Dünyanın en eski şehirlerinden biri olarak kabul edilen Şanlıurfa, tarih boyunca birçok kadim uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bu yönüyle günümüzde, dünya üzerindeki en önemli şehirlerden biri haline gelmiştir. Tüm dünyanın merak ettiği ve gelip görmek istediği binlerce tarihi eseri içinde barındıran Şanlıurfa’daki en önemli eserlerinden biri ise, Akhilleus'un hayatını betimleyen mozaiktir.
Yunan mitolojisine göre, dünyanın en büyük savaşçılarından biri olarak gösterilen Akhilleus (Aşil), ölümsüz tanrıça bir anne ile yarı tanrı ölümlü bir kral babadan dünyaya gelmiştir. Filmler konu olan bu savaşçının hikayesini en detaylı anlatan eser ise Şanlıurfa’da bulunan Akhilleus’un Hayatı Mozaiği’dir.
Haleplibahçe’deki Amazonlar Villası’nda bulunan Akhilleus’un Hayatı Mozaiği, MS 6. yüzyıla tarihleniyor. Günümüzde in situ olarak Haleplibahçe Mozaik Müzesi’nde sergileniyor. Yaklaşık 33 metreye 4,5 metre boyutlarındaki mozaiğin tamamı günümüze ulaşmasa da, hala göz alıcı detaylarıyla dikkat çekiyor. Amazonlar Villası’nın doğusunda avluya açılan ince uzun koridorun tabanını süsleyen dikdörtgen ana panoda, Akhilleus’un hayatından kesitler tasvir ediliyor.
Bunlar sırasıyla, dadı kucağında bebek Akhilleus, anne Thetis’in Akhilleus’un topuğundan tutarak ölümsüz olması için onu Styks ırmağına daldırması, genç Akilleus’un annesine vedası, Akhilleus’un ömür ipliğini büken kader tanrıçaları Moira’lar, Akhilleus’un bilge at adam Kheiron tarafından eğitilmesi ve Akhilleus’un Troia Savaşı’na gidişini üzgün gözlerle izleyen Thetis betimlerinden oluşuyor.
Panoyu çevreleyen bordürde ise saz çalan figürler, çiftlik evi, atlar ve diğer hayvan betimleri göze çarpıyor. Mozaikteki figürlerin yönü, avludan gelenlere doğru, doğuya dönük olarak yer alıyor.
"Akhilleus'un Hayatı Mozaiği'ni bu denli önemli kılan ve tüm dünyadan binlerce insanı kendine çeken asıl sebep, Akhilleus'un yaşamının en çarpıcı anlarını tek bir panoda anlatan, bilinen tek mozaik olmasıdır."
DÜNYANIN EN BÜYÜK SAVAŞÇISI OLARAK BİLİNEN AKHİLLEUS KİMDİR?
Fransızca’da Aşil olarak telaffuz edilen, Yunanca orijinal haliyle Akhilleus, tanrıça yani ölümsüz bir anne ile yarı tanrı ölümlü bir kral babadan dünyaya gelmiştir. Su tanrıçası Thetis ile Kral Peleus’un oğlu olan Akhilleus ya da Aşil, Homeros’un İlyada adlı eserinde Achilles olarak geçer. Truva prensi Hektor onun ağabeyiydi.
Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından birisi olan Akhilleus dünyanın en büyük savaşçısı olarak bilinir. Truva Savaşı’nda adı çok sık olarak geçen büyük savaşçı Aşil, bir tıp terimine de isim vermiştir.
Bir efsaneye göre Thetis, oğlu Aşil’i kutsal nehir Styx’te yıkarken ölümsüz kılmak için topuğundan tutarak suya daldırır. Bu nehrin suları yenilmezlik ve ölümsüzlük veren özelliktedir.
Nehrin kutsal sularında yıkanan Aşil’e kılıç işlemez. Yani vücudu ölümsüz hale gelir. Sadece bir yer hariç.
Annesi onu nehre daldırırken topuğundan tuttuğu için orası suya temas etmez ve Aşil sadece topuğundan vurulduğunda ölecektir ve öyle de olur. İşte tıpta bu bölgeye “aşil tendonu” denmektedir.
SAVAŞIN BAŞLANGICI
Truva atları ile ünlü efsanevi Troia ya da halk arasında kullanılan yaygın şekliyle Truva Savaşı, aslında bir güzellik yarışması ile başlar.
Ölümlü Peleus ile deniz tanrıçası Thetis’in düğününe nifak tanrıçası Eris çağrılmaz. Bu duruma içerleyen Eris, üzerinde “en güzeline” yazan bir elmayı ortaya atar.
Hera, Athena ve Aphrodite bunu kendi üzerlerine alınır. Aralarında şiddetli bir çekişme başlar. Zeus’un hakemliğine ihtiyaç vardır.
Tanrı Zeus böyle bir çekişmenin içinde yer almak istemez ve bu vazifeyi İda Dağı’nda çobanlık yapan ama gerçekte Troya prensi olan Paris’e verir. Bunun üzerine üç tanrıça birinci olabilmek için Paris’e çeşitli vaatlerde bulunur.
Hera Asya Krallığını, Athena sonsuz bilgi ve aklı, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadını olan Spartalı Helen’in aşkını vadeder. Paris seçimini Helene yani Aphrodite’den yana kullanır ve onu kaçırır. Bu olay ile Troya Savaşı başlamış olur.
Akhilleus’un eğitimi için bir kentaur yani yarı at yarı insan olan Kheiron görevlendirilir. Akhilleus, Kheiron tarafından savaş sanatı, at binme, hitabet, koşu, müzik gibi dallarda eğitilir. Akhilleus aldığı bu eğitimler sayesinde küçücükken bile en ağır savaş aletlerini, kılıç ve silahları kaldırabilecek tekniğe hakim olur.
AKHİLLEUS’UN ÖLÜMÜ
Kardeşi, Akhilleus tarafından öldürülen Polyksena, bu güçlü savaşçıya diş biler ve onun ölümsüzlük sırrını öğrenir. Akhilleus ise Polyksena’ya aşıktır ve onun istediği şekilde silahsız ve çıplak ayakla Thymbralı Apollon Tapınağı’na gelir.
Tapınakta Deiphobos tarafından selamlanan ve sevgi gösterisiyle karşılanan Akhilleus, bir tanrı heykelinin ardına gizlenmiş olan Paris tarafından topuğundan vurularak yaralanır ve kısa bir süre içerisinde de ölür.