İSTİŞARE
İstişare, şura, müşavere, meşveret gibi kavramlar aynı kökten olup yaklaşık aynı anlamda kullanılırlar. Lügatte: “danışmak, konuşarak bir anlaşmaya varmak istemek, fikir alışverişinde bulunmak, ortak bir karara varmak” gibi anlamlarla açıklanır. Yöremizde karşılıklı konuşma anlamında kullanılan “şor” kelimesi de bu kökten gelmektedir.
Peygamber (ASV) Allah’tan “İş husussunda onlarla istişare et” (Al-i İmran, 159.) emrini aldıktan sonra ayetlerle bildirilen açık hükümler dışında hemen her işte sahabelerle istişare ediyordu. Bu metotla, ümmetin çekirdeği durumundaki sahabeler aracılığıyla tüm ümmete istişareyi öğretmeyi amaçlıyordu. Böylelikle müminler arasındaki bağların güçlenmesi sağlanacak, üzücü ihtilaflara meydan verilmemiş olacaktı.
Sosyal hayatta huzur ve düzenin, uzlaşma ve kaynaşmanın en önemli temeli istişaredir. Danışma, fikir alışverişi ve ortak karara varmak, herkesin birbirine ihtiyacı olduğunu ve birbirlerine değer vermeyi gerektirdiğini ortaya koyarak saygınlığın, kardeşliğin gerçekleşmesine de zemin hazırlar. Ayrıca istişare ile alınan kararda herkesin hissesi bulunduğundan uygulamada sorun çıkmaz, herkes sahiplenmiş olur.
Kur’an-ı Kerim’de istişare anlamını ifade eden “Şûrâ” adında bir sure vardır. Müminler için istişarenin önemine şöyle dikkat çekmektedir:
“Onlar Rablerinin çağrısına uyarlar ve namazı dosdoğru kılarlar. Aralarındaki işleri ise istişare iledir. Onlara rızık olarak verdiğimiz şeylerden de bağışta bulunurlar.” (Şura,38)
Zayıf incecik ipler bir araya gelince, sağlam ve kopmaz bir halata dönüşür. Küçücük sızıntılar birleşince nehirleri meydana getirir. Aynen bunun gibi, fikirlerin zayıf da olsalar, bir araya gelmekle, kaynaşması sonucu, güçlü kararlar ortaya çıkar.
Fikirler birer kıvılcım gibidir; ayrı ayrı iken bir şey ifade etmeyebilirler ama birleşince karanlığı aydınlığa çevirirler.
Yüce Allah İnsan yaratılışında tekemmül, yükselme ve gelişim kanunu koymuştur. Bu kanun ise insanlar arasındaki eski tabirle “taksimu’l-a’mal” denilen “işbölümü” kaidesinden akmaktadır. Çünkü insan, yalnızca bir mesleğe yönelik eğilim ve yeteneklerle donatılmıştır. Bu açıdan herkesin her mesleğe kabiliyeti yoktur, her bir insanın gücü, yetenek ve ilgileri ancak bir-iki mesleğe yönelik maharet kazanabilir. İnsanın fikir yapısı da böyledir. Hatta mesleklerin farklılığı, fikirlerin farklılığından doğmuştur denilebilir. Herkesin yetenekleri ve ilgileri doğrultusunda fikirleri ortaya çıkar. Bu nedenle meslekler itibariyle insanlar birbirlerine muhtaç oldukları kadar, fikirler itibariyle de birbirlerine muhtaçtırlar. Fikirlerin harmanıyla, herkesin istifade edebileceği ortak kararlar alınabilir. İstişarede fikir harmanı gerçekleşir.
Bazı kimselerin, toplumun yararı için çok değerli fikirleri bulunabilir. Kimsenin aklına gelmeyen önemli bir fikir onların aklına gelebilir. Öyle içine kapanık müslümanlar var ki kendilerine sorulmayınca görüşlerini ortaya koymazlar. Değerli fikirleri gizli kalır, sonra da sönüp gider. İstişare yoluyla bu değerli fikirler ortaya çıkmış ve istifadeye sunulmuş olur.
Bireysel düşüncelerde hata ve yanılma ihtimali yüksek iken, istişarede bu olumsuzluklar ortadan eriyip kaybolur, doğru ve güçlü fikirler toplum desteğiyle hatadan uzak olur, sağlam bir şekilde ortaya çıkmış olur. Bu nedenle Peygamber (ASV): “istişare eden pişman olmaz, istişareyi terk eden hatadan kurtulmaz” buyurmuştur.
İstişareye girmemiş bireysel kalmış fikirler sönmeye mahkûm hayallerden ibaret kalır. Oysa istişareyle hayalden çıkıp ortak karar hükmüne geçebilir.