“YOL”A NOTLAR…
"......
Anlaşılmıştır ki;
Yolcu da,
Yol da,
Menzil de
Sensin....!"
Azizüddin Nesefi
İbn Arabi, kelimeyi tarif ederken; “Kelime yara izidir” diyordu. İnsanda izi olan kelimelerin insanın üzerindeki etkisi daha sağlam olacaktır. Kavramları kavrayabildiğimiz oranda, “kavi” oldukları oranda; tutunabileceğiz, bizi tutacak, kavrayacak, sıcaklığını hissettirecektir. İnsanın kelimelerle ilişkisini önemsiyorum. Zira bazı kelimeler, insanın hayata bakışını, duruşunu, yaklaşımını dahası baştan ayağa hayat felsefesini ortaya koyar. Kendisinde izi olan kelimeleri olmalı insanın o kelimelerle hayat yolunu yürüyebilmeli… Yazımıza böyle bir girişle başlamamızın sebebi esasen benim için böyle bir kelime olan yol ile ilgili, yola dair, yolcuya dair, yoldaşa dair bazı notlarımı hayatımda yeniden ve yineden bir yola çıkış öncesinde hatırlamak ve hatırlatmak içindir. Evet, sözü daha fazla uzatmadan sizi benim için yol azığı olan notlarla baş başa bırakayım… Yolunuz, yolumuz açık olsun efendim…
"Yolcu da, yolda, menzilde bir değil midir?
Kend'oluş, kendinden kendine yolculuk değil midir?
Kend'olmak, kendine doğru gelmek değil midir?
Başlangıçta (ve/ya sonda) dürülü olan neyse öz-lem'e de yani kend'olmada açar kendini. Yolda olmak, özlemektir; zira, öz-lemiş olmaktır yola çıkışı mümkün kılan ve ara-yan olarak öz-leyen arada olmaya bırakılmışlığında öze doğru yola çıkmıştır çoktan...
Özlemek, öze doğru yolculuğa baştan sona refakat eder; yolda, yolcu yolun, yol yolcunun refiki olur. Yolda, yol ve yolcu birbirine karışır.Yolla hemhal olur, yollaşırız böylece. Yürürüz, yol bizimle yürür.
Yürüyen yola yoldaş oluruz. Yürüdükçe yolun kendi, aradıkça arayışın kendi oluruz. Yollanmışlığımız, kend'oluş yolculuğumuzun, bir başka ifadeyle özlemeyle belirlenen olmaklığımızn ifadesidir."
( Özkan Gözel; Öznenin Hakikat Kaygısı)
****
“Anladım üstadım / yol / yolcu/anladım /ama işte görüyorsunuz/ bu yol böyle yürünmüyor / işte görüyorsunuz/ bazı yolculuklar yolcuyu yola getirmiyor/ yola kiminle çıktığımıza dikkat etmek gerekiyor / birlikte yola düştüğümüz adamlar bir türlü yola gelmiyor/ hayallerimiz yarı yolda kalıyor /işte görüyorsunuz üstadım/ yolcular yolunda gitmeyince işler de yolunda gitmiyor/ yoldaşların yolsuzluk yapması büyük felaketlere yol açıyor / yol boyunca beraber olduğumuz adamlar gönlümüzü yolgeçen hanı sanabiliyor / işte görüyorsunuz /kervan yolda düzülmüyor/yol yordam bilmeyen eşkiyalar yol kesiyor/ yol başında durup yolunu şaşıranlara yol göstermek lüzumu hasıl oluyor/ işte görüyorsunuz/ birlikte yola çıktığımız kişi yoldan çıkarsa yol yakınken bir yolunu bulup ona yol vermek gerekiyor/(...)/biz bu yola baş koyarken bazıları taş koyuyor / biz bu yolda ölmeyi göze alırken bazıları kısa yoldan köşeyi dönmeyi planlıyor /işte görüyorsunuz üstadım /bir yolcu yolda; yanyana, omuz omuza yürüyecek bir kavi yoldaş bulamıyor...”
(Ömer Faruk Dönmez; Bir kitap Bir Balta)
****
Yolumuzu ve yoldaşlarımızı iyi seçmemiz, bir anlamda kendimizi de seçmemiz demektir. (…)
Dünya hayatı, bir yolculuktur. Bu yolculuğu güzel yapan, aziz hatıralardır, inceliklerdir, dostluklardır, fedakârlıklardır. Kısaca yol değil yoldaş.
Derler ki mekânın şerefi oturan iledir. Yol da öyledir. Yürüdüğü yol insanın kendisidir. Yolculuk sırasında, öncelikler değişebilir. Sözgelimi, maneviyattan maddiyata dönülebilir. Nefsin arzu ve istekleri galip gelebilir. Yerini yadırgayabilir. Kıskançlık gibi kötü huylar edinebilir. Dostluk yürürken, yoldayken kendini gösterir. Yürümek ise yürekten gelir. Dostluğu meydana getiren iyi değil kötü günlerdir, yoldaki engellerdir. Denenmemiş, imtihandan geçmemiş birliktelikler, dostluktan sayılmazlar.
