİ OLARAK: "İLİM"
Yaşadığımız modern çağda, insanların kahır ekseriyeti, "ilim" ve "bilim"i birçok yerde aynı manada kullandıkları bilinmektedir! ilim ve bilim, birçok yerde birbirlerini tamamlamaya çalışsalar da, gerçek şu ki; onlar ayrı ayrı iki daldır.
İlmin kaynağı; "Allah'ın Âlim bilen, İlmi sınırsız bilgi sahibi" sıfatları iken, bilimin kaynağı birçok yerde insanın kendi çabası ve araştırması sonucunda elde edilen bilgilere denir. Hayatta en hakiki mürşidin ilim olduğu gerçeği, Hz. Âli (r.a)'den rivâyet edilir. İlim, bilimsiz yol yürür yürümesine de, ama topal aksak yürür. Yani, ilim; bilimsiz olsa da, bilim; ilimsiz olamaz.
Üstad Beddiuz-zaman Saidi NURSİ (r.alh)'nin, Pay-i Taht İstanbula, götüren aşk ve sevdanın; İslâmi ve fenni ilimlerin bir arada öğretileceği bir Üniversitenin Şark-ı Anadolu'da kurulmasından kaynaklandığını bilmekteyiz. Âziz ve Celil olan Rabbimiz ilk emri olan "İKR'Â/OKU" fermanı, insanın; evrenin içinde ve dışında olan bilgi kaynağına dikkatleri çekiliyordu. Zaten, evren başlı başına bir mektep, bir medrese değil midir?
Hayatında mektep görmemiş olan, "ÜMMİ" bir peygamberin (s.a.v), Rabbinden aldığı ilâhi vahiyle insanlığın ve kainatın seyrini değiştiriyordu! Oku fermanını gönüllerine nakşedenler, kısa bir süre sonra hakiki ilimle tanıştıkları gibi; ilkel cahiliyyenin tüm yoz ve fosilleşmiş olan kültüründen kurtulup, birer medeni insan oluyorlardı.
Modern çağın modern insanı, pozitif/İslâmi ilimlere sırtını çevirip; her şeyin ışığını (!) fenni bilimlerde aradığı için, başarılı olmayı bir türlü beceremedi. Tek kanatlı bir kuşun uçamayacağını küçük bir çocuğun bilmesi söz konusuyken, ilâhi kaynaklı ilimden referanslı olmayan bir bilimin insanlığa yön vereceğini iddia etmek, safdillikten başka bir şey değildir!...
Derviş Yunusun; İlim, ilim bilmektir. İlim; kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır. Mana dolu dizeleri, insanın; ilâhi kaynaklı ilimler sayesinde ancak insanlık sıfatına kavuşabileceğinin mesajını vermektedir.
Hadisi Şerifte: من عرف نفسه فقد عرف ربه, nefsini tanıyan; Rabbini tanır buyurulmaktadır! Peki, insan nefsini nasıl tanıyıp bilecek, Rabbini ne şekilde bilip tanıyacaktır?
Allah, insana bilmediği şeyleri, kalemle yazmayı öğrettiğini beyan buyururken; bu inceliğe dikkatlerimizi çekmektedir.
İnsanı gafletten, dalaletten, ataletten, cehaletten, ilkellikten, yobazlık ve bağnazlıktan kurtarmayan bir bilgi; kaynağı modern bilim de olsa beyhudedir... Zira, günümüzde; teknolojide, teknikte, Ekonomide, tıpta ve diğer bilimlerde büyük ilerleme kaydetmiş olan Batı dünyasının; sadece maddecilik planıyla mukayyet kaldığı bir gerçektir...
Batı veya Avrupa, bunca icat ve buluşlarına rağmen; hala, insan olmayı başaramamış durumdadır. Gerçek şu ki, Doğu'nun Batı dan geri kalmış yanı kalmamıştır. Batıdaki her türlü, fuhuş, içki, zina, kumar, dans, müstehcenlik, açıklık ve sapıklık, inkarcılığın bin bir nevisi; yaşadığımız ülkede de irtikap edilmektedir. Ama, söze gelince; biz İslâm ülkesiyiz (!)
Hasılı kelam, ilhamını ve kaynağını Allah'ın (c.c) insana ikram ettiği; "İKR'Â/OKU" fıtrat ilminden almayan her bilim, icat, teknik ve teknolojik buluşlar ebter kalır, güdük olur.
Materyalizm, Popülizm, Faşizm, ve inkarcılık ideolojisini referans alan Batı bilimlerinin; bunca ilerleyişine ve modernleşmesine rağmen, Batı bir türlü hızla artan intiharların, uyuşturucu bağımlığının, şapkınlığın ve inkarcılığın önüne geçemiyor!
Doğu insanı da, Batıyı taklit ede ede; bu günkü belirsizlik buhranına gömülmüştür... Özelikle İslâm beldelerinde yönetici olan kadroların; Üniversitelerin bu kadar çoğalmasını rağmen, hala; ateizm, Deizm, Agnostizm, Liberalizm, Komünizm ve Laisizme yönelip inkarcılığın karanlık girdabında can çekişmelerin nedeninin; islamın emrettiği ilim ve maneviyat ruhundan uzak düştüklerini bilmeleri ve öğrenmeleri anın vacibidir.
Sloganik vurgularla, eğitim, eğitim, eğitim diye nara atanların; gençleri ve toplumu getirmiş oldukları sonuç tam anlamıyla hüsran ve manevi ölüm olmuştur!
Kalın sağlıcakla efendim.
13 Ekim 2022.