HER KAPTAN İÇİNDEKİ SIZAR
Muhterem Kardeşlerim…
“Önyargılı davranmamalı. İçki içmeyenleri hatasız, içki içenleri hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Kumar oynamayanları hatasız, kumar oynayanları hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Namaz kılanları hatasız, namaz kılmayanları hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Dine uygun tesettürlü bir bayan hatasız, tesettürsüzler hata içerisinde gibi bir duyguya kapılmak çok ama çok yanlış bir düşünce. Dürüstlük giyim kuşamla değil yetişme tarzı ve karakterle ilgilidir. İnsanları giyim kuşamıyla yargılamak çok ama çok yanlıştır. Büyük hatadır. Böyle yanlış duygu ve düşünceye kapılanlar bu yanlışlarından vazgeçmelidir” iddiası çok yanlıştır.
Efendim;
Bir insanın iyi veya kötü olduğu, konuşmalarından, hareketlerinden, yaptığı işlerden anlaşılır.
Bir Hadis-i Şerifte, “Her kaptan içindeki sızar” buyuruluyor.
İmam-ı Rabbani hazretleri de, “Görünüşümüz, bâtınımızın [içimizin] alametidir” buyuruyor.
Yunus Emre de diyor ki:
Kim ki edepsiz gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
İstisnalar hariç, bir adamın işine bak, giyinişine bak, ne mal olduğu belli olur. İstisna olanları hüküm gibi ortaya atmak yanlıştır, hem de çok yanlıştır.
Birkaç örnek verelim:
Eskiden sünnet olmak Müslümanlık alameti idi, fakat bugün sünnetsiz olan birine gayrimüslim demek yanlış olur. Çünkü sayısı az da olsa, sünnetsiz olan Müslüman bulunabilir. Aksine sünnetli olan Gayrimüslim bulunabilir. Çünkü sağlığa uygun diye sünnet olan Hıristiyanlar olabiliyor. Yahudiler ise, zaten sünnet oluyorlar. Bu bakımdan sünnetli olmak kesin bir ölçü sayılmaz.
Allah korkusunun alameti, haramlardan kaçmaktır. Her günahı çok tehlikeli görmelidir! Müminin alametlerinden biri de günahını çok tehlikeli görür.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Mümin günahını başucunda, hemen üstüne yıkılacak bir dağ gibi görür. Münafık ise burnuna konmuş hemen uçacak sinek gibi görür.” [Buhari]
Bedenin bozuk olması, yani günah işlemek, kalbin bozuk olmasının alametidir. Açık saçık gezenlerin veya başka günah işleyenlerin, “Sen, kalbe bak, kalbim temizdir” demelerinin yanlıştır.
İçki içen, kumar oynayan, namaz kılmayan, açık saçık gezen, başka vasıfları ne kadar iyi olursa olsun, bir kere açıktan işlediği bir günahı vardır. O peşinen salih biri olmayı kaybetmiş, fâsık sınıfına girmiştir. Allah’ın emrine isyan ediyor. Tesettürlü olan, çok kötü olsa bile, açıkça bir günahı görülmemektedir. Fahişelerin hemen hepsi açık saçık giyinir. Tesettürlü kadından da fahişe olabilir, ama bu oran çok azdır. Onun için kıyafetlerin önemi inkâr edilemez. “Dürüstlük giyim kuşamla değil” diyen cahil türedilere itibar etmemelidir.
Bir Hadis-i Şerifte buyuruluyor ki:
“Din cahillerinin çoğalması, kıyamet alametlerindendir.” [Buhari]
Haram işleyene, günah işlediği bilinene, açıktan günah işleyene fâsık denir. Mesela namaz kılmayan, içki içen, kumar oynayan, yabancı kadınlara bakan, hanımını, kızını açık gezdiren fâsıktır. İşlediği günaha da fısk denir. Küçük günaha devam eden de fâsık olur.
Fâsıklar hakkında Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki:
“Fâsık övülünce, Rabbimiz gadaba gelir.” [Beyheki]
“Dinin afeti üçtür: Fâsık Âlim, zalim idareci, cahil sofu.” [Deylemi]
“Fıskı aşikâre olan fâsıka lanet olsun.” [Deylemi]
“Fıskını ilan eden fâsık, hürmeti kaybetmiştir.” [Deylemi]
Kalb gözü nedir?
Kalb gözü, baştaki gözden daha keskin görür.
Nitekim Kur'an-ı Kerimde mealen, “Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı” buyuruluyor. (Necm 11)
Cenab-ı Hak, İbrahim aleyhisselamdaki kalb gözünü kastederek buyuruyor ki:
“Biz İbrahim’e, göklerin ve yerin gizli sırlarını gösterdik.” [Enam 75]
Bu görme işinden habersiz olana da "kalbi kör" buyuruyor.
Kur'an-ı Kerimde mealen, “Gerçekte gözler değil, sinedeki kalbler kör olur” buyuruluyor. (Hac 46)
Kalb körlüğü çok kötüdür. Kur'an-ı Kerimde yine buyuruluyor ki:
“Dünyada [kalb gözü] kör olan, ahirette de kördür.” [İsra 72]
Hadis-i Şerifte de, “Ümmetimden kalb gözü açık, ilham sahibi [evliya] kimseler vardır. [Hazret-i] Ömer bunlardan biridir” buyuruldu. (Buhari)
Kalbimiz bir kararda kalmıyor. Bazen iyiye bazen kötüye meyledebiliyor. Müminin kalbi zaten öyle olur. Kâfirin kalbi hareketsizdir. Kalbimizin temiz mi, kirli mi olduğu günahlara olan durumundan belli olur. Bir Hadis-i Şerif meali:
“Her kalb fitneye maruz kalır. Hangi kalbe bir fitne [günah] sinerse, orada bir siyah leke hasıl olur. Hangi kalb de, o fitneyi reddederse, orada beyaz bir nokta meydana gelir. O kalb, beyaz bir bez gibi bembeyaz olur. Fitne, ona hiç zarar veremez. Bulanık kalb ise, siyah bir taş gibidir. Yamuk veya ters bir bardağa benzer. Böyle kalb iyilikleri tanımaz, kötülükleri yadırgamaz ve hep nefsinin hevasına uyar.” [Müslim]
Demek ki, günahlardan kaçıyorsak kalbimiz temizdir. Günahları rahat işleyebiliyorsak kirlidir. Neyin günah olduğunu da dinimiz bildirmiştir.
Kalbimize gelen Zulmeti temizlemenin yolu konusunda İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Kalbe gelen zulmeti temizlemek için, tevbe ve istiğfar ederek Allahü Teâlâ’ya sığınmalıdır.” (1/171)
Hazreti Ebu Bekir buyurdu ki: Beş zulmetin beş ışığı vardır:
1- Dünya zulmetinin ışığı ibadettir.
2- Günah zulmetinin ışığı tevbedir.
3- Kabir zulmetinin ışığı, La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah demektir.
4- Âhiret karanlığının ışığı salih ameldir.
5- Sırat karanlığının ışığı yakîndir. [Doğru ve şüphesiz imandır.]
Hazreti Osman da buyurdu ki: “Dünya ve dünya malı için üzülmek kalbe zulmet verir. Âhiret için üzülmekse kalbi nurlandırır.” (M.Ç.Y. Güzin)
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)