SÖZ GÜMÜŞSE SÜKUT ALTINDIR
Muhterem Kardeşlerim…
“Söz gümüşse sükut altındır” der büyüklerimiz.
Çünkü, ağızdan çıkan söz muallakta kalmaz, ya sağ tarafa yazılır ya da sol tarafa. Bir söz söylerken hem kendi, hem de karşınızdakinin ahiretini düşünerek konuşun.
Efendim;
Söz insanın terazisidir. Fazlası ziyan, azı vakardır. Az konuşan kınanmaz, üstelik itibarı çok olur. Şaka, alay ve boş konuşmak belaya yol açar. Çok konuşmak dostluğu bozar, lüzumsuz konuşmak ayıpları açar, acı söyleyenden dostlar kaçar. Eğer kalbde darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve bereketsizlik olursa, bunun boş ve yersiz konuşmalardan meydana geldiği bilinmelidir!
Hikmeti konuşmakta değil, susmakta arayın! Susmak aklın süsü ve cehaletin örtüsüdür. Sükut, Âlimin ziyneti, cahilin aybına perdedir. İbadet on kısımdır, dokuzu susmak, biri de kötü arkadaştan uzak durmaktır.
Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır, çok konuşan, gönüldeki hizmet cevherini boşaltır. Az söz edeptir, güzel amelleri korumaya sebeptir. Kişi dilinin altında gizlidir. Sır saklayan murada erer. Hayırlı söz keramet, sükut selamettir.
Çok söz kalb katılaştırır, Haktan uzaklaştırır. Fazla şaka cahillik alameti, sükut et, istersen selameti.
Az söz hikmettir, Rabbimizden nimettir. Dil söylerse gönül susar, gönül susunca, dil zehir kusar.
Söz dinleyen âlim, susan sâlim olur. Kimin azsa sözü, açılır kalb gözü. Dil ederse istirahat, kalb eder rahat. Çok konuşan gaf eder, vakti israf eder. Dil yarası ok yarasından acıdır. Akıllı, bildiğini söylemez, deli söylediğini bilmez. Bilmem demek ilmin yarısıdır.
Sükut, yorulmadan yapılan ibadet, masrafsız takılan bir ziynet, hükümdarlığa muhtaç olmadan ele geçen bir devlet, duvara ihtiyaç duyulmadan yapılan kale, çalışmadan kazanılan zenginlik ve ayıpların kapatılmasıdır.
Bütün pişmanlıklarım söylediğim sözlerden oldu. Söylemediğimden hiç pişman olmadım. Bazı sözleri söylemeye gücüm yetti, fakat söylediğim sözleri geri almaya gücü yetmedi.
Uçuruma giden otobüs
Bir büyüğümüzün, Devleti bir otobüse, hükümetleri de şoförlere benzetip, “Şoföre kızıp, otobüse zarar verilmez. Şoförü beğenmeyen, otobüsü durdurup, usulüne göre şoförü değiştirir. Devlet zaafa uğradığı zaman, sokağa anarşi hâkim olur. Kuzgun leşe gider. Onun için topluma zarar veren çapulculara fırsat vermemelidir” sözüne kızan, kendini bilmez birkaç kişi, “Bu aptal millet, böyle şoförlere oy verdiği sürece, şoförleri değiştirmek mümkün olmaz. Otobüs uçuruma gidiyor, Devlet yıkılıyor. Uçuruma giden otobüsü durdurmak için, ya şoförünü zararsız hâle getirmeli veya otobüsü çalışamaz duruma sokmalıdır. Yani illegal yollarla olsa da, kamu çok zarar görse de, şoförler direksiyondan indirilmelidir” gibi tepki gösterdiler.
Efendim;
Bunların maksatlarının üzüm yemek olmayıp, bağcıyı dövmek olduğu pek açıktır. Yani Devleti koruma bahanesi altında, Hükümetleri yıkmak ve bir kaos oluşturmak için, kamuya her türlü zararı meşru kabul ediyorlar. Orman yakmaları, topluma bomba atmaları, dükkânları yağma etmeleri, banka soymaları, vandallık yapmaları, uyuşturucu satmaları, anarşi çıkarmaları, fuhşu yaymaları bunlardan birkaçıdır. Milletimizin gözü açıldı, yıkıcı propagandalara rağmen, otobüse de, güvenip inandığı şoförlerine de sahip çıkar. Devletimiz güçlendikçe, bunların yalanlarının, iftiralarının fazla bir önemi olmaz.
Yalan zayıflatır imanı, rezil eder insanı.
Dedikodu gıybettir, şiddetli bir afettir.
Alay belki güldürür, ama kalbi öldürür.
Güzel söz sadaka, mahşere nafakadır.
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)