“YAŞAMAK İÇİN YEMEK” VEYA “YEMEK İÇİN YAŞAMAK”

            “İnsan yaşamak için yemek yemelidir”  veya “ insan yemek için yaşamamalıdır” gibi ifadeleri kabullenip özünde tatbik için kararlı olursa kişi, sağlıklı yaşamak için mükemmeli yakalamak noktasında önemli bir prensip edinmiş olur diye düşünüyorum. İnsan yalnız karnını doldurmak yerine, hayatını sürdürebilmenin çabasında olmalıdır. Kendi yaşamında yemek ve içmek konularında esaslı ve kesin kıstaslar koymalıdır. Bu kıstaslar sağlıklı bir yaşam için en uygun düzeyde olmalıdır.           İnsanların beslenmelerinde yanlışlıkların artması ekonomik gelirleri ile yakından alakalandırılır. Daha açık bir deyişle insanlar yoksul olduğunda satın alamama sıkıntısı ile yeterli ve dengeli beslenememek gibi bir inanış içine girer. Halk arasında yetersiz beslenme “Etsiz yemek” veya “lüks gıdaları” tüketememek gibi yanlış bir tanımlama ile bilinir. Oysa Yetersiz ve dengesiz beslenme insan vücudunun ihtiyacı olan besin öğelerinin az ve tek taraflı olarak alınmasıdır. Lüks gıda olarak bilinen birçok gıda vardır ki sağlıklı yaşam için pek tavsiye edilmez. Mesela Sucuk, salam, sosis başta olmak üzere et ürünleri, kızartılmış kanatlı hayvan etleri vb. Tek taraflı beslenmeden kasıt şudur ki; kişilerin günlük diyette besin gruplarından bir veya iki tanesiyle yetinmesi ve her gün aynı gıdaları yemesidir. Bir başka deyişle insanların yemek seçmesi olarak da söylenebilir. Beslenme, Diyetetik bilimcileri ve doktorlar sağlıklı beslenmenin sebze ve meyve ağırlıklı beslenme olduğu yönünde görüş bildirirler. Karnabahar, kereviz, pancar, Brokoli, bamya gibi sebzeleri günlük diyet içinde tüketmek gerekmektedir.  “Etsiz yemek” olarak da isimlendirilebilecek veya yoksul yemeği olarak nitelendirilebilecek bu tür sebze yemeklerinden oluşan beslenme şekli  aslında en ideal beslenme şeklidir.            Varlıklı insanların bir kısmı besin maddelerini aşırı ve ihtiyacından çok daha fazla tüketerek veya yeterince hareket etmeyerek sağlıksız koşulların oluşmasında önemli sayılacak bir durumun içine girerler.  Bu durumda sağlıklı koşulların olması ekonomik gelirlerde çok ince bir çizgi oluşturur. Yoksul insanlar birçok yönden birçok şartlardan yoksun oldukları için ve birçok gıda maddesini alamadıkları için sağlıksız bir yaşam sürmek zorunda iken, varlıklı insanlarda her şeyi ziyadesiyle yemek veya rahat yaşamak adına bütün imkânları kullanabildiklerinden dolayı sağlıksız yaşamaya mahkûm olmaktadır. Ekonomik yönden zengin insanların tümü bu şekilde olmasa dahi önemli bir çoğunluk bu durumdadır Bu gerçekten hareketle,  insanlar doğru beslenmeyi zenginliklerinin ölçüsünde değil de, yaşam standartları oluşturarak benimsemelidirler. Marjinal noktalarda olmamak gerekir. Herkes yaşadığı hayatın standartlarında kendince bir beslenme çizgisi oluşturabilir. İnsanların beslenmelerinde ön plana çıkan iki temel sebep vardır.                Birincisi; Besinlerin organoleptik yapısıdır ki bu maddelerin duyu organlarını etkileme yeteneği olarak algılanabilir (besinlerden alınan koku lezzet vb.)                