Türk kahvesi, geleneksel Türk mutfağının kültürel mirasları arasında önemli bir yer tutan ve dünya çapında en çok tüketilen kahve türlerinden biri. Şanlıurfa’da da çok tüketilen kahveyle ilgili Türkiye genelinde yapılan bir araştırmaya göre, kahve içenlerin büyük bir bölümü (yüzde 69) kahvesini ‘sade’ olarak tercih ederken, katılımcıların yüzde 48’i Türk kahvesini “kendine ayırdığı en özel zaman” olarak nitelendiriyor. Aynı zamanda, Türk kahvesi içenlerin yüzde 63’ü, bu içeceği tüketirken kendilerini en çok “keyif” duygusuyla özdeşleştiriyor. Türk kahvesi kültürü, 2013 yılında UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edilerek küresel bir öneme kavuştu. O günden itibaren, 5 Aralık tüm dünyada ‘Dünya Türk Kahvesi Günü’ olarak kutlanmaktadır.
BİR KAHVENİN NEDEN 40 YIL HATRI VAR?
"Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır" atasözü, çoğu zaman küçük bir iyiliğin ya da inceliğin uzun süreli etkilerini anlatan bir deyim olarak kullanılır. Bu ünlü sözün hikayesi de bir o kadar anlamlı ve derindir.
Rivayete göre, atasözünün kökeni, eski İstanbul’a, Üsküdar’daki Yemiş iskelesine dayanır. Burada bir kahveci esnafı, her türden insanı misafir eden bir kahve dükkanına sahiptir. Her gün çeşitli kişiler gelir, bir araya gelir ve kahve içerken derin sohbetler yaparlarmış. Bir gün, dükkanın kapısından içeriye bir yeniçeri girer. İçerideki herkesle selamlaşıp kahve ısmarlayan yeniçeri, bir tek Rum kaptana selam vermez ve ona kahve almaz. Bunun üzerine kahveci, bu durumu görmezden gelir ve dükkanın diğer müşterilerine ikram ettiği kahvelerin ardından, birer kahve de hazırlayarak Rum kaptanın yanına oturur. Yeniçeri öfkeyle bağırarak, “Ona vermeyeceksin demedim mi?” diye seslenir. Kahveci ise sakin bir şekilde, “Bu senin değil, benim ikramım” diyerek, kaptanla sohbetine devam eder. Aradan yıllar geçer, tam 40 yıl sonra Sisam Adası’nda büyük bir Rum isyanı patlak verir. Kahveci, bu isyanın esiri düşer ve köle pazarına getirilir. Burada bir yaşlı Rum, kahveciyi tanır ve ona, "40 yıl önce bana bir kahve ikram etmiştin, o kahveyi hiç unutmadım. Şimdi sana minnet borcumu ödemek istiyorum," diyerek onu serbest bırakır. İşte bu nedenle, "Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır" denir.
İLK TÜRK KAHVESİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Türk kahvesinin tarihçesi de bir o kadar ilginçtir. Türk kahvesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından Osmanlı topraklarına getirilmiştir. Özdemir Paşa, Yemen’de kahveye hayran kalıp, bu lezzeti İstanbul’a taşır. İstanbul’da kısa sürede büyük bir popülerlik kazanan kahve, Sultan Kanuni Sultan Süleyman’a da sunulur. Kahve, yeni bir pişirme yöntemiyle, kahve cezvesi denilen küçük kaplarla pişirilir. Bu yöntemle pişirilen kahve, "Türk kahvesi" adıyla anılmaya başlanır. Türk kahvesinin tadı, kokusu ve pişirme usulü, kısa süre içinde tüm İstanbul’a yayılır ve kahve, Türk kültürünün vazgeçilmez bir parçası haline gelir.
Bu iki hikaye de, kahvenin sadece bir içecek olmanın ötesinde, kültürel bir bağ, bir hatırlama ve iyiliği paylaşma samp-img width='1.33' height='1' layout='responsive'esi olduğunu gösteriyor.