KENDİME NOTLAR

"Kişi hep yeniden ölendir; ama, aynı zamanda, kişi hep yeniden -ve yeniden-doğandır. Çünkü, kişi, hep, kendi kendisini yeniden yapandır. Yeni doğuşlarımız, hep, kendi kendimizi yeniden yapışlarımızdır. Kişi, kendini doğurandır. Ancak kendi kendilerini doğurabilenlerdir yeniden doğabilenler..." “Kendi yolunu bulamayan, bütün yolları boşuna yürür..." (Oruç Aruoba; Yürüme)   Ah, kitaplar! Kitaplar olmasaydı ne yapardım? Nasıl nefes alırdım, nasıl çıkardım bunaldığım yaşamın içinden, nasıl hayat bulabilirdim? Kitap, dünyanın zindanlarından kurtulabilmek için kendimize pencere açmaktır. Yaşam ile hayat arasında kitabın açtığı yolda yürüyerek sürekli bir oluşla ancak hayat bularak insan kalabileceğimi düşünüyorum. Abarttığımı düşünebilirsiniz ama kitap, kendim için, kendimce bir kendilik ortaya koyabilmek açısından varoluşsal bire eylemdir. Ve bu anlamda hayati bir unsurdur. Esasen okunan her kitap kendimize, kendimizce yol azığıdır, yol notlarıdır, yolu nasıl yürüyeceğimize dair kendimize kendimizden bir beyan mektubudur, yol-namedir…  Bu yazı tam da yukarıdaki girizgâh bağlamında; kendime, kendimce bir yol-name hazırlamak amacıyla okuduklarım ve yazdıklarımdan müteşekkil bir “kendime notlar” oluşturmak kaygısıyla oluştu. Belki benim gibi kendini arayanlara, kendini bilmek derdinde olanlara “kendiyle uğraşanlara” “kendinin peşinde olanlara”  da rehberlik eder. Ya da ne bileyim, belki de yürüdüğüm yolda hemhal olabileceğim, hemdert olabileceğimiz, aynı yol-name ile yoldaş olabileceğimiz yüreği yüreğime şifa olacak yol arkadaşları ile buluşmaya vesile olur. Böyle bir buluşmaya varsanız, buyurun o zaman birlikte yürüyelim. "İnsanın ruhunda koca bir ateş yanıyor olabilir, ama hiçbir zaman kendi kendisini ısıtamaz onunla; gelip geçenlerse yalnızca bacadan çıkan cılız dumanı görürler ve yollarına devam ederler. Şimdi bak, yapılması gereken şu: İçindeki o ateşi körüklemeli kişi, kendi kendine yeterli olmalı..." (Theo'ya Mektuplar; Vincent Van Gogh) **** Kendimiz olabilirsek; kendi mekanımızda, kendi zaman anlayışımızı ortaya koyabilirsek, ezcümle zaman, mekan ve insanı birleyerek “biz“ olabilirsek; zaman ve mekân kafesinin kapısından öz(ü)gürlüğe ulaşabileceğiz. İşte o zaman; İnsan, kemâlâta, zaman, an-ı daime, mekân, imkâna dönüşecek. Ve insan, “BİR”e ulaşacaktır... **** 'İç âlemimiz asıl evimizdir bizim, biz asıl orada yaşarız. Oradan dünyayla ve diğer insanlarla ilişki kurarız. Orası ruhumuzun üssüdür bir nevi. İnsan demek; bir iç âleme, bir gönül dünyasına, bir içselliğe sahip olan varlık demektir. İnsan kendi içine düşmeden böyle aleme sahip olamaz, keza böyle bir aleme sahip olmadan kendi içine düşemez..."(Özkan Gözel; Kendi İçine Düşmek) **** Kendi özünün ne olduğunu fark edemeyenler, yaşamlarının öznesi olamayacaklardır. Yaşamlarının öz/nesi olamayanlar da başkalarının yüklemi olarak yaşamın yükünü çekmeye mahkûmdurlar... **** "İçindeki insanı bulma çabasında olan insan, kendinden kendine yolcudur. Bu yolculuğun rehberi de koruyucusu da tek bir şeydir; o da aşk. Çünkü insanın kendi iç dünyasındaki hesaplaşmalar ve değerler çatışmasından salimen kurtulup irfâna ulaşması pek güçtür... Bu mücadele ortamında, ne akıl kalır ne de vicdan! Aklı da vicdanı da yeniden göreve çağıran aşktır. Zira "Aşk olmazsa meşk de olmaz!" Bu bakımdan aşk yahut daha genel bir ifadeyle sevgi, insanın içindeki asıl özü tanıyarak kendi farkındalığına ulaşmasında hem bir rehber ve hem de muhafız olarak önemli bir görev ifa ediyor (Bilal Kemikli; Sufi, Aşk ve Ölüm) **** Kendi ile hesaplaşmaya cesareti olamayanlar, bir dur'uşa sahibi olamayacağı için hep başkalarıyla vuruşmak zorundadırlar. Zira duruş için; durmak, sakinleşmek, kendi içine düşerek, dışarıdan içeriye, başkalarından kendine doğru bir yol gerekecektir... **** "Kendi karanlığından bihaber başkalarının karanlıklarıyla meşgul olanlar kendinin kâşifi olmayanlardır. Kendinin kâşifi olamayan ne içindeki ne de dışındaki âlemi keşfedemez. İnsan en önce kendinin kâşifi olmalı bu yüzden. Hatırla kendini. Kendini sakın unutma..." (Zeynep Merdan; Kendilik Bilinci) **** “Varoluşsal tehcir kavramı "şiddet yoluyla bir kişinin kendi varoluşunu terkedip başka bir varoluş şekline gitmesine neden olmak" olarak tanımlanabilir. Burada kastedilen coğrafi-mekansal bir yer değiştirme operasyonu değil, kişinin bedenini, zihnini, duygularını, nefsini kimliğini ve varlığını hedef alan varoluşsal bir yer değiştirme operasyonudur..." (Ömer Kemal Buhari; Varoluşsal Tehcir) **** "Sen kendine bak başkasına bakma... Kendinle uğraş başkasının nasıl yaşadığı seni alakadar etmez, kendi işine bak. Kimse söylemediği şeyi yapmasın, yapmadığını da söylemesin yeter. Bu kadar basit aslında... Modernite, bakışın dışarıya çevrilmesiyle başlayan bir hadisedir. Hâlbuki vahiy dini İslam diyor ki, 'önce kendine bak! İç dünyana bakarak başla, çünkü dışarıda gördüğün zaten iç dünyanın yansımasıdır..." (Sadettin Ökten; Örselenmiş Osmanlı'dan Medeniyet Umuduna) **** Dön içine, Gönlüne dön, Dön yüreğine! Fark et kendini... Bir yol bul, Bir yol ol, Yolda ol... Sırrı ara... Sırrın sırrını ara. Kalbine dön, Evine dön, Kendine dön. Kabene yönel... Arındır putlardan yüreğini, Temizle kendini kirden ve pastan... Uzaklaş uzaklaştıranlardan.... O'na yaklaş. O'nla ol. O'nla dol...