ZENGİNLİKLEŞTİK ANCAK MUTLU OLAMADIK.
Her hane de araba var. Geçinebilecek bir bir maaş var. Kardroplar da çeşit çeşit elbiseler. Neredeyse sırasını takip etme de zorlandığımız, kravatlar, takım elbiseler, yazlık_kışlık ayakkabılar vs.
Ancak, mutlu olamadık.
Peki neden?
Şükrün mikyası, var olan nimete şükür ile olur.
Başta kendi benliğime sesleniyorum,
Ey nefis!
Nedir bu doymazlık. Hep bir arayış var. İstekler, arzular sonsuz...
Her hane de araba var. Geçinebilecek bir bir maaş var. Kardroplar da çeşit çeşit elbiseler. Neredeyse sırasını takip etme de zorlandığımız, kravatlar, takım elbiseler, yazlık_kışlık ayakkabılar vs.
Ancak, mutlu olamadık.
Peki neden?
Şükrün mikyası, var olan nimete şükür ile olur.
Başta kendi benliğime sesleniyorum,
Ey nefis!
Nedir bu doymazlık. Hep bir arayış var. İstekler, arzular sonsuz...
Tükenmeyen bir dünya malı hırsı. Ben de olsun, başkası bana ne diyen Ey nankör nefsim!.
"Hel min meziid?"
Anlayışı bizi derinden yıktı.
Az ile geçinmek. Az ile mutlu olabilmek var iken.
Durmadan koşmak. Koşuşturmak.
Yeter diyebilmek. Bana bir gül yeterken, neden tüm güller benim olsun dedik.
Aldandık.
Sonu olmayan arzularımıza.
Paylaşabilmek. Bu dünya hepimizin. Bizi YARADANI , unutmadan verileni, olmayanlar ile paylaşabilmek. Ekmeğimizi, suyumumuzu. Paylaştıkça nimetin artabileceğini unuttuk.
Dünya malına hakim, doymayanlar. Fakirin, yoksulun malına el koyanlar. Çoğaldıkça, huzur kaçtı. Mutluluk Kaf dağına çıktı.
Sofradan, tüketilen ile çöpe giden israfın arttığı bir dünya.
Sınırsız tüketim ile yol alan, gözü dönmüşler çoğalan bir dünya da.
Bize elbette, huzur da olmayacak.
Milyar dolarların çoğaldığı, Afrika da açlıktan ölen çocukların da orantılı bir şekilde, arttığı bir küre de.
ELBETTE, mutluluk ta bize uğramayacak.
Az ile yetinmek.
Sofradan, var olan ile yetinmek. "Bismillah” ile başlamak. "Elhamdülillah” ile Sofradan kalkmak.
Hem çoğalma vesilesi hem de mutluluk reçetesi.
Rabbım, çok şükür edenlerden eylesin.
Kalın selametle...
Tükenmeyen bir dünya malı hırsı. Ben de olsun, başkası bana ne diyen Ey nankör nefsim!
Hel min meziid?
Anlayışı bizi detinden yıktı.
Az ile geçinmek. Az ile mutlu olabilmek var iken.
Durmadan koşmak. Koşuşturmak.
Yeter diyebilmek. Bana bir gül yeterken, neden tüm güller benim olsun dedik.
Aldandık.
Sonu olmayan arzularımıza.
Paylaşabilmek. Bu dünya hepimizin. Bizi YARADANI , unutmadan verileni, olmayanlar ile paylaşabilmek. Ekmeğimizi, suyumumuzu. Paylaştıkça nimetin artabileceğini unuttuk.
Dünya malına hakim, duymayanlar. Fakirin, yoksulun malına el koyanlar. Çoğaldıkça, huzur kaçtı. Mutluluk Kaf dağına çıktı.
Sofradan, tüketilen ile çöpe giden israfın arttığı bir dünya. "Akıbeti görmeyen, bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ı insaniye, akıl ve fikre galebe ettiğinden ehl-i sefahati sefahatten kurtarmanın çare-i yeganesi, aynı lezzetinde elemi gösterip hissini mağlup etmektir. Bu zamanda ahiretin elmas gibi nimetlerini, lezzetlerini bildiği halde, dünyevi kırılacak şişe parçalarını onlara tercih etmek, ehl-i iman iken ehl-i dalalete o hubb-u dünya ve o sır için tabi olmak tehlikesinden kurtarmanın çare-i yeganesi, dünyada dahi Cehennem azabı gibi elemleri göstermekle olur ki,.. Diye bizi uyran Said Nursi.
Sınırsız tüketim ile yol alan, gözü dönmüşler çoğalan bir dünya da.
Bize elbette, huzur da olmayacak.
Milyar dolarların çoğaldığı, Afrika da açlıktan ölen çocukların da orantılı bir şekilde, arttığı bir küre de.
ELBETTE, mutluluk ta bize uğramayacak.
Az ile yetinmek.
Sofradan, var olan ile yetinmek. "Bismillah” ile başlamak. "Elhamdülillah” ile Sofradan kalkmak.
Hem çoğalma vesilesi hem de mutluluk reçetesi.
Rabbım, çok şükür edenlerden eylesin.
Kalın selametle...