EMANETE HIYANETİN TÜREVLERİ

  Beceriksiz ve art niyetli yönetici, kendisinden; Daha akıllı, Daha zeki, Daha dürüst, Daha ufku açık çalışan istemez.   Halbuki kişi daima kendisinden farklı düşünebilen akıllı kimselerle çalışmaya mecburdur.   Bu mecburiyet; katlanılması gereken bir zorluk olmaktan ziyade, büyük bir fırsattır. Bu fırsatı tepmek hem kendine, hem de kentine ihanettir.   İşin sonunda kendi ile beraber kentini de perişan etmek hangi akla hizmettir?   Çağın gereklerini görmezden gelerek 25-30 sene öncesinin vasat ekiplerinden medet ummak ne kadar küçültücüdür.   Geçmişinde başarı olmayan bir yönetici göreve geldiği/seçildiği kurumda ne kadar vakti geçmiş zevat varsa hepsini başına devşirir.   Bazen daha köhne birini bulursa onunla değişiklik yapar ve onların içerisinde kendini üstün görebilecek ortamı oluşturmuş olur.   Oysa bir yönetici, ekibinin; Akıllığı, Dirayetliliği, Doğru sözlülüğü, Dürüstlüğü, Ve ufkunun genişliği kadar güçlüdür.   Böyle bir yönetimi kurmak için çok fazla akıllı olmaya gerek yoktur. Bir parçacık akli melekeye sahip olmak ve olmazsa olmaz “iyi niyetli olmak” yeterlidir. İş zaten iyi niyetli olup olmamakta kilitleniyor. Şayet o varsa tamamdır. Ancak bu durumda sorumlu olduğu mecrada müspet bir varlık gösterebilir.   Aksi takdirde görevinin bittiği gün, hiç kimse tarafından hayırla yad edilmez. Düne kadar yanında olan yalaka tayfanın bile selam vermek istemeyeceği bir hale düşer. Çünkü ciddi bütçelere ve sorumluluklara sahip konumda bulunanlar, sıradan insanlar kadar faydasız durma lüksüne sahip değildirler.   Sıradan insanın faydasızlığı, etrafa zarar vermezken, baş olan insanların faydasızlığı; etrafa zararın ta kendisidir. Hatta hükmettiği nüfusla çarpımı kadar büyüktür.   Hal böyle olunca, Hiç bir boynun kaldıramayacağı veballere dalma ahmaklığı maalesef vücut bulmuş oluyor.