İkincisi; besin maddelerinin besin değeri veya besleyebilme gücüdür.       İnsan beslenmesinde her iki sebep de önemlidir. Ancak, asıl olan besin maddelerinin besin değeri yani, ihtiva ettiği besin öğeleridir. İnsan vücudunun bundan faydalanabilme ölçüsü vardır. Besin maddeleri ihtiva ettikleri besin öğelerine göre gruplandırılır. Mesela, Besin maddeleri sınıflandırılırken; Et, süt yumurta, Kuru baklagiller (Fasulye, nohut, mercimek, börülce vb.) aynı grupta yer alır. Bunun sebebi bütün bu sayılan maddelerde protein yoğunluğudur. Örneğin; et pahalı bir gıda iken, aynı amaç yumurta ile sağlanabilir. Mercimek gibi tahıllarda protein oranı yüksektir. Bu yemeklere çok az katılacak hayvansal protein (kıyma gibi) sorunun çözümünde yararlı olmaktadır. Az bile olsa birçok gıdanın birlikte alınmasının yararları yüksektir Kişiler doğru beslenme kıstasları oluşturacağı zaman, vücudun besin ihtiyacı düşünmeli ve beslenme stratejisi buna göre belirlenmelidir. Bunun için besinler konusunda bilgi sahibi olması şarttır. Gelir düzeyi kısıtlı olan bir ailenin, en az masrafla dengeli beslenme yollarına başvurmaya çok özen göstermesi gerekir.  Varlıklı aileler içinde durum farklı değildir. Beslenmenin bilinçli yapılması insanın sağlıklı yaşayabilmesinin anahtarıdır. Zengin insanların varlığından dolayı ihtiyacından fazla yemeleri elbette ki zararlıdır. Mevlana Hazretleri bu konuda  “Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebildiğin kadar yersin” diye buyurmuştur. Bunun aslında tam olarak anlamı şudur. Kişi ne kadar zengin olursa olsun yemesi gereken miktar belli olmalıdır. İhtiyacı olan besinleri fazla yememelidir. Beslenme insana verilen sınırsız bir yemek yeme veya bu yemeklerden sınırsız zevk alma becerisi değil, hayatın devamı için zaruri bir görevdir. Bu görevin ifasında insanın örnek alacağı merci Hz. Muhammed (S.A.V) dır.             Hz. Muhammed (S.A.V.)İn beslenme şekli incelendiğinde “Yaşamak için yemek yediği” ve bunu tüm insanlara da tavsiye ettiği görülür. “İnsan, karnının üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de teneffüs etmeye ayırsın.” Şeklindeki Hadis-i şerifleri bunu açıkça göstermektedir. Buna benzer birçok hadisi-i şerifte günde iki öğün ve az yemenin, doymadan sofradan kalkmanın, lokmaları ağza göre almanın ve iyice çiğnedikten sonra yutmanın önemine değiniyor.           Hz. Peygamber(S.A.V) döneminde doktora ihtiyaç duyan çok az kişi olduğu rivayet edilir. ‘Tıbbi Nebevi’de bununla ilgili olay şöyle nakledilir: Asr-ı Saadet’te, hükümdarlardan biri Peygamber Efendimize hizmet için bir doktor göndermiş. Bu Doktor, Efendimizin yanında uzun süre kalmış ve hastaları tedavi etmek için beklemiş. Fakat tedaviye çok az kişinin ihtiyacı olduğunu görünce geri dönmek için izin istemiş. Peygamber Efendimiz de az hastalanmanın sebebinin, ‘ashabın iyice acıkmadıkça yemek yememesi ve yemekten tam doymadan kalkması’ olduğunu söylemiştir. Az hastalanmak sağlıklı yaşamın karşılığıdır. O halde Hz. Muhammed (S.A.V)’in emir ve tavsiyelerine uyup, sağlıklı yaşamak gerekir. Afiyette kalın Samburek47gmail.com.