YALAKALIK ÜZERİNE NOTLAR
Yalakalık manevi bir hastalıktır galiba. Ya da genetik olabilir mi acaba? Tabi ki hayır. Bu sonradan meslek edinilmiş olan kötü bir kazanımdır... Lakin, yalakalık mesleği; bir kısım insanlarda daha çok göze çarpmaktadır... Herif, kendisini yaratan Aziz ve Celil olan Rabbine karşı kulluk vazifesini yapmaz; ama fani olan efendisine, ağasına, beyine, patronuna, parti başkanına, müdürüne, şantiye şefine gelince; onların önünde el pençe divan durur, iki büklüm olur ve çevreden edindiği malumatları bir bir onların kulaklarına fısıldayıp durur ki; karşılığında sadece bir aferin veta bir sırıtkanlık duysun ya da görsün! Çünkü yaptığı bu meşum işten nemalanmak, onun için bir halet-i ruh haline gelmiştir! Efendilerinden kendisine yapılan bir aferin bile, onu kanatlandırıp havaya uçurur(!) bu da onun için paha biçilmez olur. Aman Allah'ım!
Böyleleri de var mı demeyin. İstif İstif varlar hemde. Bundan 20 küsür yıl önceydi galiba, bir kaç arkadaşımla bir köyde çalışıyorduk. Mihmandarımız Eyyub beyle, akşam yemeğinden sonra hasbihal ederdik. Eyyub bey hoş sohbet bir adamdı gerçekten. Sonra bir ara, söz dönüp dolaştı, Yahudi ve Hristiyanlara gelince; Eyyub bey bana aman hocam, çok uzağa gitmene ne gerek var, bizim köyde bolca Yahudi var deyince, ben haliyle biraz panikledim tabi. Eyyub bey devamla, bak hocam dedi, bizim köyde öyle münasebetsiz, öyle yalaka ve yalancı herifler var ki; inanın Yahudileri sınıfta bırakacak kadar meş'umdurlar.
Üstelik heriflerde, kötülük adına ne ararsan var ama onlarla yalnız kaldığında kendilerini size barış güvercini olarak lanse etmeye çalışırlar. İnanın hocam dedi, bunlar hem Müslüman geçiniyorlar hemde şeytanın aklına gelmeyen şeyleri tezgahladıkları için, daha tehlikelidirler, diye sözünü bağlamıştı...
Yalakalıkla ilgili o kadar deyim, atasözü ve özlü sözler var ki; biz sizinle burada sadece bir kaç tanesini paylaşalım istedik: "Eğer sevmediğin bir insan varsa, ona kötülük yapmak için uğraşmayın. Onun çevresine yalakalar toplayın ve sevmediğiniz insanın çöküşünü bir kahve eşliğinde keyifle izleyin. Ya işte, yalakaların son verdikleri hayatlar ve saltanatlar...
"Yalakalık arttığı günden beri, hak ve hukuk çiğnendi, ahlak bozuldu. der, Tolstoy.
Yalakalık yaparak yol alacağıma, kişiliğimle yolda kalırım daha iyidir! Bu ve buna benzer, yalakalığı meslek haline getirmiş olan kapı kullarıyla ilgili daha nice sözler vardır.
Yalaka olan kimsede, onur ve haysiyet aranmaz, çünkü yoktur.
Yalaka olan kimsede, dürüstlük beklenmez, çünkü onun hayatında öyle bir isim bulunmaz.
Yalaka olan kimsede, dar ve zor günün dostluğu aranmaz, çünkü o, menfaatperesttir nerede fulus, oraya cülus kaidesince hareket eder, şekilden şekile girmeyi, akıllılık zanneder zavallı.
Yaşadığımız modern asırda, Yalakalık mesleği daha çok; politika ve feodalizm cephesinde para (!) etmeye başladı. İnsanlık tarihi boyunca, gelmiş geçmiş bunca zalim, gaddar, sömürgeci, vampir, derebeyi ve merkezi yönetimde olan çakma yöneticileri alkışlayan, onlara yalandan birçok şeyler uyduran, dedikodu yapan, laf götürüp getiren masalcı yalaka takımları hep var olagelmişlerdir...
Yalakalık; özet olarak, karakter ve kişiliğin zaafa uğramasıdır. Yalakalık; son zamanlarda, tabir caize kurumsallaşmış bir hal almakla, madde planında kendine bir yer edinmeyi başardı(!) gibi görünmektedir. Yalaka zümresi; takım ve ekip halinde çalışıyorlar artık. Siyasetten bürokrasiye varıncaya kadar, bir ahtapot gibi her tarafa yayılmış ve içtimai düzenin denge, nizam, huzur ve ahneginin bozulmasına sebep olmuşlardır. İdarecilerin kapısında soluyan yalakalar, rızıklarını Allah’tan değil; kapılarında eşik kulluğu yaptıkları efendilerinden beklemektedirler. Halbuki, her canlının rızkını, "RAHMAN" sıfatıyla veren Aziz ve Celil olan Rabbimizdir, keşke bilselerdi.
Hatırlayınız, sihirbazların Firavuna; şayet biz Musa ve Harun (a.s)'a galip gelirsek, herhalde sana yakın olanlardan olacağız demişlerdi. Onların o anki durumlarını bakınız Kur'an'i Kerim nasıl tasvir etmektedir: "Sihirbazlar Firavun'a geldiklerinde: "Eğer galip gelirsek bize bir ödül var mı?" dediler. (Şuara/41, A'raf/113) Firavun'a yalakalık yapmakla meşhur olan sihirbazlar, ilk önce ödül işlerini garantiye alıyorlar ve daha sonra; işe koyulmaya başlıyorlar. Tabi, galip değil mağlup olduklarında, secdeye kapanıp iman etmişlerdi.
Pek tabidir ki, hidayet Allah'tan olduğu için; Firavun'nun usta olan sihirbazları, Musa (a.s)'nın asasının büyük bir ejderhaya dönüşüp ve onların bütün oyun ve hilelerini yutup bozguna uğrattığını gördüklerinde; hepsi birden, haşa bu bir sihir değil, bu ilahi bir mü'cizedir deyip secdeye kapanıp Musa ve Harun'un Rabbine iman ettiklerini ilan ettiler.
• Ve sihirbazlar secdeye kapandılar. (A'raf/120) Evet, Firavun; her ne kadar kendisine yıllarca yalakalık edip onu metheden adamlarının iman ettiklerini gördüğünde onların ellerini ve ayaklarını çaprazlama kestirdiyse de; hiç olmazsa onlar, hidayet nimeti sayesinde Allahın lütfuna mazhar olup ebedi hayatlarını kurtarmışlardı...
Yani, uzun lafın kısası şudur: "Yalakalık, bir karakter ve mizaç sorunudur. Aynı zamanda, ruh-i bir illettir. Şayet söz konusu olan illet, iman, tevbe ve salih amellerle tedavi edilmezse, sahibini felaketlerden felaketlere sürükleyeceği muhakkaktır!... Değerli dostlar! İnsanlık tarihi kadar eski ve onunla yaşıt olan Yalakalık hastalığı, zamanın her devresinde var olmuş ve var olmayada devam edecektir... Allah hidayet versin onlara ve onlara imrenmeye çalışan zavallı bilmezlere. Allah'ın selamı hidayete tabi olanların üzerine olsun. Kalın sağlıcakla efendim! 13 Haziran 2022.