BABADAN OĞULA BİR NASİHAT
Her piri faninin, tavsiyeleri bize ışıktır.Bir ömür ile kazanılınan tecrübeler, bir dakikalık sohbete sığabilir.
Bu tavsilerden bir kaç tanesi de, Rahmetli babamdan dinlediklerimiz.Siz değerli okuyucularım ile paylaşmak isterim.
Derdi ki:"Yavrum, el ile mısır tanesini toplayıp, el değirmenin de un yapmayı unutmadık. Bırakın mısır ununu, çoğu zaman mısır olmazdı. Arpa yı el değirmeninde öğütür, unu ile idare ederdik. Bu ekmeği bulduğumuz da da Allah'a çok şükür ederdik."
Bu anısını, neden bizimle paylaşırdı peki?
Yokluk çekmediğimiz için. Kıtlık çekmediğimiz için. İçinde olduğumuz bolluk için, çok mutlu olmamız gerektiğini vurgulamak için.
Günümüzde, bırakın arpa ekmeğini, mısır ekmeğini yemeyi. Çöpe giden tonlarca, Buğday ekmeğini görünce, İnsan bir içten eyvah! diyor.
Yokluk görmedik. Kıtlık görmedik. İnsallah görmeyiz de. Ancak bunca israf, ile insanlık nereye gidiyor. Bir düşünmek lazım. Geçmişten ders almak gerekiyor.
Ayrıca, ekmek yapmak için hazır un da o zamanlar yok idi.
"Eşek, ya da deve sırtında 30 km yol alır, Bozova ya su değirmenine giderdik. Bir gün gider, bir gün sonra da dönerdik." derdi.
Bu hikayesini anlatırken, bize bir rüya gibi gelirdi.
Ancak, hepsi gerçek idi. Yolda, un çuvalının bir de deve sırtında, yere düşmesini anlatırken, bazen gözleri dolardı.
Çünkü, yere düşen 70 kiloluk un çuvalının, tekrar deve sırtına yüklemek, her baba yiğidin harcı değil idi.
Bütün bu zorlukları, neden anlatıyoruz. Çünkü, günümüz de gençlik bir, şükürsüzlük içinde.
Tarih, bize geçmişten günümüze bir ışıktır.
Bu yaşanmış hikayelerden, yola çıkarak, zamana, mekana, nimetlere bolca şükür edelim.
Dünden ışık almayan, insanın, yarını da karanlık olabilir.
Her daim, yaşlı insanları dinlemek lazım. Onların yaşanmış olduklarından, bize elbette bir ders vardır.
Görüşüne edek.
Kalın selametle..