EVLİYAYI KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ UYDURMA MENKIBELER
İnternette bilgi kirliliği olduğu bir gerçektir. Doğru ve güzel tespitler, istifade edilen yararlı bilgiler bulunduğu gibi, tamamen uydurma, yalan yanlış bilgiler de çokça bulunmaktadır. Hakperest ve gerçekçi olanları tenzih ederiz ama sosyal medya kullanıcılarının çoğu ilk bakışta kendilerine ilginç gelen, aslı astarı olmayan bilgiler paylaşıyorlar. Kimisi kaynağını araştırmayı bilmez, kimisi de araştırma gereği duymaz. Çünkü sadece ilginç oluşu onu ilgilendirir.
Geçenlerde bir arkadaşımızın, Abdulkadir Geylani Hazretlerinin bir sarhoşla diyalogunu anlatan bir yazıyı durumunda paylaştığını gördüm. Söz konusu o yazıda anlatıldığına göre, Şah-i Geylanî hazretleri talebeleriyle bir sokakta giderken, kenarda oturmuş üstü başı perişan bir sarhoş onu durdurup sormuş: “Ey Abdulkadir, Allah Kâdir midir, değil midir?” Hz. Şeyh tebessümle, “Elbette Kâdirdir.” Demiş. Sarhoş aynı soruyu tekrar sormuş, Hz. Şeyh aynı cevabı vermiş. Sarhoş, üçüncü kez aynı soruyu sorunca Hz. Şeyh güya ağlayarak oracıkta secdeye kapanmış ve arkasından “Kâdirdir, Kâdirdir, Kâdirdir!” demiş. Sonra da talebelerine bu sarhoşu alıp götürmelerini, üstünü başını temizlemelerini ve ona ikramda bulunmalarını emretmiş. Bu duruma şaşıran talebeler bu yaşananların manasını sorunca Hz. Şeyh şöyle açıklamış:
“Birincide “Allah beni affetmeye Kâdir midir? Değil midir?” anlamında sordu, ben de elbette Kâdirdir dedim. İkincide, “Allah isterse beni senin yerine koymaya kâdir midir?” dedi. Ben buna da elbette Kâdirdir dedim. Üçüncüde ise “Seni benim yerime koymaya Kâdir midir?” anlamındaydı. Ben de korktum, ağladım ve ’Kâdirdir, Kâdirdir. Kâdirdir!’ dedim. Arkasından secdeye kapandım. Allah’tan benden hidayet nimetini almaması ve âfiyetini daim kılması için dua ettim..”
Arkadaşımız elbette bilmeden paylaşmış, başında “Abdulkadir Geylani” ifadesini görünce sevgisinden ötürü ona ait güzel bir menkıbe zannetmiş. Kendisini uyarınca açıklamama itimat ederek bu yazıyı durumundan kaldırdı.
Evet, bu sarhoş menkıbesi, hadd-i Şer’î’ye göre 80 sopa ile cezalandırılması gereken sarhoşu ve dolayısıyla içki içmeyi meşru ve masumane göstermektedir. Sosyal medyada yayanların da bilerek veya bilmeyerek bu duruma alet olduklarını belirtmeliyiz.
Ne dediğini bilmediği Kur’an ayetiyle sabit olan sarhoşun sözlerinde hikmet arayıp etkilenmesi, ağlayıp secdeye kapanması “Gavs-ı A’zam” unvanına sahip o evliya zatla uzaktan yakından alakası olamaz, bunun doğru olduğuna ihtimal dahi verilemez. Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Yerde iken Arş-ı Âzamı ve İsrafil'in azamet-i heykelini temaşa eden, keskin nazarlı (bakışlı) ve gayb-bîn (gaybı gören) gözleri bulunan” Abdulkadir Geylani hazretleri, asırlardır ümmetin gönlündeki sevgi ve saygınlığı devam etmiş, manevi makamların en yükseği olan “Kutup” mertebesinde bir evliyadır. Öyle bir uydurmayı onunla bağdaştırmak, o büyük hazrete büyük bir saygısızlıktır.
İçki müptelası dengesizler ve evliyaya saygısı olmayan imansızlar tarafından uydurulduğunu tahmin ettiğimiz edepsizlik kokan bu tür menkıbeler, yalnız Şah-ı Geylanî’yi değil, birçok evliya ve âlimleri de hedef almıştır. Örneğin, gece yarısı Mevlana’nın kapısını çalan ve Mevlana’nın hayır duasını almaya geldiğini söyleyen bir sarhoşu Mevlana’nın talebeleri, “istirahat ediyor, uyandıramayız.” diyerek savuşturmaya çalışırken bir türlü gitmeyip gürültü çıkarmasıyla uyanıp duruma vakıf olan Mevlana sarhoşu değil, güya talebelerini azarlamış ve: “O, gecenin bu vaktinde bizim yolumuzu bulmuş gelmişken, hem de kör kütük sarhoşken, siz hangi ayık kafayla onu geri göndermek istersiniz!” demiş.
Halk arasında evliya âlimlerle ilişkilendirilerek, cahil, günahkâr, sarhoşlarla ilgili olarak, güya bu evliya zatların o şaşkın, günahkâr sarhoşlardan ders aldıkları gibi küçük düşürücü menkıbe ve olayların anlatılması o zatlara büyük haksızlık, edepsizlik ve vebaldir.
Peygamberimizin (ASV) bütün kötülüklerin anası olarak nitelediği içki ve sarhoşluğu meşrulaştıran ve büyük evliya Abdulkadir Geylani’yi küçük düşürücü bu tür yalan ve uydurma hikâyelere itibar edilmemelidir.