Şanlıurfa, Gaziantep, ve Adana’nnın, Meksika ve Hindistan gibi sıcak iklimlere sahip ülkelerle bir benzerlik paylaşıyor, bu bölgelerde acı yiyecekler mutfakların vazgeçilmezi. Peki, yazın kavurucu sıcağında, sıcaklıkların 40 derecenin üzerine çıktığı bu yerlerde acı biberin tercih edilmesinin ardında ne gibi bir neden yatıyor? Acı yemenin, bu sıcak iklimlerde sağlığı korumada önemli bir rolü olabilir mi? İşte ayrıntılar…
İklim, sağlık ve kültür üzerine yapılan araştırmalar, acı tüketiminin aslında çok önemli bir evrimsel adaptasyon olduğunu ortaya koydu. Yüksek sıcaklıklar, besinlerin hızla bozulmasına neden olurken, acı biberde bulunan kapsaisin maddesinin antibakteriyel özelliklere sahip olması, yiyecekleri mikroplardan koruyarak insanların sağlığını tehlikelerden uzak tutuyor.
Cornell Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, kapsaisinin yiyeceklerdeki bakterilerin yüzde 75'ini öldürdüğünü ve çoğalmasını engellediğini göstermiştir. Bu bulgular, sıcak iklimlerde acı biber tüketiminin sadece bir damak zevki değil, aslında hayatta kalma stratejisi olduğunu işaret ediyor.
Tarihsel olarak, bu adaptasyonun önemi daha da belirginleşiyor. Elektrikli buzdolaplarının yaygınlaşmadığı, sağlık hizmetlerinin sınırlı olduğu geçmiş zamanlarda, yiyeceklerin bozulması ciddi sağlık tehditleri yaratıyordu. Özellikle ishal gibi hastalıkların hayatı tehdit edebildiği dönemde, acının ve baharatların tüketimi, hayatta kalma oranlarını artıran önemli bir faktör haline gelmişti.
Yani, Şanlıurfa'dan Hindistan'a, Meksika'dan Gaziantep'e kadar sıcak iklimlerdeki acı sevdanın ardında, aslında evrimsel bir zeka ve hayatta kalma içgüdüsü yatıyor. Soğuk bir kış akşamında tadını çıkararak yenilen acı biberin, sıcak yaz günlerinde hem damakları hem de sağlığı koruyan bir güç olduğunu söylemek mümkün.