Yolda olmak ile yoldan geçmek arasında, sandığımızdan daha büyük fark vardır…”
(İbrahim Tenekeci; Sürekli Kayıp)
****
“Yol ve menzil inşa edici bir süreçtir…” Akif emre
****
"Yol, kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir...
"Bir yeri terkederek bir yola çıkmanın gereği, kökten bir kararlılıktır - yerde de yolda da ne olursa olsun, yılmama; hep, sürekli, ilerleme kararlılığı... Bir yere ulaşmak isteyen kişinin tutabileceği tek yol, hep yolcu olma yoludur…
Yol, iki yer arası değildir- yer, iki yol arasıdır. Yola çikan kişi, bir yerden kalkıp bir yere ulaşmağa çalışan
değildir- yolu yürüyendir. Yer görelidir; mutlak olan, yoldur -ya da, yürümek..." (Oruç Aruoba; Yürüme)
****
"Varlık, yalnızca "vardıran şey", şu halde yol değil,
dahası kendisi "varan" ya da "varıcı olan" şeydir yani "yol-da-olan "dır, "yolcu"dur;
böyle bakıldığında varlığın hali yol/cu/luk olarak da düş/ünülüp-anlaşılabilir.
Özvarlığımızda (kend'oluşumuzda) olduğu gibi, varlık söz konusu olduğunda da, yol-yolcu-ve-yolculuk birbirine karışır, hemhal olur, giderek de özde-eş-olur. Burada, öz-de-eş-olma, "aynı-olma" demek değil ama "birbirine-ait-olarak-birbirinden-olma" demektir..."
(Özkan Gözel; Ne Varlık ve Ahlak)
****
"İnsanı anlatmak değil, susmak yorar.
İnsanı yaşamak değil, gizlemek yorar.
İnsanı yol değil, kalmak yorar..."
(Tarık Tufan ; Geç Kalan)
****
"Yolculuk zor. Yol oğlu olmak zor... Bulamazsak bile aramak güzel. Onun yolunda olmak güzel... Bulamamaktan korkumuz yok. Aramamaktan korkumuz var. Yoldan dönmekten var endişemiz.
Başka yollara sapmaktan... Dua edelim ki yol bizi terk etmesin. Üstünden geçmemize izin versin...
Kişi yolu terk ettiğini düşünse de yol onu terk etmemişse, gider gider tam yolun ortasına atar. Yolun ortasına düşmek niyetiyle yazıyorum. Bulamazsak da yolda olmak, aramak zevki de bir şeydir..."
(Kamil Yeşil; Yol Durumu)
****
”Biz yola çıktığımızda, yürüyüşümüz ile yol birlikte birbirlerini var-ederler. Yürümek, yolun varlık koşuludur; yürümeyenin yolu yoktur; çünkü adım atabileceği bir önü yoktur; dolayısıyla niyetleneceği bir yönü yoktur.” (İhsan Fazlıoğlu)
****
"Yürürüz yürüyebilirsek. Özümüzün yolunda. Kendimizin. Garip bir durumdur öz yolculuğu: Özgürlük ister, özerklik, bağımsızlık. Yoksa nasıl çıkılabilir böyle bir yolculuğa? Öze giden yol çetin: Bilgi istiyor. Araştırma istiyor. Yürek istiyor. Kendine güven istiyor. Öze giden yol, öz yolu diyelim kısaca ona, kendine güvenen insanlar istiyor, yolculuğu göze alan..." (Ahmet İnam ; Yaşam Bizi Çağırırken)
****
”Dar kapıdan girmeye çabalayın. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı büyük ve yol geniştir. Bu kapıdan girenler çoktur. Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar çok azdır.”
(Andre Gide; Dar Kapı)
****
“Hâsılı yürümektir gayemiz, yoldur düşüncemiz, seferdir bize düşen. Yoldaysak her şeyin “yol”unda olduğu umudunu taşıyabiliriz. Yolda olmak meselesi olmaktır. Meselesi olanın heybesinde umut vardır, hayalleri vardır, idealleri vardır. Değerleri, fikirleri vardır. Uğruna yola çıkılan misyonu vardır. Ancak umuda, hayale, ideale kavuşmak kolay değildir, dikeni vardır yolun, çilesi vardır. Dikeni olmayan yolun sonu delalettir. Yükü ağırdır yolcunun, o yüzden zora talip olandır yolcu. Yol üzre yol vardır, yoldan çıkaracak, yolcuyu cazibesiyle tarumar edecek, “dünya nimetleri” vardır. Yolda; yoldan çıkmadan, yol kesici olmadan bir yürüyüştür esas olan. Yolda olmanın kendisi esasen bir meseledir. Ya da mesele yolda olmaktır, mesele yola, yolun sıkıntılarıyla beraber katlanabilmektir, mesele yolu yormadan, yolu bozmadan, kendini bozmadan yürüyebilmektir. İşte o zaman y/ol “ol”a dönüşecektir, değilse yolun oldurduklarından değil öldürdüklerinden olacağız…” (Vedat Akıllı; Sözü Yola Koymak)