Şanlıurfa’da kar yağışı 45 gün boyunca sürdü! “Fırat buz tuttu, aç kalan kurtlar şehre indi”

Şanlıurfa, kar yağışı konusunda pek şanslı bir şehir değil. Genellikle sıcak ve güneşli havasıyla tanınan bu kent, nadiren kışın beyaz örtüyle tanışır. Ancak, 1911’in son günlerinde yaşanan olağanüstü kar fırtınası, Urfa için unutulmaz bir dönüm noktası oldu. O yıl, 45 gün süren yoğun kar yağışı, şehri bembeyaz bir örtüyle kaplarken, Fırat Nehri donmuş ve aç kalan kurtlar şehre inerek insanlara saldırmaya başlamıştı. Yazar Necdet Şansal, o günleri hatırlatarak, Urfa'nın en sert kışını yazdı.

5

Kış aylarının yaklaşmasıyla birlikte, Şanlıurfa’da kar beklentisi de yeniden gündeme geldi. Ancak, Meteoroloji’den henüz kar müjdesi yok. Şanlıurfa, kış mevsimini genellikle öngörülemeyen hava koşullarıyla geçiriyor. Bazen şehrin sokakları yoğun yağmurlarla sular altında kalırken, bazen de kar yüzü görmek yıllarca mümkün olmuyor. Son olarak 2023 yılının Şubat ayında karla tanışan şehir, uzun bir süredir bu beyaz örtüyü özler hale geldi. Şimdi ise kışın gelişiyle birlikte herkesin aklında aynı soru var, bu yıl kar yağacak mı? Ancak, şu an için Meteoroloji'den herhangi bir kar haberi yok.

Yazar Necdet Şansal, Yeniurfa gazetesindeki köşesinde, 1911’de yaşanan o unutulmaz kışı anlatırken, “O yıl 45 gün süren yoğun kar yağışı, şehri bembeyaz bir örtüyle kapladı. Fırat Nehri buz tutmuştu ve aç kalan kurtlar şehre inip insanlara saldırmaya başlamıştı” diyor.

"ŞANLIURFA’NIN EN SERT KIŞI"

Yazar Necdet Şansal, 1911 yılının sonlarına doğru Şanlıurfa'da yaşanan olağanüstü kar fırtınasını anlatırken, o günleri "Şanlıurfa’nın en sert kışı" olarak tanımlayarak, şöyle anlattı: 

“Büyüklerin ve tarih yazarlarının anlatıklarına göre, 1911 yılının son günlerinde daha önce Urfa'da görülmemiş bir yoğunlukta ve şiddette bir kar yağışı, buna kar fırtınası demek mümkün, başlamıştır. Urfa şehri evleri, sokakları, dağları, ovaları, her yer kar'a beyaz, buz bir örtüye bürünmüştür. Daha önce elbette tarihi kadim şehir Urfa'ya kar elbette yağar. Ama bir iki gün, bilemediniz üç gün devam eder, sonra, yağış çok sürmez dururdu.

KAR YAĞIŞI DURMAK BİLMİYOR

Ama bu defa böyle olmadı. Kar yağışı durmak bilmiyor. günlerdir, aynı şiddette, aynı yoğunlukta devam ediyordu. Çoğu evlerin tavanları, damları, tahta ve direklerle, toprakla kaplıydı. Metrelerce yağan kar, bu çok soğuk günlerde damların çökmelerine bile neden olabiliyordu. Damların kar birikmesinden çökmemesi için, damların üzeri, kar atacak denilen tahta uzun bir çubukla damlardan kar atılıyor, damlar kar dan temizleniyor, ama çok geçmeden damların üzeri, yoğun kar yağışından dolayı tekrar doluyor, tekrar damlar temizleniyordu.

Atılan karların bir bölümü bizim hayat dediğimiz evlerin ortalarına, çoğu ise sokaklara atılıyordu. Böylece tüm Urfa sokakları kar'dan geçilmez bir duruma gelmişti. Sokaklar dam boyu iki üç metre karla dolmuş, çarşılar kapanmıştır. Şehire ne gelen ne giden vardır. Şimdiki zamanda olduğu gibi, kamyon, otobüsi taksi yoktur. Ulaşım ve geçim, atlarla, eşeklerle, bir kafile olan kervanlarla yapılırdı.

KERVANLAR DA ARTIK URFA'YA GELEMİYORDU

Yiyecek, giyecek maddeleri kervanlarla sağlanırdı. Yollar kapalı olduğu için, kervanlar da artık Urfa'ya gelemiyordu. 

İnsanlar evlerinden çıkamaz, bir komşudan, diğer bir komşuya gidemez hale gelmişlerdi. 45 gün süren yoğun kar yağışının sonunda evdeki zehreler tükenmeye başlayınca, milleti aç kalma korkusu sarmıştı. Gıda fiyatları, yağ vs astronomik bir biçimde fırlamış artmıştır.

 

URFA HAMAMLARI ÇALIŞAMAZ DURUMA GELMİŞTİR

Yakıt olmadığından Urfa hamamları çalışamaz duruma gelmiştir. Çok az sayıda insan çarşıya çıkıyordu. Urfa çarşılarında tek tük insan vardı. Ben çocuktum, hatırlıyorum, bir yaşlı Urfalı amca, dükkanım kazancı pazarındaydı, kazancı pazarından sabahtan, akşama kadar, ancak, iki üç kişi geçerdi diye anlatmıştı.

Bu bitmeyen karlı soğuk günlerinde Urfa halkı bizim tandır dediğimiz mangalda kömür ateşinin üzerine atılan, dört ayaklı küçük tahta masanın üzerine yorgan atarlar, ev halkı ana baba çocuklar, tandır altında ısınırlardı. Tandırda büyükler, masallar, hikayeler anlatırlardı. Eski dönemlerin, bizim aksanımızla, "Heketleri" şimdinin romanları, dizi filimleri gibiydi. Belki de bunlardan daha sahi, daha eğitici, daha yaralı olurdu. Çünkü o dönemlerde böylesi bazı kişiler söz ustası idiler, ilgi ve kıymetli olurlardı.

KAR YAĞIŞI NE ZAMAN BİTECEK DİYE, MİLLETİ BİR KORKU SARMIŞTIR

Ama artık kar yağışının son günlerinde zehre azalınca, açlık tehlikesi olunca, sözlü edebiyat bir tarafta kalmıştır. Bu kar yağışı ne zaman bitecek diye, milleti bir korku sarmıştır. Zira artık, kurtlar bile aç kalmış, şehire, özelikle kenar mahallere gelmeye, saldırmaya başlamışlardı. sayısız mıktarda koyun telef olmuştu. Saman fiyatları fahiş derecede artmıştır.

Öyle, görülmemiş bir kış yaşanmış ki Fırat nehri bile donmuş, nehrin üzerinden kervanlar bile geçmiştir, şeklinde anlatılmıştır.”