İkbal ve Ayşenur için Şanlıurfa’da açıklama yapıldı

İHH Şanlıurfa Kadın Kolları, Fatih'te 2 genç kızın katledilmesi olayına ilişkin basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada şiddetin son bulması, sokakların güvenli hale gelmesi ve cezasızlık algısının ortadan kalkması için çağrıda bulunuldu.

5

ŞANLIURFA - Şanlıurfa İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Derneği (İHH), İstanbul Fatih'te 4 Ekim'de vahşice katledilen İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil için basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, toplumdaki şiddet ve uyuşturucu kullanımının geldiği tehlikeli boyuta dikkat çekildi.

Basın açıklamasını İHH Şanlıurfa Kadın Kolları Başkanı Bedriye Acar okudu.

ACAR: ÇOCUKLARINI VE KADINLARINI KORUYAMAYAN BİR TOPLUMUN, GÜVENLİ BİR GELECEĞİ OLMAYACAKTIR

Güvenli bir gelecek için topluma barış ve huzurun vaat edilmesi gerektiğini ifade eden Acar, “Acı kayıplarıyla tüm ülkeyi hüzne boğan kız kardeşlerimiz; İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in ardından, bize dair gerçekler apaçık ortaya çıktı. Onlar, içinde yaşadığımız toplumun mükerrer şiddet, nefret, kadına ve çocuğa yönelik istismar eylemlerinin ulaştığı noktada, kötülüğün masum kurbanları oldular. Bu eylemlerin ilk mağduru değiller; korkarız ki dur demedikçe son olmayacaklar. Kötülüğün ve vahşetin sıradanlaşmasıyla birlikte, yitirdiğimiz çocuklarımız ve kadınlarımızla beraber toplum vicdanını da zamanla yitireceğimiz açıktır. Çocuklarını ve kadınlarını koruyamayan bir toplumun, güvenli bir geleceği olmayacaktır. Güvenli bir gelecek için dil, din, ırk ayırt etmeksizin tüm topluma barış ve huzuru vaat etmeliyiz.” dedi.

“ŞİDDET VE UYUŞTURUCU KULLANIMININ ACI MEYVELERİNİ TOPLUYORUZ”

Şiddet ve uyuşturucuyla mücadelenin yetersiz kaldığına vurgu yapan Acar, “Bugün, uzun zamandır uyardığımız ve olağan görülen haksız eylemler, istismar, şiddet ve uyuşturucu kullanımının acı meyvelerini topluyoruz. Adalet Bakanlığı'nın 2024 verilerine göre, ceza infaz kurumlarındaki hükümlülerin yüzde 33,7’si uyuşturucu madde ile bağlantılı suçlardan ceza almış durumda. Başka bir deyişle, ülkemizde işlenen her üç suçtan biri uyuşturucu nedeniyle gerçekleşmektedir. Bu istatistik, uyuşturucu ile mücadelenin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.” ifadelerini kullandı.

“Bizler her şeyden önce toplum güvenliği açısından tehlike arz eden fikir, inanç ve sanat gibi unsurların sınırlarının çizilmesi gerektiğini düşünüyor ve meşru görülmemesi için gerekli çalışmaların yapılmasını talep ediyoruz” diyen Acar, açıklamasının devamında ise şu ifadelere yer verdi:

“Bir tarafta bağımlılıkla mücadele konulu kamu spotları yayınlanırken, diğer tarafta uyuşturucu kullanımının suç olmadığı savunusunun tezatlığı ile karşılaşıyoruz. Kadın cinayetleri, çocuk katliamları ve hayvanlara işkence kınanırken; bu duyguları besleyen akımların ve inançların toplum nezdinde muteber kılınmaya çalışıldığını görüyoruz. Bizler her şeyden önce toplum güvenliği açısından tehlike arz eden fikir, inanç ve sanat gibi unsurların sınırlarının çizilmesi gerektiğini düşünüyor ve meşru görülmemesi için gerekli çalışmaların yapılmasını talep ediyoruz.”

“CEZASIZLIK ALGISININ TOPLUMUN HER KESİMİNE YERLEŞMEYE BAŞLADIĞINI GÖRÜYORUZ”

Kadın ve çocuklara yönelik artan tehlikeler karşısında sokakların güvenli hale getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Acar, “Çocuk istismarıyla sonuçlanan bilinçsiz ve kontrolsüz internet kullanımı, dijital zorbalık, siber suçlar, çocuk pornografisi ve çocukların maruz kaldığı birçok başka tehlikeden bahsettiğimiz bu zeminde, toplumsal farkındalığın önemine vurgu yapıyoruz. Suçluların cezalandırılmasını ve ıslahını engelleyen infaz yasasında değişiklik yapılmasını, sokakların kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere toplumun tüm unsurları için güvenli hale getirilmesini savunuyoruz. Türk Ceza Kanunu’nun 1. maddesi, ‘Kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını, çevreyi ve toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek’ şeklinde düzenlenmiştir. Yargının tüm unsurlarını, toplum huzurunu ve güvenini tesis etmek ve toplumsal barışı korumak amacıyla lokomotif olmaya çağırıyoruz. Ne yazık ki cezasızlık algısının toplumun her kesimine yerleşmeye başladığını endişeyle görüyoruz. Cezasız kalan bir suçtan daha teşvik edici bir kötülük olmadığını düşünüyor ve bu konuda kati yaptırımların uygulanması gerektiğini yineliyoruz.” şeklinde konuştu.

“BU ACILARIN BİR DAHA YAŞANMAMASI İÇİN SOMUT TEDBİRLER ALMALIYIZ”

Toplumdaki şiddet ve istismar olaylarının son bulması için çağrıda bulunan Acar, son olarak şunları söyledi:

“Sivil toplum kuruluşları, hükümetler, cemaatler ve diğer tüm kurumlar toplumsal değişime öncülük etmeli ve toplumun huzurunu sağlamak için harekete geçmelidir. Bu çirkinliğe ve yeryüzünün tüm kirliliklerine karşı, akışı değiştirecek güçlü bir ses oluşturmak için vicdanlı yürekler bir araya gelmelidir. Sorumluluk taşıyan herkes bu acıyı derinden hissedip gereken adımları atmalıdır. Şefkat ve merhamete sığınmalı, bu acıları paylaşarak bir daha yaşanmaması için somut tedbirler almalıyız. Vicdan, merhamet ve şefkatin rehberliğinde, cinayet, vahşet ve istismara karşı tek bir bilinçle mücadele etmeliyiz. Önce kendimizi, ardından en yakınımızdakileri bilinçlendirerek mahallemize, sokağımıza, okullarımıza ve toplumumuza sahip çıkmalıyız.”